Artemi Salina Hk. Bilgi
ARTEMİA
Sistematik olarak Branchiopoda alt sınıfı ve Anostraca takımının üyesi olan tuzla karidesinin bilimsel adı Artemia’dır. Linnaeus tarafından İngiltere’de bulunan örneklere verilen bu Latince ad, popüler olarak da kullanılmaktadır. İlginç olan husus geçmişte Artemia adının konulduğu İngiltere’de ki tuz göllerinde bu gün bu canlının bulunmamasıdır.
Hiçbir savunma organına sahip olmayan tuzla karidesi, bu özelliğinden dolayı yaşantısını sadece doğal tuz gölleri veya insan yapısı tuzlalarda sürdürebilmektedir. Kendisinden başka ancak birkaç kırmız bakteri ve birkaç tek hücreli alg türünün yaşayabildiği tuz oranı yüksek ortam, adeta onu doğal düşmanlarına karşı koruyucu bir rol üstlenmiştir.
Artemia’nın, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında, en önemli doğal predatörü kuşlardır. Tuz göllerinde, özellikle Artemia erginlerinin bol olduğu göletlerde tuzla karidesini tuzlu sudan süzerek yiyen binlerce flamingoya rastlamak mümkündür. Flamingo ve artemia arasındaki bu doğal beraberlik son derece kesin olup, biyocoğrafik dağılışları birbirleri ile uyumludur.
Ayrıca flamingoların gaga ve ayaklarına yapışan tuzla karidesinin sert ve esnek kabuklu yumurtaları, flamingoların göç yolları üzerindeki tüm göllere taşınmış olur. Kuşların ayaklarına ve gagalarına yumurta yapışmasa bile, yutulan ergin Artemiaların yumurta keselerinde bulunan, flamingoların sindiremediği yapıya sahip yumurtalar bu kez de kuşların dışkıları ile taşınmaktadır.
ARTEMIA'NIN YARARLI ÇALIŞMASI
Artemianın yaşadığı havuzların tabanı bakteri ve alglerin oluşturduğu kalın bir halımsı tabakayla kaplıdır. Bahsettiğimiz gibi, güneş ışığı yeterince güçlü olmadığında algler havuz tabanını terkederler ve serbest planktonlar haline gelerek güneş ışığının daha güçlü olduğu su yüzeyine ulaşmaya çalışırlar. Eğer bir şey onları durdurmazsa, alg konsantrasyonu tuzlu suyu daha bulanık yapacak ve bunun sonucunda daha fazla alg zemini terkedip, tuzlu su içerisinde yukarı doğru hareket edecektir. Bunun sonucunda tuzlu su giderek daha fazla bulanık hale gelecektir. Artemia işte bu durumu önlemektedir. Onlar planktonlarla beslenmektedir. Böylece artemia algleri tuzlu su içerisinden süpürmekte ve tuzlu suyu temizlemektedir. ( Bu nedenle artemia için tuzlu su temizleyicileri de denilmektedir. )
Pek çok Tuzlada, tuzlanın biyolojik idaresinin bir parçası olarak artemia popülasyonu yetiştirilmektedir. Hatta gerekli görüldüğünde havuzlara artemia eklenmektedir.
ARTEMİA'DA BESLENME VE SOLUNUM
Hareket Artemia için diapoz periyodu dışında hayati önemi olan bir olaydır. Çünkü, bu canlıda beslenme ve solunum tamamen 11 çift yüzme bacağının hareketine bağımlıdır.Diğer bir deyişle, diapozdaki yumurtadan bir kez çıkmış olan tuzla karidesi birkaç aylık hayatının sonuna dek devamlı yüzmek zorundadır ve bir anlık duraklama dahi onun ölümü ile sonuçlanacaktır. Besin olarak kullandığı bakteriler ve bir hücreli algleri, bulunduğu aşırı tuzlu su ortamında başka rakibi bulunmadığından bol miktarda temin edebilir. Yüzme bacaklarında bulunan çok ince kıllar (seta) yardımı ile ortamdan topladığı bu bir hücrelileri, gövdesinin altında yer alan, karşılıklı ince setalardan oluşan bir olukta yoğun olarak biriktirir ve bu yığını yine yüzme bacaklarının seri hareketleri ile arkadan öne doğru yaklaştırıp ağzının içine doğru iter. Ağıza yaklaşan besin yığını, üst dudaktan (labrum) salgılanan yapışkan bir sıvı ile birleştirilerek yutulur. Dolayısı ile tuz havuzlarında, tuz rengini bozacak nitelikteki partikül maddeleri filtre ederek daha kaliteli ve beyaz tuz kristalleri oluşmasını sağlar. Bu nedenle Artemia lara tuzlu su temizleyicileri de denilmektedir.
Artemia, yoğun tuzlu su havuzlarının genellikle yüzeyinde dolaşırken, 11 çift yüzme bacağının önden 10 tanesinde yer alan 10 çift solungaçla ortamdaki çözünmüş oksijeni kullanarak solunum yapar. Oksijeni tutan kan pigmenti tıpkı omurgalılarda olduğu gibi hemoglobindir.
Tek fark, hemoglobinin, tuzla karidesinde protoplazmada çözünmüş olarak bulunmasıdır. Oysa memelilerde hemoglobin bir kan hücresi olan alyuvarlarda yer almıştır. Ancak bu farka rağmen hemoglobinin oksijen tutması ve CO2 ile bu tutuculuğun yitirilmesi artemia ve memelilerde aynı özelliği gösterir. Tuzla karidesinde basit bir ışık mikroskobu ile fark edilebilen, az çok küresel ve zaman zaman ameobik hareket gösterebilen kan hücreleri ise, bakteri ve mantarlardan gelecek enfeksiyonlara karşı bir direnç sağlarlar. Bilinen bir diğer husus, bu hücrelerin çeşitli besin materyalinin vücut içine yayılmasını temin ettikleri ve yüzme bacaklarının tabanında yer alan özel organlarda yapıldıklarıdır.
Memelilerin ve hatta genel olarak omurgalıların (örneğin balıkların) oksijeni az bir ortamda kalmaları boğulmalarına neden olur. Artemia, son derce ilginç bir mekanizma ile bu sonuca karşı koyabilmektedir. Kandaki hemoglobin yoğunluğunu ayarlayabilme özelliği sayesinde, sudaki çözünmüş oksijenin çok düştüğü aşırı tuzlu ve sıcak sularda, hatta kristalleşmiş tuz kümeleri üzerinde bile yaşantısını sürdürebilmektedir. Bu mekanizma yüksek çözünmüş oksijen yoğunluklarında düşük hemoglobin, az oksijenli ortamlarda ise yüksek hemoglobin sentezleme yeteneğine dayanır. Böylece ergin Artemialar düşük oksijenli sularda kırmızı, yüksek oksijenli sularda ise beyaz–krem renkli olmaktadır.
Hemoglobinin tuzla karidesi için önemi sadece solunum düzenlemesi ile kalmaz. Hemoglobin aynı zamanda, bölgelere göre partenogenetik veya biseksüel olarak üreyen dişilerin yumurta kabuklarının yapısında, hematokromogen adlı maddeye çok benzeyen ve hem (haem) bakımından zengin bir maddenin orijini olarak bulunur. Böylece Artemia, hemoglobini nesillerine doğrudan doğruya değil, bu madde yardımı ile geçmiş olur
ARTEMIA'DA ÜREME
Gerek partenogenetik, gerekse biseksüel tuzla karideslerinin dişileri gövde (toraks) ve kuyruk (abdomen) arasında iri bir yumurta kesesi taşırlar. Yumurta keselerinde Çamaltı Tuzlası partenogenetik dişilerinde de olduğu gibi bir batında 60-80 yumurta oluştururlar. Bu dişiler, yaz ve sonbahar boyunca 6-8 kez yumurta verirler.
Tuzla karidesi sıcaklığı 6-35 0C arasında olan buharlaştırma havuzlarında aktif yaşantısını sürdürebilen bir canlıdır. 6 0C’den daha düşük sıcaklıklarda varlığını sürdürebilmek için sonbaharın son günlerinden başlamak üzere kalın çeperli kış yumurtaları oluşturur ve tüm kış mevsimini uyku halinde ( diapozda), yumurta halinde geçirir. Doğada bulunmayan -273 0C’lik mutlak soğuğa ve 100 0C’lik sıcağa karşı dayanıklı kış yumurtaları, muhtemelen bu canlının günümüze dek neslini sürdürmesinde en önemli rolü üstlenmiş olan bir hayat evresidir. Küre biçimli yumurtalar ince, biraz esnek, kahverengi kabukludur ve kış aylarında yoğun tuzlu suyun kaldırması sonucu suyun yüzeyinde bulunurlar. Bu olay doğal olarak yumurtaların toplanmasını kolaylaştırır.Ticari olarak satılan yumurtaların kilo fiyatı oldukça yüksek olmakla birlikte, kuru ağırlık olarak 1 gr’da yaklaşık 200 bin yumurta bulunmaktadır.
% 0 30-35 tuzluluktaki deniz suyuna atılan yumurtaların büyük bir bölümü ilk bir saat içinde kaybettikleri suyu alarak şişerler. Böylece mat kahverengi kabuğun içinde, şeffaf kuluçka membranı ile çevrilmiş olan embriyo gelişmeye başlar. Ancak gelişimin tamamlanması için diğer böceklerde olduğu gibi Artemia yumurtalarının da belirli bir foto periyoda ve ışığa gereksinimleri vardır. Şüphesiz, gelişmeye başlayan embriyo için oksijen de gerekli olacağından, kuluçkalanma suyunun yeterli miktarda oksijenle yüklü olması gerekmektedir. Kısaca “foto oksidatif tetik mekanizması ” adı verilen bu olayın gerçekleşmesinden sonra bu canlının larvalarının kuluçkalanması ortamın sıcaklığına ve pH’ına bağlı olarak 36-48 saatlik bir süre alacaktır.
Kuluçkalanma sırasında yumurta kabuğunu henüz çatlatmış olan larva E-1 (embriyo 1), bir üzüm tanesi görünümünde olan ve kabuktan tamamen çıkmış olan larva E-2 ( embriyo2) evresindedir. E-2 evresinde şeffaf kuluçka membranını yırtarak hayata aktif olarak başlayan tuzla karidesi larvaları (nauplii), ilk 48 saat boyunca stok olarak taşıdıkları kendi yumurta sarılarını tüketirler ve dışarıdan beslenmenin başladığı daha sonraki saatlerde ise ortamdan besin olarak toplayacakları bir hücreli alglere ihtiyaçları vardır.
Nauplius evresinde iken uygun ortam bulan larvalar 15 kez deri değiştirdikten ve böylece metanauplius evresine geçtikten sonra bir Artemia bireyi haline 1-2 hafta içinde ulaşırlar. Larva halinde iken antenleri ile hareket edebilen bu küçük organizma, artık 11 çift yüzme bacağına ve hareket sırasında dümen görevi yapacak olan uzun bir kuyruğa sahiptir.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir