Su Değişimsiz 5. Ay
Gönderim Zamanı: 09 Eylül 2021 23:56
[QUOTE=kdrackgz]
Haklısınız Arif bey, bu şekilde bir sistemi kurmak için belirli şartlar gerekiyor, ve haziran sonuna kadar bende bu yöntemi izlemiş olan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, su değiştirmek böyle bir sistemi sürdürmekten daha kolay. Şahsen ben PH değerini stabil tutmak için çok çaba harcıyordum sırf bu yüzden bu işten vazgeçtim.
Konu yeni açıldığında dahil oldum ve şimdi de tekrardan zihnimi tazelemek için üstün körü bir göz attım. Hatırladığım kadarı ile kimse bu tek yoldur herkes böyle yapmalı tarzı bir yaklaşımda bulunmadı. Ancak tecrübesini paylaşan bir hobici inanılmaz bir tepki ile karşılaştı, aksine başkaları ona tek yolun su değişimi olduğunu bu işin alternatifi olmadığını söylediler, İnsanlar forumda tecrübelerini paylaşamayacakta ne yapacak.
Yeni arkadaşlara hata yaptırma meselesine gelirsek, bu işe başlamadan, gerekli araştırmalarını yapmayan belirli şeyleri öğrenmeyen herkes öyle yada böyle hata yapacak. Buna en güzel örnek bence walstad. En temel şeyleri bile anlamadan, sırf ekipman yok diye daha ucuz olacak diye heves edip , bana göre hobisinde belirli bir yere gelmiş, belli bir ölçüde su kimyasını anlamış, en azından azot döngüsünün nasıl işlediğini bilen bir akvaristin altından kalkabileceği bir işe kalkışıp, sonucu hüsran olan o kadar örnek var ki forumda.
Bu yüzden yeni başlayanların yapacağı hataların, sadece kendi deneyimlerini paylaşan bir hobiciye yüklenmesi ne kadar doğru bilemiyorum[/QUOTE]
Aslında her iki bakış açısı için aynı şeyi düşünüyorum; şerh düşmemem hata olmuş.
Güzel bir noktaya temas ettiniz; su değişimsiz sistemlerin yürütülmesi gerçekten diğer sistemlere göre daha zor olabiliyor. Şöyle ki, su kimyasını genel olarak bilmek, belirli aralıklarla azot yükü ölçümleri yapmak, verileri yorumlamak için pratik ve teorik bir bilgi birikimi ve araştırma lazım. Genç hobiciler ya da yeni başlayanların düştüğü hata bu oluyor. Filtresiz, malzemesiz, masrafsız walstad metodu.. Yüzeysel bir araştırma sonucu kur-gitsin. Son zamanlarda epey çoğaldı bu işler forumda. Yanlış örnekler katlanarak büyüyor. Doğru kurulumları da kimse takip etmek istemiyor; izlenimlerin ve deneyimlerin bilinçli aktarımı aceleci hobiciyi boğuyor. Hikayenin arka kapağı yetiyor.
Bu konu ve benzeri konular genel hobi rutinlerine ters düştüğünden ikna edici kanıtlarla desteklenmeli. İzahı detaylı anlatılmalı, ölçüm görselleriyle desteklenmeli. “Bir arkadaşım beş yıldır bu şekilde bakıyor” gibi havada örnekler verildiğinde ister istemez tepki çekiyor ve yanlış yönlendirmelere zemin hazırlıyor diye düşünüyorum.
Haklısınız Arif bey, bu şekilde bir sistemi kurmak için belirli şartlar gerekiyor, ve haziran sonuna kadar bende bu yöntemi izlemiş olan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, su değiştirmek böyle bir sistemi sürdürmekten daha kolay. Şahsen ben PH değerini stabil tutmak için çok çaba harcıyordum sırf bu yüzden bu işten vazgeçtim.
Konu yeni açıldığında dahil oldum ve şimdi de tekrardan zihnimi tazelemek için üstün körü bir göz attım. Hatırladığım kadarı ile kimse bu tek yoldur herkes böyle yapmalı tarzı bir yaklaşımda bulunmadı. Ancak tecrübesini paylaşan bir hobici inanılmaz bir tepki ile karşılaştı, aksine başkaları ona tek yolun su değişimi olduğunu bu işin alternatifi olmadığını söylediler, İnsanlar forumda tecrübelerini paylaşamayacakta ne yapacak.
Yeni arkadaşlara hata yaptırma meselesine gelirsek, bu işe başlamadan, gerekli araştırmalarını yapmayan belirli şeyleri öğrenmeyen herkes öyle yada böyle hata yapacak. Buna en güzel örnek bence walstad. En temel şeyleri bile anlamadan, sırf ekipman yok diye daha ucuz olacak diye heves edip , bana göre hobisinde belirli bir yere gelmiş, belli bir ölçüde su kimyasını anlamış, en azından azot döngüsünün nasıl işlediğini bilen bir akvaristin altından kalkabileceği bir işe kalkışıp, sonucu hüsran olan o kadar örnek var ki forumda.
Bu yüzden yeni başlayanların yapacağı hataların, sadece kendi deneyimlerini paylaşan bir hobiciye yüklenmesi ne kadar doğru bilemiyorum[/QUOTE]
Aslında her iki bakış açısı için aynı şeyi düşünüyorum; şerh düşmemem hata olmuş.
Güzel bir noktaya temas ettiniz; su değişimsiz sistemlerin yürütülmesi gerçekten diğer sistemlere göre daha zor olabiliyor. Şöyle ki, su kimyasını genel olarak bilmek, belirli aralıklarla azot yükü ölçümleri yapmak, verileri yorumlamak için pratik ve teorik bir bilgi birikimi ve araştırma lazım. Genç hobiciler ya da yeni başlayanların düştüğü hata bu oluyor. Filtresiz, malzemesiz, masrafsız walstad metodu.. Yüzeysel bir araştırma sonucu kur-gitsin. Son zamanlarda epey çoğaldı bu işler forumda. Yanlış örnekler katlanarak büyüyor. Doğru kurulumları da kimse takip etmek istemiyor; izlenimlerin ve deneyimlerin bilinçli aktarımı aceleci hobiciyi boğuyor. Hikayenin arka kapağı yetiyor.
Bu konu ve benzeri konular genel hobi rutinlerine ters düştüğünden ikna edici kanıtlarla desteklenmeli. İzahı detaylı anlatılmalı, ölçüm görselleriyle desteklenmeli. “Bir arkadaşım beş yıldır bu şekilde bakıyor” gibi havada örnekler verildiğinde ister istemez tepki çekiyor ve yanlış yönlendirmelere zemin hazırlıyor diye düşünüyorum.
Beğenenler: [T]223668,kdrackgz[/T][T]213398,ternapi[/T]
Teşekkür Edenler: [T]223933,replacka[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2021 00:23
[QUOTE=ArifhbsAquatics]
Sistemdeki bitkiler, oksijenli ya da oksijensiz ortamdaki bakteriler amonyak ve benzeri gibi zehirli azotlu bileşikleri besin olarak kullanıp mineralize ederlerken metabolizmaları hasara uğramıyor; insan sürekli kendi idrarını içtiğinde aynı durum söz konusu olmadığından, verilen örnek yerini bulmuyor malesef.
[/QUOTE]
Elbette eleştiriniz haklıdır. Ben kapalı sistemlere çarpıcı bir örnek vermek istedim. Cümlenin sonuna bir gülümseme işareti koysaydım söylediğim yerine otururdu. Söylediğim de yanlış sayılmaz, idrar ya da deniz suyu içilerek vücut dengesi bozulana kadar günlerce hayatta kalınabilir. Sucul yaşamda bu sağ kalım süresinin haftalar ve aylara uzaması sadece niceliksel bir farktır. İnsan ve balık fizyolojisi farklıdır. Bizler yaşam ortamı olarak suya bağımlı değiliz. Zararlı atıklarımızı akciğer, böbrek, safra, bağırsak, cilt gibi çok daha çeşitli yollarla uzaklaştırabiliyoruz. Ortam kirliliğinden her türlü vasıtayla hareket yoluyla uzaklaşabiliyoruz. Doğada hassas bir denge içinde yaşayan balığın ise akvaryumda böyle bir şansı yok. Biz ne verirsek odur. Dolayısıyla akvaryumdaki minyatür ekosistem kararlılık açısından doğayla denk görülmemelidir. Bir sonraki paragrafıma değinmemişsiniz ama, bence konuyu yeterince açıklamakta:
[QUOTE=lemur]
Su değişimini terk eden arkadaşlar yerini tutacak başka mekanizmaları devreye soktuklarını göz ardı etmesinler. Bunlar balık yükünün az tutulması, doğru bitkilendirme, biyolojik/mekanik filtrasyon, geniş hacim, dip çekimi.... vesaire. Eh, bunları yapıyorsanız su değişimi yapmamak bir marifet sayılmaz.[/QUOTE]
Sistemdeki bitkiler, oksijenli ya da oksijensiz ortamdaki bakteriler amonyak ve benzeri gibi zehirli azotlu bileşikleri besin olarak kullanıp mineralize ederlerken metabolizmaları hasara uğramıyor; insan sürekli kendi idrarını içtiğinde aynı durum söz konusu olmadığından, verilen örnek yerini bulmuyor malesef.
[/QUOTE]
Elbette eleştiriniz haklıdır. Ben kapalı sistemlere çarpıcı bir örnek vermek istedim. Cümlenin sonuna bir gülümseme işareti koysaydım söylediğim yerine otururdu. Söylediğim de yanlış sayılmaz, idrar ya da deniz suyu içilerek vücut dengesi bozulana kadar günlerce hayatta kalınabilir. Sucul yaşamda bu sağ kalım süresinin haftalar ve aylara uzaması sadece niceliksel bir farktır. İnsan ve balık fizyolojisi farklıdır. Bizler yaşam ortamı olarak suya bağımlı değiliz. Zararlı atıklarımızı akciğer, böbrek, safra, bağırsak, cilt gibi çok daha çeşitli yollarla uzaklaştırabiliyoruz. Ortam kirliliğinden her türlü vasıtayla hareket yoluyla uzaklaşabiliyoruz. Doğada hassas bir denge içinde yaşayan balığın ise akvaryumda böyle bir şansı yok. Biz ne verirsek odur. Dolayısıyla akvaryumdaki minyatür ekosistem kararlılık açısından doğayla denk görülmemelidir. Bir sonraki paragrafıma değinmemişsiniz ama, bence konuyu yeterince açıklamakta:
[QUOTE=lemur]
Su değişimini terk eden arkadaşlar yerini tutacak başka mekanizmaları devreye soktuklarını göz ardı etmesinler. Bunlar balık yükünün az tutulması, doğru bitkilendirme, biyolojik/mekanik filtrasyon, geniş hacim, dip çekimi.... vesaire. Eh, bunları yapıyorsanız su değişimi yapmamak bir marifet sayılmaz.[/QUOTE]
Beğenenler: [T]205902,ArifhbsAquatics[/T][T]213398,ternapi[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2021 00:54
[QUOTE=lemur]
Elbette eleştiriniz haklıdır. Ben kapalı sistemlere çarpıcı bir örnek vermek istedim. Cümlenin sonuna bir gülümseme işareti koysaydım söylediğim yerine otururdu. Söylediğim de yanlış sayılmaz, idrar ya da deniz suyu içilerek vücut dengesi bozulana kadar günlerce hayatta kalınabilir. Sucul yaşamda bu sağ kalım süresinin haftalar ve aylara uzaması sadece niceliksel bir farktır. İnsan ve balık fizyolojisi farklıdır. Bizler yaşam ortamı olarak suya bağımlı değiliz. Zararlı atıklarımızı akciğer, böbrek, safra, bağırsak, cilt gibi çok daha çeşitli yollarla uzaklaştırabiliyoruz. Ortam kirliliğinden her türlü vasıtayla hareket yoluyla uzaklaşabiliyoruz. Doğada hassas bir denge içinde yaşayan balığın ise akvaryumda böyle bir şansı yok. Biz ne verirsek odur. Dolayısıyla akvaryumdaki minyatür ekosistem kararlılık açısından doğayla denk görülmemelidir. Bir sonraki paragrafıma değinmemişsiniz ama, bence konuyu yeterince açıklamakta:
[/QUOTE]
Son paragrafınızı gördüm tabi ki. Görmezden gelmiş gibi bir izlenim bıraktımsa kusuruma bakmayın.
Sıcakkanlı canlılarla soğukkanlı canlıların metabolizmaları farklı işliyor, değinmişsiniz biraz. Akvaryumda da balıklar kendi atıklarında boğulabilir tabiki. Ben mikroyaşamdan bahsetmiştim.
Doğadaki ekosisteme hassasiyet kazandıran, işleyen yasalar bütünü zaten. Sistem birebir aynı olmasa da yasalar aynı işliyor.
Kurak mevsimde göletlerde organik atık içinde boğulan canlılar da var. Böyle bir durumda milyon yıllık gölet substratı ve hassas denge çöküyor. Kurtarıcı bir kaynak ulaşmadığında sucul yaşam için herşey son buluyor. Burada da bir kararlılık yok aslında. Sucul biyom susuz biyoma dönüşürken yaşam formları da büyük oranda değişiyor; tam tersi durum da söz konusu.
Su akışına ve organik yüke göre yosun patlaması, cyano bakteri gibi dengeleyiciler doğada çalıştığı gibi akvaryumlarımızda da çalışıyor. Evdeki sistemlere müdahale şansımız var. işlerin kötü gittiğini gördüğümüzde dengeye destek verebiliyoruz. Aslında niteliksel olarak pek fark yok.Tanklarımızla doğadaki sucul sistemlerin arasındaki temel fark, müdahale ederek sistemin sürekliliğini sağlayabilmemiz aslında. Amazon havzasında kuruyan bir taşkın bataklığında altı ay yaşayabilen bir balığı akvaryumda bir kaç sene bakabiliyoruz. Yosun, diatom vb durumlara daha kısa sürede (fiziksel ya da biyolojik) çözüm üretebiliyoruz. Karşılıklı çok örnekler verip çok detaylı da yazışabiliriz ama meramımız anlaşılabilmiştir umarım. [EDIT]ArifhbsAquatics,2021-09-10 00:59:18[/EDIT]
Elbette eleştiriniz haklıdır. Ben kapalı sistemlere çarpıcı bir örnek vermek istedim. Cümlenin sonuna bir gülümseme işareti koysaydım söylediğim yerine otururdu. Söylediğim de yanlış sayılmaz, idrar ya da deniz suyu içilerek vücut dengesi bozulana kadar günlerce hayatta kalınabilir. Sucul yaşamda bu sağ kalım süresinin haftalar ve aylara uzaması sadece niceliksel bir farktır. İnsan ve balık fizyolojisi farklıdır. Bizler yaşam ortamı olarak suya bağımlı değiliz. Zararlı atıklarımızı akciğer, böbrek, safra, bağırsak, cilt gibi çok daha çeşitli yollarla uzaklaştırabiliyoruz. Ortam kirliliğinden her türlü vasıtayla hareket yoluyla uzaklaşabiliyoruz. Doğada hassas bir denge içinde yaşayan balığın ise akvaryumda böyle bir şansı yok. Biz ne verirsek odur. Dolayısıyla akvaryumdaki minyatür ekosistem kararlılık açısından doğayla denk görülmemelidir. Bir sonraki paragrafıma değinmemişsiniz ama, bence konuyu yeterince açıklamakta:
[/QUOTE]
Son paragrafınızı gördüm tabi ki. Görmezden gelmiş gibi bir izlenim bıraktımsa kusuruma bakmayın.
Sıcakkanlı canlılarla soğukkanlı canlıların metabolizmaları farklı işliyor, değinmişsiniz biraz. Akvaryumda da balıklar kendi atıklarında boğulabilir tabiki. Ben mikroyaşamdan bahsetmiştim.
Doğadaki ekosisteme hassasiyet kazandıran, işleyen yasalar bütünü zaten. Sistem birebir aynı olmasa da yasalar aynı işliyor.
Kurak mevsimde göletlerde organik atık içinde boğulan canlılar da var. Böyle bir durumda milyon yıllık gölet substratı ve hassas denge çöküyor. Kurtarıcı bir kaynak ulaşmadığında sucul yaşam için herşey son buluyor. Burada da bir kararlılık yok aslında. Sucul biyom susuz biyoma dönüşürken yaşam formları da büyük oranda değişiyor; tam tersi durum da söz konusu.
Su akışına ve organik yüke göre yosun patlaması, cyano bakteri gibi dengeleyiciler doğada çalıştığı gibi akvaryumlarımızda da çalışıyor. Evdeki sistemlere müdahale şansımız var. işlerin kötü gittiğini gördüğümüzde dengeye destek verebiliyoruz. Aslında niteliksel olarak pek fark yok.Tanklarımızla doğadaki sucul sistemlerin arasındaki temel fark, müdahale ederek sistemin sürekliliğini sağlayabilmemiz aslında. Amazon havzasında kuruyan bir taşkın bataklığında altı ay yaşayabilen bir balığı akvaryumda bir kaç sene bakabiliyoruz. Yosun, diatom vb durumlara daha kısa sürede (fiziksel ya da biyolojik) çözüm üretebiliyoruz. Karşılıklı çok örnekler verip çok detaylı da yazışabiliriz ama meramımız anlaşılabilmiştir umarım. [EDIT]ArifhbsAquatics,2021-09-10 00:59:18[/EDIT]
Beğenenler: [T]213398,ternapi[/T][T]158517,sametyildiz[/T][T]223668,kdrackgz[/T]
Teşekkür Edenler: [T]125030,lemur[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2021 10:19
Müthiş konu olmuş [:D] adeta su değişimi konusunda kozların bilginin, tecrübenin olduğu bir şampiyonluk mücadelesi [^_^] Forumda bu tip güncel tartışma başlıkları bulmak güç :/ anladığım kadarıyla gelip geçici hobi severlerin yanı sıra kemik kadro oldukça azınlığı kapsıyor. Bir yeni akvarist adayı olarak kafamı açtı gerçekten. Soluksuz okudum tüm yanıtları. Bu tip faydalı tartışmaları daha çok görmek herkes adına iyi olurdu.
Başlık sahibi arkadaşın güncel durumu paylaşabilse keşke.
Kendimce bir çok konuda su değişimsiz yöntemler, ortamı stabil tutmak açısından yeni hobiciler adına pek uygulanabilir olmadığı gördüm. Hatta başlangıçta düşük destekli bir sistem tercih edip CO2, gübre, güçlü ışık gibi gereksinimleri azaltarak bunlardan oluşacak problemleri minimuma indirip daha kontrol edilebilir bir ortam üretmeyi düşünüyorum. Çoğunluğun tercih ettiği gibide haftalık %20-30 su değişimi yoluna gideceğim.
Bu bir deneme öğrenme hobisi ve her şeyi keyifli kılan bu. O yüzden farklı görüşlerin olması çok normal geliyor bana. Bunları okudukça keyif alıyorum ama hiç birini kesin doğru kabul etmiyorum. Her akvaryum kendine özelmiş çünkü :). Kendine has çözümler, uygulamalar görmek mümkün. Ama bu hobiye yeni gönül veren kendim gibi arkadaşlar için genel geçer, kabul görmüş ve çoğunlukla kullanılan, başarıya ulaşmış yolları izlemek başlangıçta hayal kırıklığını ve kaybı en aza indirecektir diye düşünüyorum.
Başlık sahibi arkadaşın güncel durumu paylaşabilse keşke.
Kendimce bir çok konuda su değişimsiz yöntemler, ortamı stabil tutmak açısından yeni hobiciler adına pek uygulanabilir olmadığı gördüm. Hatta başlangıçta düşük destekli bir sistem tercih edip CO2, gübre, güçlü ışık gibi gereksinimleri azaltarak bunlardan oluşacak problemleri minimuma indirip daha kontrol edilebilir bir ortam üretmeyi düşünüyorum. Çoğunluğun tercih ettiği gibide haftalık %20-30 su değişimi yoluna gideceğim.
Bu bir deneme öğrenme hobisi ve her şeyi keyifli kılan bu. O yüzden farklı görüşlerin olması çok normal geliyor bana. Bunları okudukça keyif alıyorum ama hiç birini kesin doğru kabul etmiyorum. Her akvaryum kendine özelmiş çünkü :). Kendine has çözümler, uygulamalar görmek mümkün. Ama bu hobiye yeni gönül veren kendim gibi arkadaşlar için genel geçer, kabul görmüş ve çoğunlukla kullanılan, başarıya ulaşmış yolları izlemek başlangıçta hayal kırıklığını ve kaybı en aza indirecektir diye düşünüyorum.
Beğenenler: [T]205902,ArifhbsAquatics[/T][T]125030,lemur[/T]
+1: [T]205902,ArifhbsAquatics[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 01 Mayıs 2022 07:36
Arkadaşlar 70×50×30 akvaryumda parvula ve başka karışık dallı bitkilerle birlikte melek ve lepistes bakmayı düşünüyorum. Danışmak istediğim konu en alta lav kırığı kum serdim. Üstüne açık renk hatta beyaz kum istiyorum. Hagen yada piyasadaki koyu renk kum istemiyorum. Beyaz kumda parvula yada zemini tamamen kaplayan bitki yetiştiren var mı? Hangi marka ve çeşit beyaz kum kullanabiliriz.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 01 Mayıs 2022 08:40
[QUOTE=fatih39bolu]Arkadaşlar 70×50×30 akvaryumda parvula ve başka karışık dallı bitkilerle birlikte melek ve lepistes bakmayı düşünüyorum. Danışmak istediğim konu en alta lav kırığı kum serdim. Üstüne açık renk hatta beyaz kum istiyorum. Hagen yada piyasadaki koyu renk kum istemiyorum. Beyaz kumda parvula yada zemini tamamen kaplayan bitki yetiştiren var mı? Hangi marka ve çeşit beyaz kum kullanabiliriz. [/QUOTE]
Merhabalar..
Kendi konunuzu açınız.O konuda gerekli cevaplar verilecektir.
Merhabalar..
Kendi konunuzu açınız.O konuda gerekli cevaplar verilecektir.
+1: [T]137418,MertSoyumert[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir