Walstad Serüveni (frankenstad) 07.04.2022
Gönderim Zamanı: 23 Ağustos 2021 21:33
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/230820212119271.jpg[/IMG]
Ölçüler: 60x37x48
Canlı Türleri: full red lepistes, kiraz karides, elma salyangozu, ramshorn salyangoz, adi salyangoz
Bitki Türleri: Çınar, Gül, Tütün, Cabomba aquatica, Bacopa monnieri, Hydrocotyle verticillata, Lobelia cardinalis, Echinodorus cordifolus
Tankın Yaşı: 3 ay
Filtrasyon ve Işıklandırma: Tetratec ex400, 84 watt diy powerled
Tasarım ve Dekorasyon: Kayısı dalları, Gnays kaya
Yaklaşık 3 ay önce pandeminin de etkisiyle 5 yıl aradan sonra hobiye geri döndüm. Daha önce de kendi kendini idame ettirebilen tanklar özel ilgi alanımdı. Önceki akvaryumum da uzun süre su değiştirmeden kendini idame ettirebilen biyolojik yükü az bol bitkili bir tanktı. Hobiye dönüş ile beraber yeniden araştırmaya başladım ve Walstad metodunu öğrendim ve cehaletimden, böyle bir yöntemi daha önce keşfetmemiş olmamdan ötürü hayıflandım ve hemen kitabını bulup okudum. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi benim gibi bu yöntemi kullanmak isteyen arkadaşlara yol göstermek ve geçirdiğim süreçleri ve naçizane tecrübelerimi aktarmaktır.
Walstad metodunun mantığı göl ve akarsu ekosistemlerini taklit etmek üzerine kurulu. Diana Walstad diyor ki: doğada yok bitkiye karbondioksit vereyim, yok büyüsün diye gübre vereyim, vay su kirlendi filtre edelim diye bir şey yok ve tüm bu unsurlar olmamasına rağmen bizim zar zor yetiştirdiğimiz bitkiler doğada kendi halinde gelişebiliyor. Ablamız diyor ki hakkın rahmetine kavuşan biyolojik varlıklar gölün veya akarsuyun dibine çöküyor; degrade olup gübreye dönüşüyor, organik maddelerin yıkım reaksiyonları ve fermantasyon neticesinde karbondioksit kaynağı oluyor, gerekli filtrasyonu gerçekleştiren aerobik ve anaerobik mikroorganizmalar için besiyeri olarak görev yapıyor. Diana Walstad bu ekolojik dengeyi akvaryumunda oluşturabilmek için farklı toprak tiplerini, farklı kalınlıklarda denemiş en iyi sonucu Amerika’da “John Innes number 3” adı ile satılan bir saksı toprağından almış. Tabi ki bu güzide ürün ülkemizde satılmamakta ancak içeriğini internette bulabilmek mümkün.
Bu noktada ilk sorunumuz ile karşılaşıyoruz. Her ne kadar “John Innes number 3” denen saksı toprağının içeriği belirli olsa da buna benzer bir ürünü ben Türkiye’de bulayım derseniz varsa bile bulamazsınız zira Türkiye’de satılan toprakların neredeyse hiçbirinde içeriklerine dair ayrıntılı bilgiler yok. Ben bu noktada içeriği belirli olan ithal bir ürün kullandım. Fikir vermesi açısından ürünün linkini aşağıya bırakıyorum.
https://www.bauhaus.com.tr/bahce-toprak-ve-torf-topraklar/compo-compo-turuncgil-topragi-10-lt-60663975
Bu noktada yöntemle ilgili arkadaşlara bir uyarı yapmak isterim zira internette rastladığım pek çok kurulumda toprak yerine tek başına torf kullanıldığına şahit oldum. Torf ile toprak birbirinden oldukça farklı ögelerdir bunun ayrıntısına girmeyeceğim zira internetten küçük bir arama ile tüm farklarını ayrıntılarıyla bulabilirsiniz. Ancak en basitinden şunu söyleyebilirim ki torfun tek başına besleyiciliği toprağa nazaran son derece düşüktür. O yüzden lütfen kurulumlarınızda sadece torf kullanmayınız. Türkiye’de satılan Türk malı ürünlerin bazılarının ambalajlarında ürünün ne olduğuna üreten firma da karar verememiş olacak ki hem torf hem toprak yazıyor. Bu ürünlerden lütfen uzak durunuz.
Yukarıda linkini verdiğim ürünün alternatiflerinden daha pahalı olduğu belki dikkatinizi çekmiştir. Elerken yakından inceleme fırsatı buldum, gerçekten çok az safsızlık içeren çok güzel bir toprak ayrıyeten herhangi bir dezenfeksiyon sürecine tabi tutmadan direkt kullanmama rağmen toprak kaynaklı herhangi bir parazit ile karşılaşmadım. Bu önemli bir husus zira yine internette gördüğüm kurulumlarda toprak kaynaklı farklı organizmaların akvaryum ortamında varlığını sürdürdüğünü gördüm. Bir de aklınıza biz neden bu toprağı eliyoruz direkt koyalım düşüncesi gelebilir. Burada amaç hem toprağı safsızlıklarından ayırmak, hem de henüz toprak formunu almamış organik materyalleri ayırmaktır. Bu unsurların substrat içinde bulunması akvaryum içinde çürüme faaliyetinin devam etmesine ve başta hidrojen sülfür olmak üzere zehirli gazların oluşabilmesine neden olabileceğinden kaynaklanmaktadır.
Benim akvaryumum elimdeki sehpaya uygun olarak imal edilmiş bir tank 60x37x48h ebadında. Gördüğünüz üzere bitkili bir tank için oldukça yüksek ancak Walstad yönteminde taban yaklaşık 7 cm kalınlığında olduğundan bu şekilde bir tank yaptırdım. Walstad 2.5 cm yüksekliğinde toprak, toprağın suya hızlı bir şekilde salınım yapmasını engellemek için yaklaşık 4 cm inert kum kullanılmasını öneriyor. Kum tabakasının daha ince olması toprağın suya çok hızlı şekilde salınım yapmasına neden olacağından bu seviyenin altına düşülmemeli. Satın aldığım 10 litre toprağın elenmesi üç günümü aldı ve yaklaşık 7.5 litre toprak elek altı kaldı. Toprağın elenmesi tüm tank kurulum aşamasının en zahmetli prosesi idi diyebilirim. Lütfen bu aşamada yılmayın. Ben kum olarak daha önceki akvaryumumdan yadigâr dere kumu ve hagen kum karışımını kullandım. Elemek için Youtube’daki meşhur Walstad duayeni Foo the Flowerhorn’un aşağıdaki kurulum videosundaki düzeneği de kullanabilirsiniz. Zaten video başlı başına mini bir Walstad kurulum videosu.
https://www.youtube.com/watch?v=ZvmGJuquuLE&ab_channel=FootheFlowerhorn
Bu arada Foo the Flowerhorn abimiz torf kullanıyor yanına az miktarda tavuk gübresi de öneriyor ancak internette okuduğum olumsuz deneyimlerden kaynaklı kurulumda eklemeye benim cesaretim olmadı. İnternetten ısıl işlem görmüş katkısız tavuk gübresi bulabiliyorsunuz. Şimdiki aklım olsa eklerdim zira artık sisteme güveniyorum.
Diana Walstad toprağın üzerini kaplamak için 1-3 mm dere kumu kullanılmasını öneriyor. Burada çok ince kumların kullanılması topraktaki anaerobik bölge miktarını arttıracak ve gerekli biyolojik dengenin oluşmasına mani olacaktır. Unutulmamalıdır ki denitrifikasyon bakterileri anaerobiktir o yüzden gerekli anoksik bölgeler mutlaka akvaryumda bulunmalıdır. Tersi de mümkündür çok iri taneli kumların kullanılması yeterli anoksik ortamın oluşmasını engelleyecek, aynı zamanda geniş boşluklardan bol miktarda mineral akvaryum suyuna sızacaktır. Foo the Flowerhorn iri taneli kumların zaman içinde toprağın içine gömüldüğünü de ifade etmekte.
Toprağı akvaryuma eklerken beraberinde toprak seviyesini örtecek kadar su kullanılmalı zira bu sayede toprak tanelerinin arasındaki hava boşluğu giderilecek, hem toprak seviyesi daha etkin şekilde belirlenebilir hale gelecek hem de hava boşluklarının çıkarılması ile ortamdaki oksijen uzaklaştırılacaktır. Bunun neticesinde de yukarıda bahsettiğimiz oksijen içermeyen anoksik bölgenin oluşmasına katkı sağlanacaktır. Su ile toprak eklemesi yapmaz iseniz toprak tanecikleri arasındaki havanın suyla yer değiştirmesi veya içindeki oksijenin mikroorganizmalar tarafından tüketilmesi uzun zaman alacaktır. Bu durum da istenen mikrofloranın oluşmasını geciktirecektir. Suyun içinde kalan havayı çıkarmak için hafifçe karıştırmanız yeterli. Ben gerek toprağı gerek kumu sererken biraz aceleci davrandım. Kalınlıkları çok homojen olmadı. Siz aynı hatayı yapmayın, zira sonradan tabanı kurcalama imkânınız olmayacaktır. Tabi bu sadece estetik bir problem. Bazı kurulumlarda iki katman arasında sineklik de kullanılmakta fakat bitkilerin yerinin değiştirilmesi veya köklenmesi durumumda sineklik hasebiyle zeminin yerinden oynaması başa gelebilecek önemli bir problem. Bu durumda köklerin kesilmesi ve çürümeye bırakılması tavsiye ediliyor.
Benim hedefim akvaryumda bir orman görüntüsü yaratmaktı. Bunun için kayısı ağacından alınan dalları kullandım. Kullanmadan önce çekincelerim vardı lakin canlılara karşı herhangi bir sorun teşkil etmediklerini gördüm. Kayısı da tıpkı diğer kökler gibi suya salınım yapıp sarı renk vermekte ancak salınım seviyesi diğer köklere nazaran çok daha az. Dedim ormanın yeşil bir de tabanı olsun. Bir sonraki hatam Aliexpress üzerinden aldığım “small leaf” olarak adlandırılan tohumları akvaryuma ekmek oldu. Birçok kişi bu tohumlardan çıkan bitkilerin çürüdüğünü yazmış. Bendekiler çürümedi zengin akvaryum tabanının gücüyle inanılmaz geliştiler ve gövdeli bitki haline geldiler. Ben yaklaşık tohum ektim haliyle üst üste bindiklerinden bir süre sonra ışık ile kontak sağlayamayanlar çürüdü lakin geneli varlığını sürdürüyor. Akvaryum fotoğraflarında gördüğünüz tabandaki bitkiler ve zeytin gövdeli bitkiler söz konusu taban bitkisi iddiasıyla satılan bitkilerdir. Yaptığım araştırmalara göre bu bitkinin Türkçe adı su yoncası. Toplamda sadece bir ay taban bitkisi olarak kaldılar diyebilirim, kesinlikle tavsiye etmiyorum.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/230820212123111.jpg[/IMG]
taban ilk su eklendiğinde bu şekilde görünüyordu
Çimlenme sağlandıktan sonra su eklemesi yaptım. İlk bir hafta bakteri patlaması (beyaz dumanlı su), buna paralel yüzeyde yağlanma; ardından da 2 hafta boyunca yeşil alg patlaması (yeşil su) yaşadım. Bu aşamaları aşabilmek için üst üste %50 su değişimi yaptım. Bu aşamalardan müstakbel Walstad uygulayıcıları da geçecektir. Onlara tavsiyem müsterih olmaları. Hepsi zamanla geçiyor. Bu süreçleri hızlı atlatmamda filtre kullanmamın etkisi olabilir diye düşünüyorum. Bu süreçte filtreye elyaf takviyesi de yaptım ancak olumlu bir etkisini göremedim.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/230820212126491.jpg[/IMG]
Bakteri patlaması sonrası durum
Arka planı ve sağ ve sol akvaryum duvarlarını tamamen kapatmak istediğim için bitki olarak çınar, gül, tütün, Cabomba aquatica, Bacopa monnieri, Hydrocotyle verticillata, Lobelia cardinalis, Echinodorus cordifolus gibi basit bitkiler kullandım. Çılgınlar gibi geliştiklerinden ve serpme kahvaltı gibi diktiğimden ortam biraz kaotik oldu. Bazı bitkileri görmek oldukça zor. Bir ara düzenleyeceğim Zaman içinde kayısı dallarını moss ile kaplayıp orman görüntüsünü pekiştirmek istiyorum. Bitki kaybım olmadı sadece Hydrocotyle ve tütün adaptasyonda zorlanıyor gözünün içine bakıyorum. Kurulumun Antalya yazında yapıldığını belirtmek isterim. Tüm bunlar yaşanırken ortalama sıcaklık 30 santigrat civarında seyretmekteydi. Takdir edersiniz ki bu bitkilerin hiç sevmediği bir sıcaklık.
Diana ablamız döngü oluştuktan sonra direkt canlı eklenebileceğini yazmış. Ancak internetteki tecrübeli arkadaşlar ilk 1 ay canlı eklenmemesini öneriyor. Foo the Flowerhorn 45 gün beklenmesini öneriyor. Bitkileri ekledikten 3 hafta sonra kahverengi alg problemi yaşamaya başladım. Tüm bitkilerin üzeri kaplandı desem yeridir. Bende risk alarak ilk aşamada 10 sonrasında 90 karides ekledim. Akvaryumu tertemiz yaptılar ölen oldu mu bilmiyorum ama hala tankta onlarca karides mevcut. Büyüdüler hatta yavruladılar. Adi salyangoz aldı yürüdü. Bir hafta sonra 3’ü erkek, 6’sı dişi 9 full red lepistes, 1 elma salyangozu, 5 ramshorn ekledim. Lepistesler zaten gelir gelmez yavruladı hepsi gayet mutlular. Günde 3 kez bol miktarda yemleme yapıyorum. Diana ablamız yemin bol verilmesi gerektiğini artan yemlerin sorun oluşturmayacağını, yemlerin zamanla mineral içeriği zayıflayan toprağı yenileyen bir nevi gübre olduğunu ifade ediyor. Siz de takdir edersiniz ki gerçekten balık yemleri makro ve mikro elementler açısından ziyadesiyle zengin. Diana ablamız yeterli yemleme yapıldığında sistemin teorik olarak sonsuz olduğunu ifade ediyor. Ancak yurtdışı menşeili forum sitelerinde uzun bir vade boyunca sistemi kullanan kişiler 3. yıldan sonra sistemin verimliliğinin bir nebze düştüğünü ifade etmekteler. Diana Walstad kitabında topraktaki elementlerin ortalama bir bitkili tanka kaç ay yetebileceğini hesaplamış. Bu hesaplamaya göre akvaryumda ilk tükenecek element karbon, azot ve fosfor olarak öne çıkıyor. Takdir edersiniz ki bu üç element de balık yeminde ziyadesiyle mevcut. Dolayısıyla eğer yeterli yemleme yaparsanız tankın ömrü gerçekten de teorik olarak sonsuz olmakta.
Aydınlatma sistemim azami diy 84 watt powerled ancak toplam 10 saatlik aydınlatma periyodumun 3 saatinde azami değerde kullanıyorum. Kalan saatlerde 60 wattlık kısmını kullanmaktayım. Yoğun ışık kullanımına rağmen pek yosunlanma problemim yok. Sanırım bunda akvaryumda bir sürü yosun yiyici bulunmasının etkisi büyük.
Su değişimine gelince şu an iki haftada bir %20 su değişimi yapıyorum. Bu süreyi git gide uzatarak bir aylık, iki aylık, üç aylık periyotlara yaymayı düşünüyorum. Belki paraya kıyar Seachem Amonia Alert alır keyfime bakarım. Darısı sistemin kendini çevirdiği günlere olsun.
Dikkatli arkadaşlar bu akvaryumda filtre var bu nasıl Walstad diyebilirler. Filtre kullanmamın sebebi elimde filtremin olması. Walstad zaten kesinlikle filtre kullanmayın demiyor; suyu hareketlendirmek, su içinde çözülebilen organik maddelerin ve minerallerin akvaryuma homojen şekilde dağılması için faydalı olabileceğini ifade etmiş. Benim filtremin içinde sadece Seachem Matrix var. Yani varlık amacı suyu hareketlendirmek ve faydalı mikroorganizmalara yataklık etmektir. Yazımın sonunda Walstad ile ilgilenen arkadaşlar için bu süreçte destek aldığım Youtube kanallarını eklemek isterim.
https://www.youtube.com/channel/UC3Kk8tvhHkWMMfKBb0q0X9g
https://www.youtube.com/user/viktorlantos
https://www.youtube.com/channel/UCNJd0dyhX6-7xOHad6FTJ2Q
[EDIT]allytourgood,2022-04-07 19:50:55[/EDIT]
Ölçüler: 60x37x48
Canlı Türleri: full red lepistes, kiraz karides, elma salyangozu, ramshorn salyangoz, adi salyangoz
Bitki Türleri: Çınar, Gül, Tütün, Cabomba aquatica, Bacopa monnieri, Hydrocotyle verticillata, Lobelia cardinalis, Echinodorus cordifolus
Tankın Yaşı: 3 ay
Filtrasyon ve Işıklandırma: Tetratec ex400, 84 watt diy powerled
Tasarım ve Dekorasyon: Kayısı dalları, Gnays kaya
Yaklaşık 3 ay önce pandeminin de etkisiyle 5 yıl aradan sonra hobiye geri döndüm. Daha önce de kendi kendini idame ettirebilen tanklar özel ilgi alanımdı. Önceki akvaryumum da uzun süre su değiştirmeden kendini idame ettirebilen biyolojik yükü az bol bitkili bir tanktı. Hobiye dönüş ile beraber yeniden araştırmaya başladım ve Walstad metodunu öğrendim ve cehaletimden, böyle bir yöntemi daha önce keşfetmemiş olmamdan ötürü hayıflandım ve hemen kitabını bulup okudum. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi benim gibi bu yöntemi kullanmak isteyen arkadaşlara yol göstermek ve geçirdiğim süreçleri ve naçizane tecrübelerimi aktarmaktır.
Walstad metodunun mantığı göl ve akarsu ekosistemlerini taklit etmek üzerine kurulu. Diana Walstad diyor ki: doğada yok bitkiye karbondioksit vereyim, yok büyüsün diye gübre vereyim, vay su kirlendi filtre edelim diye bir şey yok ve tüm bu unsurlar olmamasına rağmen bizim zar zor yetiştirdiğimiz bitkiler doğada kendi halinde gelişebiliyor. Ablamız diyor ki hakkın rahmetine kavuşan biyolojik varlıklar gölün veya akarsuyun dibine çöküyor; degrade olup gübreye dönüşüyor, organik maddelerin yıkım reaksiyonları ve fermantasyon neticesinde karbondioksit kaynağı oluyor, gerekli filtrasyonu gerçekleştiren aerobik ve anaerobik mikroorganizmalar için besiyeri olarak görev yapıyor. Diana Walstad bu ekolojik dengeyi akvaryumunda oluşturabilmek için farklı toprak tiplerini, farklı kalınlıklarda denemiş en iyi sonucu Amerika’da “John Innes number 3” adı ile satılan bir saksı toprağından almış. Tabi ki bu güzide ürün ülkemizde satılmamakta ancak içeriğini internette bulabilmek mümkün.
