Yağmur Suyu Kullanımı Hakkında
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 00:35
[QUOTE=akindemir] Kişi başı su harcam ise tamamen bilince dayalı bir konu. Dünya üzerinde kişi başı su tüketimi ortalama 80 litre deniyor. Türkiyede 200 litre olması ya da başka bir ülkede 300 litre olması değiştirilebilir ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Afrikadaki bir çocukla kıyaslarsak çok farklı bir tablo çıkar. Benim amacım hobiyi yaparken bunu en aza indirmek. Belki herkes bilinçli olsa su tüketimi 200 litre değil de 100 litre olacak ortalama. Yağmur suyunu elyaftan geçirebilirim veya kum kullanabilirim[/QUOTE]
Şimdi herkes kuraklık, iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının tükenmesi gibi konulara fena halde takmış durumda. Söylediğiniz çok doğru, su tüketimi kişiden kişiye ve ülkeden ülkeye büyük değişkenlik göstermekte.
20 yıl önce üniversitede öğretilen bilgi şudur: Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri de ne kadar fazla su tükettiğidir. Yani ne kadar çok su tüketiyorsanız o kadar uygarsınız. Su, yaşamak için vazgeçilmez bir unsur olduğu gibi, aynı zamanda sağlıklı yaşamak için de vazgeçilmez bir unsurdur.
Su, yerküremiz açısından sınırsız bir kaynaktır. Çünkü dörtte üçü sularla çevrili bir gezegende yaşıyoruz. İnsanlık olarak yapay yağmur yağdırma, atık su arıtımı, deniz suyunu arıtma gibi ileri teknolojilere sahibiz. Suyun bir gün gelip de tükeneceği varsayımı bence palavradır. Su kaynaklarının hepimize dayatılan endüstriyel yaşam tarzıyla hızla kirlenmekte olduğu ise bir gerçektir. Su tasarrufu kampanyalarının yerine endüstriyel kirleticilere karşı harekete geçilmelidir.
[QUOTE=H.e.k]Bence düşünceniz güzel yağmur suyundan elde etmek güzel bir şey fakat benim aklıma takılan sorun yağmurdaki kimyasallar riski o yüzden bu konu yıllardan beri kafamı kurcalar ben de hep bunu merak etmişimdir. Siz konuyu açınca aklıma geldi acaba akvaryumdan çektiğimiz o kirli suyu başka bir yere aktarıp iyice filtrelesek ve sonra akvaryumda bir daha ki su değişiminde bu suyu kullansak nasıl olur? Bir fikriniz var mı?[/QUOTE]
Su değişimlerinin temel amacı Azot bileşiklerini sudan uzaklaştırmak olduğundan, bunları basit bir şekilde filtreleyip suyu geri kullanmak bence mümkün değil. Belki çok etkili filtre malzemeleriyle tekrar tekrar işlemden geçirerek olabilir. Fakat kimsenin uğraşacağını ve güvenilir olacağını sanmıyorum.
Ben akvaryumdan çıkan suyla çiçek suluyorum. Gübre niyetine iyi geliyor.
Şimdi herkes kuraklık, iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının tükenmesi gibi konulara fena halde takmış durumda. Söylediğiniz çok doğru, su tüketimi kişiden kişiye ve ülkeden ülkeye büyük değişkenlik göstermekte.
20 yıl önce üniversitede öğretilen bilgi şudur: Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri de ne kadar fazla su tükettiğidir. Yani ne kadar çok su tüketiyorsanız o kadar uygarsınız. Su, yaşamak için vazgeçilmez bir unsur olduğu gibi, aynı zamanda sağlıklı yaşamak için de vazgeçilmez bir unsurdur.
Su, yerküremiz açısından sınırsız bir kaynaktır. Çünkü dörtte üçü sularla çevrili bir gezegende yaşıyoruz. İnsanlık olarak yapay yağmur yağdırma, atık su arıtımı, deniz suyunu arıtma gibi ileri teknolojilere sahibiz. Suyun bir gün gelip de tükeneceği varsayımı bence palavradır. Su kaynaklarının hepimize dayatılan endüstriyel yaşam tarzıyla hızla kirlenmekte olduğu ise bir gerçektir. Su tasarrufu kampanyalarının yerine endüstriyel kirleticilere karşı harekete geçilmelidir.
[QUOTE=H.e.k]Bence düşünceniz güzel yağmur suyundan elde etmek güzel bir şey fakat benim aklıma takılan sorun yağmurdaki kimyasallar riski o yüzden bu konu yıllardan beri kafamı kurcalar ben de hep bunu merak etmişimdir. Siz konuyu açınca aklıma geldi acaba akvaryumdan çektiğimiz o kirli suyu başka bir yere aktarıp iyice filtrelesek ve sonra akvaryumda bir daha ki su değişiminde bu suyu kullansak nasıl olur? Bir fikriniz var mı?[/QUOTE]
Su değişimlerinin temel amacı Azot bileşiklerini sudan uzaklaştırmak olduğundan, bunları basit bir şekilde filtreleyip suyu geri kullanmak bence mümkün değil. Belki çok etkili filtre malzemeleriyle tekrar tekrar işlemden geçirerek olabilir. Fakat kimsenin uğraşacağını ve güvenilir olacağını sanmıyorum.
Ben akvaryumdan çıkan suyla çiçek suluyorum. Gübre niyetine iyi geliyor.
Beğenenler: [T]213398,ternapi[/T][T]213236,Aplot[/T][T]81103,Kınayu[/T][T]228728,Barisdeniz[/T][T]187204,Bisnev99[/T][T]209572,Oguzhank[/T]
Teşekkür Edenler: [T]228728,Barisdeniz[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
+1: [T]213236,Aplot[/T][T]81103,Kınayu[/T][T]187204,Bisnev99[/T][T]66038,MD.mehmet[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 00:56
[QUOTE=lemur]
20 yıl önce üniversitede öğretilen bilgi şudur: Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri de ne kadar fazla su tükettiğidir. Yani ne kadar çok su tüketiyorsanız o kadar uygarsınız. Su, yaşamak için vazgeçilmez bir unsur olduğu gibi, aynı zamanda sağlıklı yaşamak için de vazgeçilmez bir unsurdur.
[/QUOTE]
Hocam katılıyorun. Bize de üniversitede öğretilen bilgi dünyadaki tatlı su tüketiminin yalnızca yüz 10-15kadar kısmı insanlar tarafından gündelik yaşamda kullanılması. Büyük çoğunluğunu tarım sulamaları ve sanayi oluşturuyor.
Gerçek suçluya dokunmaktan çekinen medya birimleri insanları böyle algılarla maalesef uyutuyor.
Komplo teorilerine ve duyar oluşturmaya gerek yok bu konuda bilimsel ve matematiksel çözümler herkes tarafından istenilirse ulaşılabilir.
20 yıl önce üniversitede öğretilen bilgi şudur: Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri de ne kadar fazla su tükettiğidir. Yani ne kadar çok su tüketiyorsanız o kadar uygarsınız. Su, yaşamak için vazgeçilmez bir unsur olduğu gibi, aynı zamanda sağlıklı yaşamak için de vazgeçilmez bir unsurdur.
[/QUOTE]
Hocam katılıyorun. Bize de üniversitede öğretilen bilgi dünyadaki tatlı su tüketiminin yalnızca yüz 10-15kadar kısmı insanlar tarafından gündelik yaşamda kullanılması. Büyük çoğunluğunu tarım sulamaları ve sanayi oluşturuyor.
Gerçek suçluya dokunmaktan çekinen medya birimleri insanları böyle algılarla maalesef uyutuyor.
Komplo teorilerine ve duyar oluşturmaya gerek yok bu konuda bilimsel ve matematiksel çözümler herkes tarafından istenilirse ulaşılabilir.
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Teşekkür Edenler: [T]187204,Bisnev99[/T]
+1: [T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 10:46
[QUOTE=Nahola]Burda bir çok kişi duyarlı lakin bir şeyi atlıyorlar ben kot pantolon fabrikasında çalıştım o fabrika sizin hayal edemeyeceğiniz şekilde su çekiyor sizin 20 litre tasarruf yapıp doğayı kurtarma havasına girmeniz çok gereksiz fabrika 1 saatte tonlarca su çekiyor tekirdağ ın altı su doluymuş eskiden dedem öyle söylerdi .
Su kuyusu açılcak eskiden (sallıyorum) 6 metrede su çıkıyor şimdi 40 metreden su çıkmıyor.
Daha geçen gün göçük oldu ordaki uzmanlar göçüğün nedenini suyun çekilmesi olduğunu söylediler. Tabikide güzel şeyler gereksiz su kullanımını azaltmak ama halkın tasarruf etmesiyle olacak şeyler değil bunlar. [/QUOTE]
Biz kendimizce düşünüyoruz herkes bizim gibi düşünse kaç milyar insan var dünyada. Tabi bi de herkes sizin gibi "benim tasarruf etmemle olacak değil" diye düşünürse orada sıkıntı çıkıyor işte. Boşa demiyoruz damlaya damlaya göl olur
[QUOTE=Tülek]Güzel düşünceniz için teşekkürler.
ben ve ailem duş için sıcak suyun gelmesini beklediğimiz o sürede. (benim evimde 5 litreden sonra sıcak su geliyor. ) o ilk soğuk suyu banyoda bulundurdugum kovaya biriktiriyoruz. kova dolduğunda da su değişimini gerçekleştiriyorum. hem tasarruf hem de doğaya katkıyı kendi çapımda böyle yapıyorum. tavsiye ederim. yengeler ve anneler ne büyüklükte kova bulundurmanıza izin verirse artık [:?][/QUOTE]
Aynen ben de öyle yapıyorum sıcak su gelene kadar neden boşa aksın soğuk olan. Bunlar küçük basit görünebilir ama her birey düşünürse kuvvetli önlemler oluyor
[QUOTE=H.e.k]Bence düşünceniz güzel yağmur suyundan elde etmek güzel bir şey fakat benim aklıma takılan sorun yağmurdaki kimyasallar riski o yüzden bu konu yıllardan beri kafamı kurcalar ben de hep bunu merak etmişimdir. Siz konuyu açınca aklıma geldi acaba akvaryumdan çektiğimiz o kirli suyu başka bir yere aktarıp iyice filtrelesek ve sonra akvaryumda bir daha ki su değişiminde bu suyu kullansak nasıl olur? Bir fikriniz var mı?[/QUOTE]
Yağmur suyu farklı alanlarda kullanılıyor. Şöyle bir durum var bi de. Havuzda balık besleyenlerin istemeden de olsa havuza Yağmur giriyor e çok zararlı olsa bu havuzlarda görülürdü zararı
Suyun büyük kısmı tarımda kullanılıyor evet. Bunun içinde yeni tasarruf yöntemleri çıkıyor kimisi kullanıyor kimisi umursamıyor. Damlalama sistemi mesela. Ama köyde bakıyorsun adam kanaldan basıyor suyu tarlanın diğer ucuna gidene kadar kim bilir ne kadarı boşa gidiyor
Su kuyusu açılcak eskiden (sallıyorum) 6 metrede su çıkıyor şimdi 40 metreden su çıkmıyor.
Daha geçen gün göçük oldu ordaki uzmanlar göçüğün nedenini suyun çekilmesi olduğunu söylediler. Tabikide güzel şeyler gereksiz su kullanımını azaltmak ama halkın tasarruf etmesiyle olacak şeyler değil bunlar. [/QUOTE]
Biz kendimizce düşünüyoruz herkes bizim gibi düşünse kaç milyar insan var dünyada. Tabi bi de herkes sizin gibi "benim tasarruf etmemle olacak değil" diye düşünürse orada sıkıntı çıkıyor işte. Boşa demiyoruz damlaya damlaya göl olur
[QUOTE=Tülek]Güzel düşünceniz için teşekkürler.
ben ve ailem duş için sıcak suyun gelmesini beklediğimiz o sürede. (benim evimde 5 litreden sonra sıcak su geliyor. ) o ilk soğuk suyu banyoda bulundurdugum kovaya biriktiriyoruz. kova dolduğunda da su değişimini gerçekleştiriyorum. hem tasarruf hem de doğaya katkıyı kendi çapımda böyle yapıyorum. tavsiye ederim. yengeler ve anneler ne büyüklükte kova bulundurmanıza izin verirse artık [:?][/QUOTE]
Aynen ben de öyle yapıyorum sıcak su gelene kadar neden boşa aksın soğuk olan. Bunlar küçük basit görünebilir ama her birey düşünürse kuvvetli önlemler oluyor
[QUOTE=H.e.k]Bence düşünceniz güzel yağmur suyundan elde etmek güzel bir şey fakat benim aklıma takılan sorun yağmurdaki kimyasallar riski o yüzden bu konu yıllardan beri kafamı kurcalar ben de hep bunu merak etmişimdir. Siz konuyu açınca aklıma geldi acaba akvaryumdan çektiğimiz o kirli suyu başka bir yere aktarıp iyice filtrelesek ve sonra akvaryumda bir daha ki su değişiminde bu suyu kullansak nasıl olur? Bir fikriniz var mı?[/QUOTE]
Yağmur suyu farklı alanlarda kullanılıyor. Şöyle bir durum var bi de. Havuzda balık besleyenlerin istemeden de olsa havuza Yağmur giriyor e çok zararlı olsa bu havuzlarda görülürdü zararı
Suyun büyük kısmı tarımda kullanılıyor evet. Bunun içinde yeni tasarruf yöntemleri çıkıyor kimisi kullanıyor kimisi umursamıyor. Damlalama sistemi mesela. Ama köyde bakıyorsun adam kanaldan basıyor suyu tarlanın diğer ucuna gidene kadar kim bilir ne kadarı boşa gidiyor
Beğenenler: [T]216182,Tülek[/T][T]228728,Barisdeniz[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 11:02
Selamlar ,
Ben kendi yaşadığım tecrübeyi anlatmak istiyorum. Kuyu suyu yağmur suları ile dolan sarnıç tarzı şeylerden gelen su ile bakılan balıkları başka ayrı bir ortama normal musluk suyu ile bakılacağı bir ortama gidecekse belirtmek söylemek gerekir ona göre bir hal hareket davranış önlem almak gerekiyor aynı şekil keza uzun süreli Uv filtre ortamında bakılmış balıklarda dahil buna .
Bizim burada kandillide eski tarihi evinde iki adet yaklaşık 10 tonluk biri evin sağ tarafında diğeri sol tarafında çatıdaki yağmur sularını toplanmışlar bu evin altındaki sarnıç taş depoya birikiyor düşünüp yapmışlar zamanında büyük ihtimalle yabancılar yapmıştır . Arkadaşım kendi çapında balık bakıp yetiştirirken hobi odasında bu suyu kullanıyormuş .
Ondan sonra bir diğer arkadaşımız pet shop açtı fazla gelen balıkları bana getir değerlendirelim dedi oda tuttuğu yerde meğer dükkanında kuyu suyu kullanıyormuş bu evinde sarnıç suyu kullanan arkadaş balıkları götürüyor diğer dükkanı olan arkadaşta kullandığı kuyu suyuna balıkları koyuyor bunun götürdüğü balıklar batır batır hayvancağızlar ölüyor yazık o bu şu bir iki üç derken bunlar iyice bir gerilmişler.
Tabi ben bu aralarında yaşananları bilmiyorum bir haberim sadece dükkanı olan arkadaş ara sıra bana telefon açıyor Erhan abi çok adetli balıklarım ölüyor bir bak yardımcı ol diyor bende gidiyorum yapılması en olası fikirleri önerileri verip geliyorum .
En sonunda sen bu balıkları kimden alıyorsun dedim tabi oda sarnıç suyu kullanan arkadaşı söyledi her ikisi de arkadaşım fazla bir şeyde diyemiyorum neyse lafı fazla uzatmayayım dükkanı olan arkadaş abi sende adetli olan balık türü var mı bana az getirsene dedi e bende kıramadım götürdüm.
Neyse benim götürdüğüm balıklar bir gün iki gün üç gün bir şey yok maşallah turp gibiler e ölen kalan çok çok azda olsa oluyor ama bu normal abi diye beni arıyor ama bu arkadaşta yine kuyu suyu kullandığı için başka aldığı balıklarda ara ara büyük çaplı ölümlerde yaşamıyor değildi onuda biliyordum [:((] Sürekli sarnıç suyu ile balıklara bakan arkadaşın bunun balıklarında var bir numara demeye başladı hepten bir birlerine girdiler bende arada kalıyorum .
Sonra ney ne değil diye ben bunları konuşturdum biri bakıyor sarnıç suyu ile diğeri alıyor balıkları koyuyor kuyu suyuna olayın iç yüzü sonra anlaşıldı balıkların birinde misal varsa X bakterisi diğerinde oluyor Y bakterisi bir çakışıyor lar ondan sonra olan yazık hayvancağızlara oluyor hepsi ölüyor [:((]
İkisi de balıklarına bu şekilde bakıp yaşatamaz mıydı yaşatırdı. Ama biraz uğraş zaman bilgi birikimleri tecrübe ve maddi yönden gerekli su düzenleyicisi ve alıştırma süreciyle yaşatırdı tamam biraz külfetli olurdu ama bu sağlanırdı hem ikisi de bunu sürecide yaşayıp yapmak istemiyor hem balıklar ölmesin .
En sonunda biri sarnıç suyunu bıraktı diğeri kuyu suyundan vazgeçti normal şebeke suyuna geçtikleri zaman bu sorunların hepsi bitti olay tatlıya bağlandı .[EDIT]Kınayu,2021-01-05 11:08:55[/EDIT]
Ben kendi yaşadığım tecrübeyi anlatmak istiyorum. Kuyu suyu yağmur suları ile dolan sarnıç tarzı şeylerden gelen su ile bakılan balıkları başka ayrı bir ortama normal musluk suyu ile bakılacağı bir ortama gidecekse belirtmek söylemek gerekir ona göre bir hal hareket davranış önlem almak gerekiyor aynı şekil keza uzun süreli Uv filtre ortamında bakılmış balıklarda dahil buna .
Bizim burada kandillide eski tarihi evinde iki adet yaklaşık 10 tonluk biri evin sağ tarafında diğeri sol tarafında çatıdaki yağmur sularını toplanmışlar bu evin altındaki sarnıç taş depoya birikiyor düşünüp yapmışlar zamanında büyük ihtimalle yabancılar yapmıştır . Arkadaşım kendi çapında balık bakıp yetiştirirken hobi odasında bu suyu kullanıyormuş .
Ondan sonra bir diğer arkadaşımız pet shop açtı fazla gelen balıkları bana getir değerlendirelim dedi oda tuttuğu yerde meğer dükkanında kuyu suyu kullanıyormuş bu evinde sarnıç suyu kullanan arkadaş balıkları götürüyor diğer dükkanı olan arkadaşta kullandığı kuyu suyuna balıkları koyuyor bunun götürdüğü balıklar batır batır hayvancağızlar ölüyor yazık o bu şu bir iki üç derken bunlar iyice bir gerilmişler.
Tabi ben bu aralarında yaşananları bilmiyorum bir haberim sadece dükkanı olan arkadaş ara sıra bana telefon açıyor Erhan abi çok adetli balıklarım ölüyor bir bak yardımcı ol diyor bende gidiyorum yapılması en olası fikirleri önerileri verip geliyorum .
En sonunda sen bu balıkları kimden alıyorsun dedim tabi oda sarnıç suyu kullanan arkadaşı söyledi her ikisi de arkadaşım fazla bir şeyde diyemiyorum neyse lafı fazla uzatmayayım dükkanı olan arkadaş abi sende adetli olan balık türü var mı bana az getirsene dedi e bende kıramadım götürdüm.
Neyse benim götürdüğüm balıklar bir gün iki gün üç gün bir şey yok maşallah turp gibiler e ölen kalan çok çok azda olsa oluyor ama bu normal abi diye beni arıyor ama bu arkadaşta yine kuyu suyu kullandığı için başka aldığı balıklarda ara ara büyük çaplı ölümlerde yaşamıyor değildi onuda biliyordum [:((] Sürekli sarnıç suyu ile balıklara bakan arkadaşın bunun balıklarında var bir numara demeye başladı hepten bir birlerine girdiler bende arada kalıyorum .
Sonra ney ne değil diye ben bunları konuşturdum biri bakıyor sarnıç suyu ile diğeri alıyor balıkları koyuyor kuyu suyuna olayın iç yüzü sonra anlaşıldı balıkların birinde misal varsa X bakterisi diğerinde oluyor Y bakterisi bir çakışıyor lar ondan sonra olan yazık hayvancağızlara oluyor hepsi ölüyor [:((]
İkisi de balıklarına bu şekilde bakıp yaşatamaz mıydı yaşatırdı. Ama biraz uğraş zaman bilgi birikimleri tecrübe ve maddi yönden gerekli su düzenleyicisi ve alıştırma süreciyle yaşatırdı tamam biraz külfetli olurdu ama bu sağlanırdı hem ikisi de bunu sürecide yaşayıp yapmak istemiyor hem balıklar ölmesin .
En sonunda biri sarnıç suyunu bıraktı diğeri kuyu suyundan vazgeçti normal şebeke suyuna geçtikleri zaman bu sorunların hepsi bitti olay tatlıya bağlandı .[EDIT]Kınayu,2021-01-05 11:08:55[/EDIT]
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 14:20
Herkese merhabalar. Zamanında sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine BM fonu almış bir projede su ayak izi ve su yönetimi konularında araştırmacı olarak görev almıştım. Aslında konuyu ele alabileceğiniz farklı alt başlıklar var.
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[EDIT]Eldurmaz,2021-01-05 15:29:36[/EDIT]
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[EDIT]Eldurmaz,2021-01-05 15:29:36[/EDIT]
Beğenenler: [T]209572,Oguzhank[/T][T]213398,ternapi[/T][T]175579,Sheyda27[/T][T]202789,Hamza Özel[/T][T]213236,Aplot[/T][T]190320,esensml[/T][T]81103,Kınayu[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Teşekkür Edenler: [T]213398,ternapi[/T][T]213236,Aplot[/T][T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T][T]203472,emregkts[/T]
+1: [T]213398,ternapi[/T][T]213236,Aplot[/T][T]81103,Kınayu[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 15:38
Akvaryumum, su pirelerim ve saksı bitkilerim için haftada toplam 10-15 litre su harcıyorum.
Şöyle ki akvaryumdan su değişiminde çıkan su ile bitkilerimi suluyorum, artanı su pirelerine ekliyorum.
Yaklaşık 2 haftada bir de medaka havuzuma 5 litre kadar su ekleyerek eksilen suyu tamamlıyorum.
Havuzdan ve su piresi kaplarından kuşlar, kertenkeleler, böcekler su içiyor, hatta serçeler banyo yapıyor. Böylece beni su değişimi için su çıkarma zahmetinden kurtarmış oluyorlar, eksileni tamamlamak yeterli oluyor[:D]
Yani bizde, hobi nedeniyle bir damla su bile ziyan olmuyor[:)]
Bu kadar hayvan da yetiştirdiğim bitkiler ve balkondaki tanklar sayesinde balkonumuzu sürekli ziyaret ediyorlar. O da ayrı bir kazanç[:3]
Şöyle ki akvaryumdan su değişiminde çıkan su ile bitkilerimi suluyorum, artanı su pirelerine ekliyorum.
Yaklaşık 2 haftada bir de medaka havuzuma 5 litre kadar su ekleyerek eksilen suyu tamamlıyorum.
Havuzdan ve su piresi kaplarından kuşlar, kertenkeleler, böcekler su içiyor, hatta serçeler banyo yapıyor. Böylece beni su değişimi için su çıkarma zahmetinden kurtarmış oluyorlar, eksileni tamamlamak yeterli oluyor[:D]
Yani bizde, hobi nedeniyle bir damla su bile ziyan olmuyor[:)]
Bu kadar hayvan da yetiştirdiğim bitkiler ve balkondaki tanklar sayesinde balkonumuzu sürekli ziyaret ediyorlar. O da ayrı bir kazanç[:3]
Beğenenler: [T]175579,Sheyda27[/T][T]202789,Hamza Özel[/T][T]214092,Nursun[/T][T]227953,akindemir[/T][T]125030,lemur[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 19:21
[QUOTE=Eldurmaz]Herkese merhabalar. Zamanında sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine BM fonu almış bir projede su ayak izi ve su yönetimi konularında araştırmacı olarak görev almıştım. Aslında konuyu ele alabileceğiniz farklı alt başlıklar var.
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[/QUOTE][QUOTE=Eldurmaz]Herkese merhabalar. Zamanında sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine BM fonu almış bir projede su ayak izi ve su yönetimi konularında araştırmacı olarak görev almıştım. Aslında konuyu ele alabileceğiniz farklı alt başlıklar var.
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[/QUOTE]
Uzunca yazınız için teşekkürler. Burda birbirimizin fikirlerini kabullenemesek bile farklı düşünceler ile fikir sahibi olmak iyidir diye düşünüyorum. Teşekküler tekrar :)
[QUOTE=ternapi]Akvaryumum, su pirelerim ve saksı bitkilerim için haftada toplam 10-15 litre su harcıyorum.
Şöyle ki akvaryumdan su değişiminde çıkan su ile bitkilerimi suluyorum, artanı su pirelerine ekliyorum.
Yaklaşık 2 haftada bir de medaka havuzuma 5 litre kadar su ekleyerek eksilen suyu tamamlıyorum.
Havuzdan ve su piresi kaplarından kuşlar, kertenkeleler, böcekler su içiyor, hatta serçeler banyo yapıyor. Böylece beni su değişimi için su çıkarma zahmetinden kurtarmış oluyorlar, eksileni tamamlamak yeterli oluyor[:D]
Yani bizde, hobi nedeniyle bir damla su bile ziyan olmuyor[:)]
Bu kadar hayvan da yetiştirdiğim bitkiler ve balkondaki tanklar sayesinde balkonumuzu sürekli ziyaret ediyorlar. O da ayrı bir kazanç[:3]
[/QUOTE]
Ben de su değişimi ve süngerleri temizlediğim suyu çiçeklere veriyorum hem gübre oluyor [:)]
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[/QUOTE][QUOTE=Eldurmaz]Herkese merhabalar. Zamanında sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine BM fonu almış bir projede su ayak izi ve su yönetimi konularında araştırmacı olarak görev almıştım. Aslında konuyu ele alabileceğiniz farklı alt başlıklar var.
1. "Akvaryum yüzünden su israfına neden oluyor muyuz?" sorusuyla başlamak en mantıklısı olacak sanırım. Evet harcıyoruz ama dışarıda yediğiniz bir öğün yemekten ya da 2020 -2021 kreasyonu bu diyerek ihtiyacımız olmadığı halde aldığımız yeni bir kıyafetin üretimi ya da "yhaaa ne kadar da tatlı" diyerek telefonlarımız için aldığımız kılıflar kadar değil. Su tüketiminde kullanma suyunun oranı inanılmaz düşüktür. Yapılan araştırmalar Dünya'nın su döngüsünü "sadece kullanma suyu olacak şekilde" 20 milyara kadar insanı çok rahat kaldırabileceğini gösteriyor. Esas sıkıntı gizli su tüketimi. Gizli su tüketimi diyince aklınıza derin devlet, illüminati gibi komplo teorileri vari bir kavram gelmesin, bu konuya da açıklayacağım. Yani evet su tüketimi yapıyoruz, ama bir hobi olduğu için ve hobiler insanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde en son noktada. Yani lüks. Her lüks gibi götürüsü fazla olacak bir şey akvaryum hobisi de. Bırakmak hayat kalitenizi etkiler mi ya da daha düzenli bir yaşamla hobinizi idare ettirebilir misiniz? size kalmış bir durum.
2. "Gizli su tüketimi nedir?" sorusu bence çok daha can alıcı. Bu konuda aynı mantıkla çalışan çok basit su ayak izi testleri var ki geçen hafta işlediğim konu gereği 10. sınıfa giden öğrencilerimin su ayak izlerini hesaplattım. Bazı arkadaşların verdiği değerler genelde günlük ve haftalık düzeyde kullanma suyu (içme ve musluktan akan) hakkındaki değerler. Bu değerler de ekonomik durumun iyileştiği yerlerde artarken sosyopolitik düzeyin yükseldiği bölgelerde azalma eğiliminde. Direkt tüketim için çok sayıda ucuz ve işlevsel çözüm var ama neredeyse hepsi deniz yıldızı hikayesine çıkıyor. Bu konuda Erkut Bey'in dediklerine katılmakla birlikte eklemek ve değiştirmek istediklerim var. Su tüketimi bir gelişmişlik indeksi olarak sadece ekonomi similasyonlarında kullanılır ki artık günümüz sosyal bilimlerinde çok geçerli kabul edilmez. İnsani gelişmişlik indeksleri daha somut veriler vermekte. Su bu indekslerin konusudur ama temiz suya erişme oranı açısından ele alınır. Su konusunda dediğim gibi bu haftalarda anlattığımız ve öğrencilerle beyin fırtınası geliştirdiğimiz bir konuydu. Evet bugün su arıtma sistemleri kullanıyoruz ama atık su ile aldığınız arıtılmış suyu kıyasladığınızda çok düşük bir oranda temiz su elde ettiğinizi görürsünüz (bulunduğunuz arazi yapısı, sanayi faaliyetleri vb değişkenler mevcut). Ayrıca buradan esas değinmek istediğim kavrama yani gizli su tüketimine çıkıyor. Kullandığımız mebranların üretimi ve ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşümü esnasında hem tüketilen hem de kirletilen çok ciddi ve insanı şok içinde bırakacak miktarda su etkileniyor. Evet gezegen yüzeyinin %71'i su ama bu su kütlesinin %97.5 kadarı tuzlu. Kalan %2.5'lik kısmın büyük kısmı buzul ya da yer altı suyu halinde direkt kullanıma müsait değil. Neredeyse sıfır çaba ile erişebildiğimiz yüzey sularının tüm tatlı sulara oranı %0,3. Dünya'nın %71'inin %2,5'unun %0,3'ü. Böyle düşününce insan yayılarak yattığı yerden kalkıp ciddileşiyor. Tatlı suların peki o %99.7'sini kullanamaz mıyız? Kullanırız ama ciddi miktarda enerji ya da ürün kullanmanız gerekiyor. Bu da elde edeceğiniz sudan daha fazlasını tüketmenize neden oluyor. Fiyat performans - Kar zarar hesapları yapıldığında ise çoğu zaman kullanılmıyor. Yani her bulunan madenin ya da her bulunan petrol rezervinin üretime açılmaması gibi. Geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv Üniversitesi'nin Dünya Bankası tarafından finanse edilen bir projesi vardı. Güneş panelleriyle elde edilen ısı enerjisi ile deniz suyunu damıtmayı başardılar. Ama arta kalan tuz sorun oldu. Miktar çok fazla ve insan tüketimi ile azaltamıyorsunuz. Araziye depolasanız çoraklaştıracak. Denize salsanız hem bir sonraki damıtmada yine sizin elinize geçecek hem de deniz suyunun kimyasal değerleriyle oynayıp daha büyük bir ekosistem felaketine neden olabilir. Yanılmıyorsam pandemiden önce proje durdurulmuştu. Yani belki kulağa çok şehir efsanesi gibi gelebilir ama ciddi su problemlerine gebe bir gezegende yaşıyoruz. Gizli su tüketimine geri dönecek olursak en basitinden ayağınızdaki yün çorap... O yünün sahibi koyunun büyümesine kadar geçende harcanan su + yediği bitkilerin yetiştirilmesinde harcanan su + Yün kırpıldıktan sonra temizlenmesinde kullanılan su + Yünün ip haline gelmesi, dokunması, kumaş haline getirilmesi, mağazaya gelip satılana kadar geçen süreçte harcanan enerjinin büyük kısmının da su kökenli elde edildiğini düşününce bir çift çorabın bile ne kadar çok su tükettiğini gösteriyor. Tabi ki temel sorun endüstriyel yapılan her şey. Endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, kağıt üretimi... Merak eden arkadaşlar için "25 Litre" belgeselini şiddetle tavsiye ederim. Tabi ki kurgusallığı var ama işin özünü çok basit bir şekilde anlatıyor. Ayrıca sebep olduğunuz gizli su tüketimini görmek için su ayak izi testlerini kullanabilirsiniz.
3. "Hobide gizli su tüketimi ne olabilir?" dersek kesinlikle su değişimiyle harcadığınız su miktarları yanlarında sütten çıkmış ak kaşığa benzer. En basitinden Filtre malzemeleri, yemler, ilaçlar, katkılar, gübreler... Bunların hepsinin üretiminde ciddi su tüketimi mevcuttur. Ya da farklı bir örnek aydınlatma ürünleriniz. Hatta şuan şu satırları yazarken ve siz okurken bile farkında olmadan su tüketimine neden oluyoruz. öyle düşününce korkutucu geldiğinin farkındayım ama hem alıştığımız hayat standartlarımız hem de yaşadığımız çağ bizi büyük bir çıkmaza sokuyor.
4. "Eeee Tolga Hocam içimizi kararttın ne yapacağız?" derseniz aslında her alanda öneriler hobiye de uyarlanabilir. Gereksiz harcamalar yani sizin tüketiminiz üretimi, üretim ise doğal kaynak tüketimine neden olur. Daha az enerji tüketen elektronik araçlar tercih edilebilir. Buhar camı bile olsa yalıtım anlamında bir şeyler yapabilirsiniz. Bazen görürsünüz bir canlı için 32 çeşit yem tanıtan arkadaşlar vardır. Aynı içeriğe sahip 6 farklı markanın aynı yemini kullanmamalıyız. En basit durumda bilmeden kimyasal kullanmamalıyız. Mümkün mertebe takas ile elde kalan ürünleri değerlendirmeliyiz. Bunlar şahsen ilk aklıma gelenler.
5. "Yahu hocam iyi güzel hoş da ben yağmur suyunu sordum konu nerelere geldi?" diyecekler olacaktır. Yağmur suyunu teknik olarak saf su kabul etmek çok mümkün değil. Sıfır kirliliğin olduğu bir bölgede bile aerosol olmadan yağış oluşması aşırı ekstrem bir durumdur. Tabi ki de böyle bir yağmur suyu bulursanız da bence balıklara vermek yerine siz için derim. Yağmur suyu hasatı bazı bölgelerde inanılmaz teşvik edilen bir sistem. Bizim ülkemizde maalesef henüz Güneş paneli gibi bir uygulama ile bu konuda bir teşvik yok diye biliyorum. Olsa dahi ben şahsen sadece dinlendirmenin yeterli olacağını sanmıyorum. En azından kaba bir karbon filtresinden geçmeli (ki aktif karbon üretiminin deli bir gizli su tüketimi var).
6. "Kuyu ya da sarnıç suyu" kısmı biraz daha çetrefilli. Ülke arazisinin totelde yarısı kadarı karstik kökenli. Suyla temas ettiği sürece kalsifike oluyor. O yüzden 30 senedir hiç çizgisini bozmadan "abla bu kireçlenmiş" diye makine rezistansı gösteren ustaların oynadığı Calgon reklamlarını (bu tarz malzemeler de deli gibi gizli su tüketimi sonucu üretiliyor) görüyoruz. Siz ne kadar sarnıcınızı farklı yapı malzemeleri ile inşa ederseniz edin, yer altına sızan su kimyasal olarak değişime uğruyor ve yine filtreden geçirilmelidir. Hele yakınlarınızda kaplıca filan varsa çok daha sağlam bir filtreden geçmelidir. Hatta siz de kullanmayın derim. Bir arkadaşım yüksek lisansta İç Anadolu'da kuyu suyu kullanımı ile böbrek taşı vakaları üzerine tez yazıyordu. Bulabilirsem linkini paylaşırım.
Konu ilgimi çektiği için bir anda daldım. Biraz uzun ya da iç karartıcı yazmış olabilirim. Özetle su değişimi büyük problem değil. Sadece sığ bir politika sonucu sadece kullanım suyuna bir kota gelirse orun yaşayabilirsiniz. Yağmur suyunu da 100 km karelik bir alanda şehir ya da sanayi varsa filtrelemeden kullanmayın derim.
[/QUOTE]
Uzunca yazınız için teşekkürler. Burda birbirimizin fikirlerini kabullenemesek bile farklı düşünceler ile fikir sahibi olmak iyidir diye düşünüyorum. Teşekküler tekrar :)
[QUOTE=ternapi]Akvaryumum, su pirelerim ve saksı bitkilerim için haftada toplam 10-15 litre su harcıyorum.
Şöyle ki akvaryumdan su değişiminde çıkan su ile bitkilerimi suluyorum, artanı su pirelerine ekliyorum.
Yaklaşık 2 haftada bir de medaka havuzuma 5 litre kadar su ekleyerek eksilen suyu tamamlıyorum.
Havuzdan ve su piresi kaplarından kuşlar, kertenkeleler, böcekler su içiyor, hatta serçeler banyo yapıyor. Böylece beni su değişimi için su çıkarma zahmetinden kurtarmış oluyorlar, eksileni tamamlamak yeterli oluyor[:D]
Yani bizde, hobi nedeniyle bir damla su bile ziyan olmuyor[:)]
Bu kadar hayvan da yetiştirdiğim bitkiler ve balkondaki tanklar sayesinde balkonumuzu sürekli ziyaret ediyorlar. O da ayrı bir kazanç[:3]
[/QUOTE]
Ben de su değişimi ve süngerleri temizlediğim suyu çiçeklere veriyorum hem gübre oluyor [:)]
Beğenenler: [T]213398,ternapi[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2021 19:53
[QUOTE=akindemir]...Ben de su değişimi ve süngerleri temizlediğim suyu çiçeklere veriyorum hem gübre oluyor [:)][/QUOTE]
Madem sizin de bitkileriniz var, verdiğim linkteki enzim yapımı ilginizi çekebilir[;)]
[URL]http://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/18541.htm?highlight=Enzim[/URL]
Ben yıllardır bitkisel atıkları enzim ve kompost yaparak değerlendiriyorum. Kompost biraz zorlayıcı oluyor, bahçe lazım ama enzimi şiddetle tavsiye ederim.
Hem bitki besini olarak hem de temizlik ürünü (camlar, aynalar, fayanslar, banyo, mutfak, zemin, yani tüm yüzey temizliğinde, elde yıkanan bulaşıklarda oldukça başarılı) olarak kullanıyorum.
Kimyasal olmadığı için doğa ve insan sağlığı açısından son derece güvenli.
Artı olarak giderlere dökmek hem kanalizasyon sistemi için faydalı hem de koku gibi sorunları uzak tutuyor.
Bir tanıdığın çiftlik evinde tüm atık suların (mutfak ve banyoda kullanılmış, sabun/deterjan içeren sulardan bahsediyorum. Mutfakta çift lavabo vardı ve meyve-sebze yıkama gibi, sabun/deterjan içermeyen işlemler için kullanılan tarafın gideri direkt bahçe toprağına akıtılıyordu.) toplandığı bir depo kuruluydu. Tuvalet rezervuarlarına bu depodan su doluyordu.
Yazdıkça canım çiftlik çekti resmen[:D]
Madem sizin de bitkileriniz var, verdiğim linkteki enzim yapımı ilginizi çekebilir[;)]
[URL]http://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/18541.htm?highlight=Enzim[/URL]
Ben yıllardır bitkisel atıkları enzim ve kompost yaparak değerlendiriyorum. Kompost biraz zorlayıcı oluyor, bahçe lazım ama enzimi şiddetle tavsiye ederim.
Hem bitki besini olarak hem de temizlik ürünü (camlar, aynalar, fayanslar, banyo, mutfak, zemin, yani tüm yüzey temizliğinde, elde yıkanan bulaşıklarda oldukça başarılı) olarak kullanıyorum.
Kimyasal olmadığı için doğa ve insan sağlığı açısından son derece güvenli.
Artı olarak giderlere dökmek hem kanalizasyon sistemi için faydalı hem de koku gibi sorunları uzak tutuyor.
Bir tanıdığın çiftlik evinde tüm atık suların (mutfak ve banyoda kullanılmış, sabun/deterjan içeren sulardan bahsediyorum. Mutfakta çift lavabo vardı ve meyve-sebze yıkama gibi, sabun/deterjan içermeyen işlemler için kullanılan tarafın gideri direkt bahçe toprağına akıtılıyordu.) toplandığı bir depo kuruluydu. Tuvalet rezervuarlarına bu depodan su doluyordu.
Yazdıkça canım çiftlik çekti resmen[:D]
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Şubat 2021 22:33
Yağmur suyu oldukça iyi olabilir kimyasal falanda olmaz aslında ph ölçüp koyun asidik özelliği fazla olabilir ayrıca yağmur suyunun tds i çok düşük olabilir 20 ölçtüm ama yaylada olduğumdan da öyle çıkmış olabilir ro su bile 35 çıkıyor[:)] oyüzden remineralize etmek doğru olur
Ben baya kullandïm kendimce su israfını önlemek için ama aslında bizim evde kullandığımız su oldukça az suyun büyük kısmı tarımda kullanılıyor
Ben baya kullandïm kendimce su israfını önlemek için ama aslında bizim evde kullandığımız su oldukça az suyun büyük kısmı tarımda kullanılıyor
Beğenenler: [T]229541,ceer1981[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Şubat 2021 20:46
Akvaryum konusunda yeniyim ama doğa konusunda 10 yılı aşkın saha deneyimim var. Kırsal alanda kendime ait bir arazim var içinde yaklaşık 100 ton kapasiteli yağmur suyu toplama havuzu var. 8 senedir arıcılık yapıyorum arılarım buradan şu içiyor. Bitkiler yağmur suyunu kesinlikle şebeke suyundan daha çok seviyor daha iyi gelişiyor. Yağmur suyunun içinde kirlilik ya da kimyasal olduğu ile ilgili hiçbir bilimsel çalışmaya rastlamadım. Tabii ki haliyle yağmur yağarken belli bir zeminin üzerine düşecek ve bu zemin eğer kirli ise bundan etkilenir eğer depolama ekipmaniniz temiz ise bu suyu içebilirsiniz de ama çok titiz iseniz önce dinlendirip çakıl ya da başka bir malzemeden geçirerek filtreleyebilirsiniz. Unutmayın şebeke suyu diye kullanıldığınız şey yağmur sularının pis bir baraj içinde birikmiş halidir. Biyolojik kirlilik fazla olduğu için klor gibi şeyler kullanırlar. Yağmur suyunu gönül rahatlığıyla her seyde kullanabilirsiniz basitçe filtreleyip tadına bakarsanız bu suyun ne kadar temiz ve taze olduğunu görebilirsiniz
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Şubat 2021 21:20
Kırsal kesimde yağmur suyu kullanmanın çok riskli olacağını sanmıyorum. Fakat şehir merkezinde, bir sanayi bölgesinin ya da fabrikanın yakınında olmak işi değiştirecektir. Bu durumda kirleticilerden ne kadar uzak olunması gerektiği teknik bir konudur.
Zaman zaman Afrika'dan kalkan çöl tozlarının üzerimize yağdığını da görüyoruz. Yine bir nükleer kaza sonucu yayılan radyoaktivitenin yağmur ve rüzgarla üzerimize ulaşabileceğini de biliyoruz.(Çernobil-Ukrayna). Radyasyonlu çayları da içtik afiyetle. Hatta gökten balık, kurbağa, mikroorganizma gibi canlıların da yağabildiği biliniyor. Bir İngiliz deyimi "It's raining cats and dogs (gökten kedi ve köpek yağıyor )" der. Bizim "bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor" dediğimiz anlamda.[:)]
Zaman zaman Afrika'dan kalkan çöl tozlarının üzerimize yağdığını da görüyoruz. Yine bir nükleer kaza sonucu yayılan radyoaktivitenin yağmur ve rüzgarla üzerimize ulaşabileceğini de biliyoruz.(Çernobil-Ukrayna). Radyasyonlu çayları da içtik afiyetle. Hatta gökten balık, kurbağa, mikroorganizma gibi canlıların da yağabildiği biliniyor. Bir İngiliz deyimi "It's raining cats and dogs (gökten kedi ve köpek yağıyor )" der. Bizim "bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor" dediğimiz anlamda.[:)]
Beğenenler: [T]187204,Bisnev99[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir