Malawi de çiftlik.
Gönderim Zamanı: 03 Ocak 2009 14:36
...ve manzarası. O gördüğünüz kayaların arası siklid balığı kaynıyor.
Buralarda (ve Malawi'nin genellikle her yerinde) insanlar tarımla geçinmeye çalışıyorlar. Havalar ne zaman iyi giderse, o zaman karınları doyuyor ve keyifleri yerinde. Yağış olmaz ve kuraklık olursa (ya da tersi, çok yağış olur ve sel ekinlere zarar verirse), o zaman da aç kalıyorlar. Gölün balığı da, ancak kendi karınlarını doyurmaya yetecek kadar avlanıyor. Her balığı avlayıp yiyorlar genellikle, pek ayırt etmeden. Çocukların o rengarenk siklid balıklarını bile oltayla avladıklarını gördüm; sorduğumda yemek için olduğunu söylediler. Hele usipa adlı minicik balıklar var ki, onlar çarşıda leblebi gibi satılıyor, galiba güneşte kurutulmuş olarak. Balıkçıların kullandıkları ağaç gövdesinden oyularak oluşturulmuş, iri bir muza benzeyen ince uzun kayıklarla gerçekleştiriliyor neredeyse bütün balık avı da.
''Muz" kayıklar
Siklid balıklarını suda görebilmek için öyle uzun boylu dalış takımlarına falan gerek yok. Ben numaralı yüzme gözlüğümle, kıyıya yakın kayalıkların arasında yüzlercesini izleme imkanı bulabildim. Hele güneşin altında daha da çok yaklaşıyorlar kıyıya. Özellikle sarı ve parlak lacivert rente olanlarını izlemek çok keyifli oluyor. Tabii benim farklarını ayırt edemediğim yüzlerce daha çeşidi varmış, siklidlerin.
Nkhata'da kaldığım ikinci geceden sonra, Malawi Gölü kıyısındaki son durağım olan Salima'ya hareket ediyorum, 22 Mart Çarşamba sabahı. Nkhata'dan sonra da yol ormanların içinden, ama bu sefer kauçuk ormanlarının içinden kıvrıla kıvrıla geçiyor. Bu kauçuk ormanları, gerçek kauçuk elde etmek için yetiştirilmiş kauçuk ağaçlarından oluşmuş. Binlerce ağaç, kabuklarının üzerlerinde öz suyu olan kauçuk hammaddesinin akması için oluşturulmuş çizikler, bu çiziklerin alt ucuna saplanmış ufak metal kanallar ve altlarında da ağaca bağlı duran toplama kapları. Coğrafya kitaplarında fotoğrafını gördüğümde çok ilgimi çekmişti. Şimdi gerçeğini görüyorum. Nereden nereye!
Kauçuk, binlerce ağaçtan damla damla toplanıyor
Burası bir kauçuk plantasyonu ve özel bir şirket tarafından işletiliyor. Toplanan kauçuk, gerekli prosesten geçirildikten sonra ihraç ediliyormuş.
Malawi'ye burada ara vereceğim. Aslında, diğer kısmının da önemli bir bölümü tamamlandı ama, kalan onu da bitirmeyi beklerken zaman hızla geçiyor ve dosya büyüklüğü de artıyor. Sonuçta hem sayfanın güncellenmesi gecikmekte, hem de tek seferde göndereceğim dosya büyüklüğü, buradaki internet olanakları ile kolay kolay gönderilemeyecek boyutlara ulaşmakta. İyisi mi, ben burada ara vereyim.
Nkhata'da kaldığım ikinci geceden sonra, Malawi Gölü kıyısındaki son durağım olan Salima'ya hareket ediyorum, 22 Mart Çarşamba sabahı. Nkhata'dan sonra da yol ormanların içinden, ama bu sefer kauçuk ormanlarının içinden kıvrıla kıvrıla geçiyor. Bu kauçuk ormanları, gerçek kauçuk elde etmek için yetiştirilmiş kauçuk ağaçlarından oluşmuş. Binlerce ağaç, kabuklarının üzerlerinde öz suyu olan kauçuk hammaddesinin akması için oluşturulmuş çizikler, bu çiziklerin alt ucuna saplanmış ufak metal kanallar ve altlarında da ağaca bağlı duran toplama kapları. Coğrafya kitaplarında fotoğrafını gördüğümde çok ilgimi çekmişti. Şimdi gerçeğini görüyorum. Nereden nereye!
Kauçuk, binlerce ağaçtan damla damla toplanıyor
Burası bir kauçuk plantasyonu ve özel bir şirket tarafından işletiliyor. Toplanan kauçuk, gerekli prosesten geçirildikten sonra ihraç ediliyormuş.
Malawi'ye burada ara vereceğim. Aslında, diğer kısmının da önemli bir bölümü tamamlandı ama, kalan onu da bitirmeyi beklerken zaman hızla geçiyor ve dosya büyüklüğü de artıyor. Sonuçta hem sayfanın güncellenmesi gecikmekte, hem de tek seferde göndereceğim dosya büyüklüğü, buradaki internet olanakları ile kolay kolay gönderilemeyecek boyutlara ulaşmakta. İyisi mi, ben burada ara vereyim.
Salima ve Stuart M. Grant'in çiftliği
Salima'nın sahili olan Senga Koyu da, kuzeydeki Chitimba gibi göz alabildiğine derin kumsalı olan bir sayfiye yeri. Ancak bir süredir sürekli yağan yağmur nedeniyle, göle akan sel suları, taşıdığı çamurla sahilde göl suyunu iyice bulandırmış durumda. Yüzmek pek keyifli olmayacak yani. Burada da, bir Sri Lanka'lının işlettiği otelde kalıyorum. Malavi'de Toyota otomobillerini pazarlayan bir Sri Lanka şirketinin yöneticisi iken, yaşanan Tsunami felaketi ardından, merkezin ekonomik sıkıntıya girmesi sonucu Malavi branşını kapamaya karar vermesinden sonra, ülkesine dönmek yerine Malavi'de kalıp turizm işletmeciliğine soyunmuş.
Ertesi günü artık ülkenin başkenti Lilongwe'ye doğru yola çıkacağım. Ancak ondan önce, programımda siklid balıklarını dünyanın birçok ülkesine ihraç eden Stuart M. Grant'in işlettiği tropik balık çiftliğini gezmek var.
Çiftliğe vardığımda, görevli Ms. Giran karşılıyor beni. Yüzlerce akvaryum ve havuzdan oluşan çiftliği geziyoruz birlikte. Hepsinin içinde farklı renk ve desende siklid balıkları var. Aslında buraya bir çiftlik demek yanlış, çünkü balık yetiştirilmiyor. Yalnızca, gölden toplanan balıklar sınıflandırılıp ayrılıyor, besleniyor ve gelen taleplere göre sevk ediliyor.
Ms. Giran'la çiftliği geziyoruz
Sevk edilecek balıklar, sevk tarihinden önce farklı akvaryumlara alınıp burada birkaç gün aç bırakılıyor, sevk sırasında bulundukları suyu kirletme ve dolayısıyla kendi kendilerini zehirleme riskini engellemek için. Sevkiyat, su geçirmeyecek şekilde kapatılan naylonlarda, oksijence zenginleştirilmiş suyun içerisinde yapılıyor. Bu naylon torbalar, ayrıca styrofoam kutular içerisine yerleştiriliyor ve gönderilecekleri yere uçakla sevk ediliyor. Balıkların en geç 2-3 gün içerisinde alıcısı tarafından akvaryuma aktarılması gerekiyor ki, ölmesinler.
Akvaryumlarda "yakalayabildiğim" bir siklid
Ms. Giran'dan biraz da çiftliğin sahibi Stuart M. Grant hakkında bilgi almak istiyorum. Birazdan göreceğimi söylüyor. Ayrıca, bu çiftliğin içinde bulunan ve Mr. Grant'in eşi tarafından işletilen lodgeda konaklamanın da mümkün olduğunu öğreniyorum. "Çiftlik" gezimizden sonra restoran/bar/resepsiyonun bulunduğu saz damlı binaya gidiyoruz, Grant'lerin evinin önünden geçerek. İçeriye girdiğimde, ortadaki koca masanın başında oturan iki kişiyle karşılaşıyorum; 65-70 yaşlarında bir adam beni selamlıyor, Mr. Grant olmalı diye düşünüyorum. Kısa fakat hızla gelişen ve çok yoğun bir muhabbet başlıyor. Tesisi ziyaret eden ilk "orijinal-orijinal" Türk olduğum çıkıyor ortaya. Bundan önceki "orijinal" Türk ise, Amerika'da yaşayan Mehmet. Ben soyadını unuttum ama, Stuart soyadıyla söylemişti; üstelik herhangi bir kayda bakmaya gerek dahi duymadan. Bu, Stuart'ın - bu yaşındaki- hafızasına hayran kalmama yetti. Eminim diğer konuklarının isimlerini de hatırlıyordur, soyadları ile birlikte. "Orijinal" ve "orijinal-orijinal" deyimleri de, Mehmet'in Amerika'da, ama benim Türkiye'de yaşıyor olmamdan çıktı... Tesisi ziyaret eden ilk "orijinal-orijinal" Türk sıfatıyla, anı defterine Stuart'ın isteğiyle Türkçe birkaç satır yazıyorum.
Salima'nın sahili olan Senga Koyu da, kuzeydeki Chitimba gibi göz alabildiğine derin kumsalı olan bir sayfiye yeri. Ancak bir süredir sürekli yağan yağmur nedeniyle, göle akan sel suları, taşıdığı çamurla sahilde göl suyunu iyice bulandırmış durumda. Yüzmek pek keyifli olmayacak yani. Burada da, bir Sri Lanka'lının işlettiği otelde kalıyorum. Malavi'de Toyota otomobillerini pazarlayan bir Sri Lanka şirketinin yöneticisi iken, yaşanan Tsunami felaketi ardından, merkezin ekonomik sıkıntıya girmesi sonucu Malavi branşını kapamaya karar vermesinden sonra, ülkesine dönmek yerine Malavi'de kalıp turizm işletmeciliğine soyunmuş.
Ertesi günü artık ülkenin başkenti Lilongwe'ye doğru yola çıkacağım. Ancak ondan önce, programımda siklid balıklarını dünyanın birçok ülkesine ihraç eden Stuart M. Grant'in işlettiği tropik balık çiftliğini gezmek var.
Çiftliğe vardığımda, görevli Ms. Giran karşılıyor beni. Yüzlerce akvaryum ve havuzdan oluşan çiftliği geziyoruz birlikte. Hepsinin içinde farklı renk ve desende siklid balıkları var. Aslında buraya bir çiftlik demek yanlış, çünkü balık yetiştirilmiyor. Yalnızca, gölden toplanan balıklar sınıflandırılıp ayrılıyor, besleniyor ve gelen taleplere göre sevk ediliyor.
Ms. Giran'la çiftliği geziyoruz
Sevk edilecek balıklar, sevk tarihinden önce farklı akvaryumlara alınıp burada birkaç gün aç bırakılıyor, sevk sırasında bulundukları suyu kirletme ve dolayısıyla kendi kendilerini zehirleme riskini engellemek için. Sevkiyat, su geçirmeyecek şekilde kapatılan naylonlarda, oksijence zenginleştirilmiş suyun içerisinde yapılıyor. Bu naylon torbalar, ayrıca styrofoam kutular içerisine yerleştiriliyor ve gönderilecekleri yere uçakla sevk ediliyor. Balıkların en geç 2-3 gün içerisinde alıcısı tarafından akvaryuma aktarılması gerekiyor ki, ölmesinler.
Akvaryumlarda "yakalayabildiğim" bir siklid
Ms. Giran'dan biraz da çiftliğin sahibi Stuart M. Grant hakkında bilgi almak istiyorum. Birazdan göreceğimi söylüyor. Ayrıca, bu çiftliğin içinde bulunan ve Mr. Grant'in eşi tarafından işletilen lodgeda konaklamanın da mümkün olduğunu öğreniyorum. "Çiftlik" gezimizden sonra restoran/bar/resepsiyonun bulunduğu saz damlı binaya gidiyoruz, Grant'lerin evinin önünden geçerek. İçeriye girdiğimde, ortadaki koca masanın başında oturan iki kişiyle karşılaşıyorum; 65-70 yaşlarında bir adam beni selamlıyor, Mr. Grant olmalı diye düşünüyorum. Kısa fakat hızla gelişen ve çok yoğun bir muhabbet başlıyor. Tesisi ziyaret eden ilk "orijinal-orijinal" Türk olduğum çıkıyor ortaya. Bundan önceki "orijinal" Türk ise, Amerika'da yaşayan Mehmet. Ben soyadını unuttum ama, Stuart soyadıyla söylemişti; üstelik herhangi bir kayda bakmaya gerek dahi duymadan. Bu, Stuart'ın - bu yaşındaki- hafızasına hayran kalmama yetti. Eminim diğer konuklarının isimlerini de hatırlıyordur, soyadları ile birlikte. "Orijinal" ve "orijinal-orijinal" deyimleri de, Mehmet'in Amerika'da, ama benim Türkiye'de yaşıyor olmamdan çıktı... Tesisi ziyaret eden ilk "orijinal-orijinal" Türk sıfatıyla, anı defterine Stuart'ın isteğiyle Türkçe birkaç satır yazıyorum.
Alıntıdır
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Ocak 2009 21:02
Güzel bir çalışma olmuş. Teşekkürler.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 15:30
Süper paylaşım gerçekten zaten malawi gölüne hastayım
SAYGILAR...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 15:40
[QUOTE=Batuaydin]...ve manzarası. O gördüğünüz kayaların arası siklid balığı kaynıyor.
Siklid balığı ne oluyor?[/QUOTE]
Chiclid,sihlid,siklid,ciklit,ciklet,çiklet....Böyle uzar gider :)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 15:45
Faruk Bey Malawi gölünün bütün fotoğraflarını heyecanla ve büyük bir keyifle takip ediyoruz.Paylaşım için teşekkürler.Saygılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 15:49
[QUOTE=Batuaydin]...ve manzarası. O gördüğünüz kayaların arası siklid balığı kaynıyor.
Siklid balığı ne oluyor?[/QUOTE] Bildiğin Malawi çikletleri.
Saygılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 19:36
Biz tropheusa geçmiyormuyuz Faruk abi
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 19:40
[QUOTE=enginkoc34][QUOTE=Batuaydin]...ve manzarası. O gördüğünüz kayaların arası siklid balığı kaynıyor.
Siklid balığı ne oluyor?[/QUOTE] Bildiğin Malawi çikletleri.
Saygılar.[/QUOTE]
Kusura bakmayın ilk defa duydum o yüzden yadırgadım birden.
Kusura bakmayın ilk defa duydum o yüzden yadırgadım birden.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 19:40
Süper bir paylaşım olmuş....
Malawiye gidip o göle dalıp neyse parası verip bir balık çıkarmak en büyük hayalim oldu...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 09 Ocak 2009 19:48
Yalnız okuduğum bir dergide malavi balıkları dipte yaşayanlar su üstüne çıkamıyormuş basınçtan ölüyormuş. Frontosalar ilk yakalama şekilleri şöyleymiş dev kafeslere yem atılıyormuş balıklar gelince kafes kapatılıyormuş günlük bir iki metre çekiliyormuşki basıçtan ölmesin diye. Ama ne kadar yaparlarsa yapsınlar ortalama su içinde 200 balık yakalandıysa 20-30 balık sağ kalıyormuş.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir