Akvaryum serüvenine ilk adım...


Kategorideki Diğer Makaleler
  • Televizyonlarda, internette, arkadaşlarımızda gördüğümüz akvaryumlar genelde hoşumuza gider ve biz de bunlara benzer hatta daha güzel bir akvaryum kurmak isteriz. Ancak kendimize güvenemediğimizden mi, daha önceden balık yaşatmayı deneyip beceremediğimizden mi, akvaryum bakımından korktuğumuzdan mı bilinmez, bir şekilde, ilk defa ya da tekrar denemekten çekiniriz. Bu yazımda daha çok yeni akvaryum almış, yeni akvaryum alacak ya da daha önce akvaryumculuk serüvenini hüsranla tamamlamış hobicilere bu hobinin aslında düşündükleri kadar zor olmadığını örneklerle açıklamaya çalışacağım.

    Sitemizin örnek akvaryum kurulumları kısmı hazırlanıyor, bu bölümde zaman geçtikçe daha farklı kurulumlar göreceğiz. Bu makale ve biyolojik filtrasyon makalesindeki temel bilgileri edindikten sonra örnek kurulumları takip edip kurmanız daha faydalı olacaktır. Aksi taktirde o kurulumlar ezbere yapılacak ve internette göreceğiniz bir çok bilgi kafanızı karıştıracaktır, bunu yazının sonuna doğru bir örnek ile açıklayacağım.

    İlk etapta balıklarımızı koymak için bize bir akvaryum gerekiyor. Elinizde akvaryum varsa bu yazıyı okuduktan sonra uygun olup olmadığına karar verin, mümkünse elinizdekini kullanın yoksa değiştirin. Bu noktada küçük cam kaplar olan fanuslar hakkındaki düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Bu kadar küçük hacim, 2 cm’den büyük balıkların içinde barınması için yeterli değildir, özellikle filtrasyonu yokken hiç değildir. Zaten bu tip kaplarda Japon Balığı, Lepistes gibi balıklar beslenemez. Olsa olsa Beta ve Gurami gibi labirentli dediğimiz oksijeni su üstünden alan balıklar beslenebilir. Ama bu balıklar bu küçük kaplarda çok sağlıksız ve hareketsiz olacaklardır, kötü su şartları nedeniyle ömürleri kısalacaktır.

    Akvaryumculukta önemli olan nokta ben yaptım oldu mantığından uzaklaşmaktır. Unutmayın ki size öneriyi veren kişinin akvaryumundaki; balık türü, sayısı, boyu, filitrasyon düzeneği, ışık, sıcaklık, kum, pH gibi değerleri sizinkinden farklı olacağından uyguladığınız etki, sizin akvaryumunzda aynı tepkiyi vermeyebilir. Felanca şunu yapmış olmuş bakışını unutuyoruz, akvaryumdaki sistemlerin temel mantığını anlayıp, ondan sonra örnek uygulamalara bakarak aklınıza yatan yolu seçmeniz önemli. Bilim ve tekniğin ışığında yapılan uygulamalar her zaman daha büyük yüzdeyle başarı sağlamıştır.

    Akvaryum seçimi konusunda önerim, yer ve maddiyat olarak uygun olan, alabileceğiniz en büyük akvaryumu almanız. Genel yargının aksine büyük akvaryumların bakımı hem daha kolaydır, hem de içindeki her türlü canlı daha çabuk gelişir ve daha sağlıklı olur. Filtreler akvaryumda hem karaciğer, hem böbrek hem de kalp görevi görür. Doğadaki gibi akıntı kaynakları ve 1 ton suda 1-2 adet ufak – orta boy balık gibi düşük bir canlı yoğunluğumuz olmadığı için evlerimizdeki standart akvaryumları işler tutabilmek için filtrelere mahkumuz. Piyasada pek çok filtre türü mevcuttur, küçük akvaryumlarda (<100 litre) sünger veya iç filtre, ortalarda boylarda dış filtre, büyüklerde (>400 litre) sump sistemi önerilmektedir. Dış filtreler fiyat olarak daha pahalı olsalar da, hem akvaryum içinde az yer tutmaları, hem daha fazla filtre hacmi nedeniyle orta boy akvaryumlarda iç filtre yerine dış filtreyi tercih etmek gerekir. Akvaryum hobisinde geriye baktığım yaptığım büyük hatalar genellikle malzemeye değil canlıya yatırım yapmaktan kaynaklandı, oysaki doğrusu malzemeye yatırım yapmaktır. Hobicilerin ortak özelliği hepimizin başında bu işi hiç bilmemesidir, sistemi ucuz Çin mallarından kurayım, en güzel balıkları alayım diye düşününce balıkları kaybedip elimizde kötü sistemle kalırız. Oysaki başta malzemeyi kaliteli ve besleyeceğimiz canlılara ve sisteme yönelik alıp daha sonra canlıları almak doğru bir yatırım olacaktır.

    Filtre tiplerini tanıyalım:
    Pipo filtreler hava motoru ile çalışırlar, hava motoru ve kabarcık sesi yüzünden sesli çalışırlar, genellikle karides ve yavru akvaryumlarında tercih edilirler. Hem küçük canlıları çekmemeleri, hem de açık süngerlerinin üzerindeki mikro canlıların karides ve yavruların beslenmesine katkı sağlaması açısından tercih edilirler. Filtrasyon ve akıntı kapasiteleri düşük olduğu için su değişimleri aksatılmamalı ve fazla balık yükü olan akvaryumlarda 2 günde bir su değişimi yapılmayacaksa tercih edilmemelidir.

    Pipo filtre.

    İç filtreler, pipo filtreler gibi genellikle sadece süngerden oluşurlar, hava motoru ile değil, üzerilerindeki kendi motoruyla çalışırlar. Hem mekanik hem biyolojik temizlik işi süngere kalmıştır. Suda çok akıntı yaratıp balıkların yüzmesinin engellememesine, dikkat edilmelidir. Eheim’ın yavru ve karides çekmeyen ve substrat konulan iç filtresi aquaCorner 60 amacına uygun olarak gördüğüm en iyi iç filtredir.

    İç filtre.

    Dış filtre, dışarıdaki bir ünite ile ona akvaryumdan giden ve ondan akvaryuma gelen iki adet hortumdan oluşurlar. İçerisinde iç filtreye oranla çok daha geniş malzeme koymalık hacmi vardır, akvaryumun dışarısında olması da bu hacmin yüzme alanından çalınmamasını ve görsel kirliliğe neden olmamasını sağlar.

    Dış filtre.

    İçerisinde kullanılan ekipmanlarını tanıyalım.
    Elyaf: Mekanik filitrasyon için en sık kullanılan malzemedir. Sudaki kaba pislikleri ve tortuları tutar. Biyolojik veya kimyasal değil sadece görsel bir temizlik sağlar.
    Aktif Karbon: Akvaryumdaki ilaç kalıntıları, ağır metaller, renk ve koku gibi hoşumuza gitmeyen şeyler sudan aktif karbon yardımıyla uzaklaştırılır. Aktif karbon ilk birkaç gün oldukça verimlidir, daha sonra hızla işe yaramaz hale gelir, 1 aydan sonra ise çıkartılır. Aktif karbon bir kere kullanıldıktan sonra bir daha kullanılamaz . Aktif karbon alırken özellikle bilinen kaliteli markaları tercih etmenizi öneririm, en kalitelisi bile fosfat salgılayarak suyun yosunlanmasına neden olur, rowa aktif karbon fosfat salınımı en düşük karbon markasıdır.
    Seachem Purigen: Aktif karbon yerine kullanılabilecek mükemmel bir sentetik tutucu. Aktif karbonun aksine evde yapılabilen uygun işlemleri sonrası tekrar tekrar kullanılabilir. Sudaki rengi, kokuyu hatta azotlu bileşikleri bile tutar, tek dezavantajı aktif karbona göre pahalı olmasıdır.
    Substrat: Akvaryumdaki bakterilerin yerleşmesi için hacmine oranla geniş alanlı olan filtredeki malzemeler arasında en önemli filtre malzemesidir. Sera Siporax veya Seachem Matrix bilinen en iyi markalardır. Bu ürünü kaliteli almanız çok önemlidir.
    Seramik, plastik borucuklar: Filtreye gelen suyu filtrenin her köşesine eşit olarak yaymak için kullanılır. Kimi ürünler üzerinde bakteriler için de alan bulundurur. Ben gerekli görmüyor ve kullanmıyorum.
    Mercan kırığı: Sert suyu seven balıklar için bazı hobiciler filtrelerine mercan kırığı koymaktadır. Bu mercan kırığı zaman içinde yavaş yavaş çözünerek suyu sertleştirip uygun duruma getirmektedir. Sert suyu seven balıklarda kumu suyu sertleştiren kalsiyum karbonatlı kum almayı ve gerekirse suya buffer eklemeyi tercih ediyorum. Filtrenin bir sepetini harcayacak kadar efektif bir malzeme değil.
    Lav kayası: Kullanılmasını önermiyorum, birim hacminin sunduğu alan, substratın çok altında, bunun yerine substrat kullanın.
    Torf: Bu malzeme içinde çürümüş yaprak, ağaç kalıntıları gibi yapıları barındırmakta ve Diskus, Neon, Kakadu gibi Asya ve Güney Amerika’nın yumuşak suyu seven balıklar için suyu uygun duruma getirmektedir. Suda toprak kokusu ve kahverengi sarı arası bir renk yapabilmektedir.
    Dış filtreyi açıp kapatıp temizlemek oldukça uğraştırıcıdır. Bu nedenle rutin bakım işlerini yapma konusunda oldukça tembel olan birisi olarak dış filtrenin tüm sepetlerine substrat koyuyorum ve 1 sene boyunca açmıyorum. Dış filtre çekiş kısmının önüne süngerli ön filtre koyarak mekanik filtrasyonu kolay değiştirilebilen bir kısıma yaptırıyorum.

    Süngerli ön filtre.

    Torf, karbon, purigen kullanacağım zaman ise normalde aktif olarak tutmadığım, işe yarayacağında çıkarttığım, akvaryumun dışına asılabilen bir şelale filtre kullanıyorum. Ön filtre kullanmazsanız substratın etrafı tortu ile dolar ve etkisi azalır.

    Şelale filtre.

    Sump, genellikle akvaryumun altına konulan, hacmi asıl akvaryumun çeyreği civarında tutulan ve filtre olarak kullanılan başka bir akvaryumdur. Su serbest olarak üstteki akvaryumun arkasına veya altına açılan bir delik ile sumpa düşer, hazırlanan elyaf, substrat gibi malzemeler barındıran bölmelerden geçtikten sonra toplama bölümündeki pompa ile tekrar akvaryuma basılır. Malzemelerin kolay eklenip çıkarabilmesi dış filtreye göre en büyük avantajıdır ancak ne yazık ki daha fazla yer tutar, ortamda nem yapar ve seslidir. Nemi üzeri olabildiğince kapatılarak, sesi ise durso gibi boru sistemleriyle azaltılabilir.

    Sump

    Filtrelerin hiçbirisi hiçbir zaman kapatılmamalı, 24 saat açık tutulmalıdır.

    Akvaryum için önemli bir diğer ekipman ısıtıcıdır. Beslediğimiz balıkların çoğu tropikal olduğu için oda sıcaklığı akvaryum için yeterli olmayacak, üstelik sabah - akşam arasındaki fark çoğu balığı rahatsız edecektir. Bu yüzden akvaryumunuzun hacmi ve akvaryumun bulunduğu ortamın sıcaklığına göre uygun güçte bir ısıtıcı alın. Geriye balık, bitki kum ve dekorasyon malzemeleri kaldı. Bunlar akvaryumunuza daha sonra gelecek. İşi hobi yapan taraf ağırlıklı olarak bu seçimler oluyor. Ancak işin püf noktası bu elemanları birbirine uyumlu seçmek. Önceden alacağınız balığı belirleyiniz ve internette balık hakkında araştırma yapınız. Balık tecrübenize uygun mu? Hangi tip biyotopta yaşıyor, bitkilerle ile uyumlu mu, nasıl su şartları istiyor? Bunları öğrenmeden ve akvaryumu buna göre hazırlamadan canlıları almayın.

    Akvaryumumuzu, ısıtcımızı, motorumuzu aldık, eve getirdik. Artık işin büyük bölümünü bitirdik sanıyoruz. Çoğu hobici daha ilk başlamasında yanlış yönlendirilme ve bilinçsizlik yüzünden pek çok balık öldürerek daha işin başında bu hobiden vazgeçiyor. Bunun önüne geçmek için doğayı tanımalıyız. Balıkların sağlıklı olacağı ortamı en iyi şekilde kurabilmek için önce zihnimizdeki su altı dünyasının detaylarına; işin biyolojik ve kimyasal kısmına bakalım.

    Bu noktada bu yazıya ara verip Yeni Tank Sendromu ve Azot Döngüsü makalesini okumanız gerekmekte. Daha sonra bu makaleye devam edebilirsiniz.

    Yeni balık aldığınızda gidip bütün balıkları birden almayın, yavaş yavaş dayanıklı balıklardan başlayarak getirip akvaryuma ekleyin. Balığı alırken gayet iyi izleyin. Kuma, kayaya sürtünüyor mu? Üzerinde yara, pul kalkması, beyaz noktalar var mı? Ani hareketler yapıp silkelenmeye çalışıyor mu? Yüzgeçleri kısık veya eksik mi? Bu özellikler gösteren balığı almayın. Yok alıp düzeltirim derseniz de muhakkak karantina akvaryumu kurup burada ilaç tedavisi yapıp düzelttikten, bir miktar da gözledikten sonra akvaryuma alın. Sonra dikkat etmeden akvaryuma eklediğiniz hastalıklı bir balık tüm balıklarınızı kaybetmenize neden olabilir.

    Artık sistemi kurduk. Sıra bakımını yapmakta. Yeni Tank Sendromu ve Azot Döngüsü makalesinden de okuduğumuz gibi akvaryumunuzda balıklarla birlikte bakterilere de bakıyoruz. Bu yüzden su değişimlerini dikkatli yapmak zorundayız. Suyu doğrudan çeşme suyundan doldurduğumuz taktirde klor her şeyi mahvedecek. Bu yüzden kloru arındırılmış su ekliyoruz. (Evet Yeni Tank Sendromu ve Azot Döngüsü makalesinde anlatıldığı gibi kloru arındırıyoruz, hala o makaleyi okumadan buraya devam ediyorsanız bir an önce bu makaleyi okumayı bırakıp o makaleye dönün :) ) Benim görüşüm haftada bir olmak üzere üçte birlik su değişimi yeterli olacaktır. Akvaryumdan suyu hortumla, dipteki tortuları kumun üstünden, kumu da almayacak şekilde, yavaşça emerek uzaklaştırmanız görsel olarak da temizlik sağlar. Camdaki yosunları bir süngerle veya mıknatıslı cam sileceği ile silerek haftada bir temizleyebilirsiniz ya da bu işi sizin için severek yapacak vatoz balıklarından alabilirsiniz. Bir de akvaryumunuzun ışığı, tercihinize göre 8-12 saat arası açık kalmalıdır, asla 24 saat ışığı açık bırakmayınız. Unutmayın biz doğayı taklit etmeye çalışıyoruz. Akşamları ses yapıyor diye filtrelerin fişini çekmek de bakterilerin ölümüne neden olur ve sabah kalktığınızda balıklarınızı ölü bulabilirsiniz.

    Balık, bitki, kum seçimi hakkında fazla yorum yapmayacağım bunlar kişisel zevke kalmış. Bir biyotopun kayaç, su ve bitki yapısını beğenip ona uygun balık bakabilir, ya da bir balığı sevip onun doğasına uygun kaya, kütük, bitki ve kum seçebilirsiniz. Önerim; önce ne istediğinizi belirleyip; size, yani akvaryumunuzun büyüklüğüne, tecrübenize ve onlara ayıracağınız zamana uygun olup olmadıklarını özellikle internetten araştırmanız. Sonrasındaysa akvaryumunuzda çok fazla farklı türde balık bakmaktansa, doğada birlikte yaşadığı aralarında av avcı ilişkisi bulunmayan birkaç tür bakmanız, alacağınız balıkların yaşadığı ortamın özelliklerine bakarak ona uygun kum, kaya, ağaç kökü, bitki ve su şartları hazırlamanız.

    Sıkça sorulan bir soru olan akvaryumuma kaç balık koyabilirim sorusuna genel bir yanıtım olacak. 5cm'i geçmeyen balıklar için 1 cm 1 lt kuralı geçerlidir. Aslında en doğru değeri balıkların boyuna değil toplam ağırlığına bakarak buluruz. Bunu hesaplarken de balığın boyuyla beraber enini ve yüksekliğini de hesaplamak gerekir. Bunu balığın geometrisini kullanarak hesaplayan bir sistem sitemizin hesaplamalar kısmında mevcut. Ancak 5 cm civarındaki balıklar için kabaca 1cm/lt hesabı doğrudur. Örneğin 100cmx30cmx40cm bir akvaryumunuz var. ve 5 cm lik balık almak istiyorsunuz. 100x30x40=120000cm3=120dm3=120lt. 120lt/5cm=24 balık. Öyleyse bu balıklardan 24 tane alabilirsiniz. Ancak bu balıklar birbiriyle anlaşan örneğin neon gibi sürü balıklarıysa alabilirsiniz. Bu her durumda geçerli değildir. Örneğin erkekleri agresif olan cüce ciklitlerde 24 balık koyarsanız ne kadar iyi bakarsanız bakın bu akvaryum doğru bir dekorasyonla genelde 2 erkeği kaldırabileceğinden 2 en güçlü erkek kalana erkekler birbirini öldürecek veya ölümcül yaralanmalara yol açacaklardır. Çünkü erkek balık belli bir alanı kendine bölge edinir ve diğer balıklara bu bölgede yeri yoktur. Yani olay yine balığın size uygun olup olmadığını araştırmaya kalıyor. Alacağınız balığı iyi derecede tanımadan almayın. Benim yeni başlayanlara önerim Canlı Doğuranları (Kılıç, Plati ,Lepistes, Moli) almamaları yönündedir. Sanılanın aksine Canlı Doğuranlar kolay bakılan balıklar değildir. Mantar ve enfeksiyona çabuk yakalanırlar. Tedavi edebilmek için erken farketmek gerekir, aksi taktirde balıkların cüssesi zaten küçük olduğu için problem vücudu kolayca ve çabucak saracak, balığı zayıflatacaktır. Bizler genelde çabuk üreyen balıkların bakımını kolay zannederiz. Ürediğinde akvaryumun değerlerinin ve balığın sağlığının iyi olduğunu düşünürüz, oysa ki balıklar çok zor şartlarda dahi yavru verebilmektedir. Örneğin kuyruğunda mantar bulunan Discus'um, ben acaba mantarı atar mı diye meraklanırken yumurta dökmüştü. Yeni başlayanlara önerdiğim balıklar zebra danio ve kribensis türleridir.

    Akvaryum bakımında bir diğer önemli nokta ise beslenme. Akvaryumda beslediğiniz balıkların beslenmelerinin de birbirine uygun olması gerekmektedir. Örneğin bir etçil ile bir otçul balığı yan yana koymanız beslenmede sorun yaratacaktır. Balıklara yiyebileceği boyutlarda günde 2 defa ve 2 dakika içinde bitirebildikleri kadar yem verin. Yenmeyen yemler suyu bozar. Balığınıza arasıra canlı yem vermeniz hem üremelerine hem kondüsyonlarını arttırmaya hem de hızlı gelişmelerine yardımcı olacaktır. Ancak canlı yemin temiz olması çok önemlidir. Tubifex (siyah kurtlar) gibi lağım kenarlarından çıkan ve sağlıksız koşullarda yetişen yemler; bırakın balıkları, sizin sağlığınızı bile ciddi şekilde bozabilir. Üzerlerinde pek çok çeşit parazit ve bakteri bulundurmaktadırlar. Kolay temin edilebilirlik ve temizlik açısından bakılınca en uygun canlı yem artemiadır. Boyu küçük ama besleyici değeri büyüktür. Özellikle her tür yavru balık için yeri doldurulamaz bir besindir. Orta boy ve büyük balıklar içinse dondurulmuş yemleri tercih edebilirsiniz. Yem konusunda bir başka alt başlık açık yemler. Açık yemlerin taze olması ve kuru ve serin yerde saklanması önemlidir. Bu yüzden açık yem alırken mutlaka son kullanma tarhini bildiğiniz yemleri görerek alın.

    Akvaryum severlerin en çok merak ettikleri ve hakkında en çok soru sordukları konuya geldik. Balıklarımızın üretilmesi. Çoğu hobicinin balığı yaşatmaktan sonraki ilk hedefi yavrulatabilmektir. Uygun su koşulları ve uygun ortam hazırlandığı taktirde balıklarda problem yoksa ve balık yetişkinse üreme gerçekleşir. Hatta pekçok balık, ortam ve su koşulları uygun olmasa bile yavrulayabilmektedir. Hobicilerin en çok yavru aldığı 2 balıktan biri canlı doğuran türü olan Lepistes, diğeri ise sert mizaçlı Amerikan Zebradır. Üreme konusundaki önerim uygun şartları hazırlayıp, sabırla beklemektir. Bir balığı alırken, özellikle yeni başlayanlar için önerim, balığı sadece yavrulatmak için değil başarılı bir şekilde bakıp, büyütmek için almalarıdır.

    Şimdi işin kimyasal kısmına bir göz atalım. Sıcaklığı biliyoruz, kafaları karıştıran pH terimine bir girelim. pH sudaki hidrojen iyonlarının molaritesinin eksi logaritmasıdır, özetle bize suda ne kadar hidrojen iyonunun olduğunun bilgisi verir, logaritmik olması da pH 7’de 100 birim hidrojen iyonu varsa, 8’de 10 birim, 9’da ise 1 birim vardır demektir. 20 ve 30 derecelik eşit miktardaki suyu karıştırınca yaklaşık 25 derece su elde edersiniz ancak pH 7 ile pH 9 luk eşit miktardaki suyu karıştırınca o suyun pH’ı 8 değil 7.3 olur, çünkü pH doğrusal değil logaritmiktir. İyi düzey kimya bilmeyenler için bu tanım karmaşık ve anlaşılmaz gelebilir. ph 0-14 aralığında bir değerdir. pH'ın 7'den küçük olduğunda asidik, 7'den büyük olduğunda bazik, 7 olduğunda ise nötr olduğunu bilmek bize şu aşamada yeterli olacaktır. Bizim beslediğimiz balıklar çoğunlukla nötre yakın sularda yaşar. Ancak bazı türler daha farklı şartlar gerektirmekte. Örneğin Güney Amerika Balıkları asidik su isterken (pH 5.5-7), Malawi ve Tanganyika kökenli Cichlidler ve diğer balıklar bazik su isterler (pH 7-9). pH'ı ayarlamak için öncelikle bir pH ölçer almalısınız. Elektronik olanların maliyeti yüksek olduğundan ilk aşamada sıvı kitleri seçebilirsiniz. Piyasada farklı markaların gerek pH yükseltici-alçaltıcısı gerekse pH ölçer sıvısı bulunmaktadır. pH ve sıcaklık değerlerinde ani oynamalar yapmamak gerekir. Örneğin akvaryumun suyunun sıcaklığını 2 derece arttıracaksanız bunu, her gün yarım derece olmak üzere 4 günde arttırın. Unutmayın pH ve sıcaklığın sabit olması yüksek ya da alçak olmasından daha önemlidir. Bu değerlerden özellikle pH gözünüzü korkutmasın. Örneğin bir Malawi Cichlid'i için illa ki pH yükselticisi ve pH ölçer almanız gerekmez. Bunun yerine filtrenize mercan krırıkları koyarak hem genel sertliği hem pH'ı biraz yükseltebilirsiniz. Ancak pH yükselticisi ve pH ölçer ile daha bilinçli olarak ve doğaya daha hakim olarak, uygun değerleri yakalayabilirsiniz. Bunun sonucunda balığınızın gelişmesi daha iyi, renkleri daha parlak ve üremesi daha kolay olacaktır.

    Yazının başında “ezbere kurulum yapılırsa internette göreceğiniz bir çok bilgi kafanızı karıştıracaktır, bunu yazının devamında bir örnek ile açıklayacağım” demiştim, kafayı önce karıştırıp sonra toplamanın sırası geldi. Discus balığı en görkemli tatlı su balıklarından birisidir. Bu balıkları kimi hobici karma tropikal akvaryumlar için bile önerilmesi zor; hacme göre filtrasyonu zayıf, küçük akvaryumlarda, basit sünger filtrelerle bakıp, büyütüp, üretebilmekte, kimi ise sumplı dev akvaryumlar yaparak çok gelişmiş filtrasyonlarda bakmakta. Yine kimi hobici her gün 2 defa komple su değişimi yapmakta, kimisi haftada bir %20 lik su değişimini yeterli görmekte. Bu kadar birbirine zıt işleri yapıyorlar ve kendi yöntemlerini överek kafamızı karıştırıyorlar peki hangisi doğru? İşte burada işin temelini bilmek devreye giriyor. Biyolojik filtrasyon ve bu makaleden edindiğimiz bilgilerle durumu yorumlayalım. Amacımız balıkları sıfıra yakın amonyak ve nitrit, düşük nitratta beslemek. Küçük akvaryumda az bil filtrasyon ile bunu yapacaksak su değişimini yüksek yüzdeyle ve sık yapmamız gerekmekte, bunun sıklığını ise atılan yemin getirdiği yüke göre su değerleri söyler. Yani klordan arındırılmış, uygun değerlerdeki bol su değişimi ile küçük bir akvaryumda bakılabilir, iyi bir filtrasyon ile, büyük akvaryumda su çok daha geç sürede kötüleşecektir, bu yüzden daha az su değişimi ile bu sistemde bakılabilir. Eğer ezbere iş yapıp, ilk örnekten “aa ne güzel küçük akvaryumda bu iş oluyor” diyerek küçük akvaryum ve basit filtrasyon sistemini, ikinci örnekten “oh haftada bir %20 su değişimi yeterliymiş” diyerek az su değişimini alıp kendi akvaryumunuzu kurarsanız başarı sağlayamazsınız. Yapılacak iş önce eldeki verileri belirlemek (ne kadar balığım var, ne sıklıkla yemliyorum, akvaryum hacmi ne kadar, balıklar ne kadar hassas), sonra amacı belirlemek (düşük nitrat, 0’a yakın amonyak ve nitrit, iyi havalandırma) ve eldeki veri ile amaca yönelik sistem belirleme şeklinde olmalı. Sadece olay bazlı düşünürsek “aaa haftada bir azcık su değişimi ile discus bakıyor”, “oh oh minici akvaryumda discus yavrulamış” diyerek arkasındaki mantığı bilmeden bunları birleştirip hataya gideriz.

    Yazımızın sonuna geldik. Umarım bu yazı size akvaryum hobisinin hem ne kadar zor hem ne kadar kolay olduğunu gösterip, size evinizde bir doğa köşesi oluşturmaya yöneltmiştir. Doğayı azot döngüsü, canlılar arası sosyal hiyerarşi, su değerleri, çevrenin bitki, kaya, kum yapısı şeklinde kategorilendirip, bilinçli olarak taklit etmek bu işin en büyük çözüm noktası. Bunu başardığınız taktirde; evinizde huzurlu bir şekilde akvaryumunuza bakacak ve betonarme binalar arasında kendinize küçük bir doğa yaratmış olacaksınız. Her türlü soru ve önerileriniz için bana bjkalley kullanıcı adımla konu açarken bildirim göndererek Forumlarımızdan ulaşabilirsiniz.

    İyi hobiler...

    Refet Ali YALÇIN Son güncelleme: Ağustos 2016

    Bu yazının her hakkı Refet Ali YALÇIN'a aittir. Akvaryum.com’daki makale linkine tıklanabilir link belirtmeden yazının tümü ya da bir bölümü başka bir yerde yayımlanamaz.

Üye Yorumları