Bu noktada ilk sorunumuz ile karşılaşıyoruz. Her ne kadar “John Innes number 3” denen saksı toprağının içeriği belirli olsa da buna benzer bir ürünü ben Türkiye’de bulayım derseniz varsa bile bulamazsınız zira Türkiye’de satılan toprakların neredeyse hiçbirinde içeriklerine dair ayrıntılı bilgiler yok. Ben bu noktada içeriği belirli olan ithal bir ürün kullandım. Fikir vermesi açısından ürünün linkini aşağıya bırakıyorum.
https://www.bauhaus.com.tr/bahce-toprak-ve-torf-topraklar/compo-compo-turuncgil-topragi-10-lt-60663975
Bu noktada yöntemle ilgili arkadaşlara bir uyarı yapmak isterim zira internette rastladığım pek çok kurulumda toprak yerine tek başına torf kullanıldığına şahit oldum. Torf ile toprak birbirinden oldukça farklı ögelerdir bunun ayrıntısına girmeyeceğim zira internetten küçük bir arama ile tüm farklarını ayrıntılarıyla bulabilirsiniz. Ancak en basitinden şunu söyleyebilirim ki torfun tek başına besleyiciliği toprağa nazaran son derece düşüktür. O yüzden lütfen kurulumlarınızda sadece torf kullanmayınız. Türkiye’de satılan Türk malı ürünlerin bazılarının ambalajlarında ürünün ne olduğuna üreten firma da karar verememiş olacak ki hem torf hem toprak yazıyor. Bu ürünlerden lütfen uzak durunuz.
Yukarıda linkini verdiğim ürünün alternatiflerinden daha pahalı olduğu belki dikkatinizi çekmiştir. Elerken yakından inceleme fırsatı buldum, gerçekten çok az safsızlık içeren çok güzel bir toprak ayrıyeten herhangi bir dezenfeksiyon sürecine tabi tutmadan direkt kullanmama rağmen toprak kaynaklı herhangi bir parazit ile karşılaşmadım. Bu önemli bir husus zira yine internette gördüğüm kurulumlarda toprak kaynaklı farklı organizmaların akvaryum ortamında varlığını sürdürdüğünü gördüm. Bir de aklınıza biz neden bu toprağı eliyoruz direkt koyalım düşüncesi gelebilir. Burada amaç hem toprağı safsızlıklarından ayırmak, hem de henüz toprak formunu almamış organik materyalleri ayırmaktır. Bu unsurların substrat içinde bulunması akvaryum içinde çürüme faaliyetinin devam etmesine ve başta hidrojen sülfür olmak üzere zehirli gazların oluşabilmesine neden olabileceğinden kaynaklanmaktadır.
Benim akvaryumum elimdeki sehpaya uygun olarak imal edilmiş bir tank 60x37x48h ebadında. Gördüğünüz üzere bitkili bir tank için oldukça yüksek ancak Walstad yönteminde taban yaklaşık 7 cm kalınlığında olduğundan bu şekilde bir tank yaptırdım. Walstad 2.5 cm yüksekliğinde toprak, toprağın suya hızlı bir şekilde salınım yapmasını engellemek için yaklaşık 4 cm inert kum kullanılmasını öneriyor. Kum tabakasının daha ince olması toprağın suya çok hızlı şekilde salınım yapmasına neden olacağından bu seviyenin altına düşülmemeli. Satın aldığım 10 litre toprağın elenmesi üç günümü aldı ve yaklaşık 7.5 litre toprak elek altı kaldı. Toprağın elenmesi tüm tank kurulum aşamasının en zahmetli prosesi idi diyebilirim. Lütfen bu aşamada yılmayın. Ben kum olarak daha önceki akvaryumumdan yadigâr dere kumu ve hagen kum karışımını kullandım. Elemek için Youtube’daki meşhur Walstad duayeni Foo the Flowerhorn’un aşağıdaki kurulum videosundaki düzeneği de kullanabilirsiniz. Zaten video başlı başına mini bir Walstad kurulum videosu.
https://www.youtube.com/watch?v=ZvmGJuquuLE&ab_channel=FootheFlowerhorn
Bu arada Foo the Flowerhorn abimiz torf kullanıyor yanına az miktarda tavuk gübresi de öneriyor ancak internette okuduğum olumsuz deneyimlerden kaynaklı kurulumda eklemeye benim cesaretim olmadı. İnternetten ısıl işlem görmüş katkısız tavuk gübresi bulabiliyorsunuz. Şimdiki aklım olsa eklerdim zira artık sisteme güveniyorum.
Diana Walstad toprağın üzerini kaplamak için 1-3 mm dere kumu kullanılmasını öneriyor. Burada çok ince kumların kullanılması topraktaki anaerobik bölge miktarını arttıracak ve gerekli biyolojik dengenin oluşmasına mani olacaktır. Unutulmamalıdır ki denitrifikasyon bakterileri anaerobiktir o yüzden gerekli anoksik bölgeler mutlaka akvaryumda bulunmalıdır. Tersi de mümkündür çok iri taneli kumların kullanılması yeterli anoksik ortamın oluşmasını engelleyecek, aynı zamanda geniş boşluklardan bol miktarda mineral akvaryum suyuna sızacaktır. Foo the Flowerhorn iri taneli kumların zaman içinde toprağın içine gömüldüğünü de ifade etmekte.
Toprağı akvaryuma eklerken beraberinde toprak seviyesini örtecek kadar su kullanılmalı zira bu sayede toprak tanelerinin arasındaki hava boşluğu giderilecek, hem toprak seviyesi daha etkin şekilde belirlenebilir hale gelecek hem de hava boşluklarının çıkarılması ile ortamdaki oksijen uzaklaştırılacaktır. Bunun neticesinde de yukarıda bahsettiğimiz oksijen içermeyen anoksik bölgenin oluşmasına katkı sağlanacaktır. Su ile toprak eklemesi yapmaz iseniz toprak tanecikleri arasındaki havanın suyla yer değiştirmesi veya içindeki oksijenin mikroorganizmalar tarafından tüketilmesi uzun zaman alacaktır. Bu durum da istenen mikrofloranın oluşmasını geciktirecektir. Suyun içinde kalan havayı çıkarmak için hafifçe karıştırmanız yeterli. Ben gerek toprağı gerek kumu sererken biraz aceleci davrandım. Kalınlıkları çok homojen olmadı. Siz aynı hatayı yapmayın, zira sonradan tabanı kurcalama imkânınız olmayacaktır. Tabi bu sadece estetik bir problem. Bazı kurulumlarda iki katman arasında sineklik de kullanılmakta fakat bitkilerin yerinin değiştirilmesi veya köklenmesi durumumda sineklik hasebiyle zeminin yerinden oynaması başa gelebilecek önemli bir problem. Bu durumda köklerin kesilmesi ve çürümeye bırakılması tavsiye ediliyor.
Benim hedefim akvaryumda bir orman görüntüsü yaratmaktı. Bunun için kayısı ağacından alınan dalları kullandım. Kullanmadan önce çekincelerim vardı lakin canlılara karşı herhangi bir sorun teşkil etmediklerini gördüm. Kayısı da tıpkı diğer kökler gibi suya salınım yapıp sarı renk vermekte ancak salınım seviyesi diğer köklere nazaran çok daha az. Dedim ormanın yeşil bir de tabanı olsun. Bir sonraki hatam Aliexpress üzerinden aldığım “small leaf” olarak adlandırılan tohumları akvaryuma ekmek oldu. Birçok kişi bu tohumlardan çıkan bitkilerin çürüdüğünü yazmış. Bendekiler çürümedi zengin akvaryum tabanının gücüyle inanılmaz geliştiler ve gövdeli bitki haline geldiler. Ben yaklaşık tohum ektim haliyle üst üste bindiklerinden bir süre sonra ışık ile kontak sağlayamayanlar çürüdü lakin geneli varlığını sürdürüyor. Akvaryum fotoğraflarında gördüğünüz tabandaki bitkiler ve zeytin gövdeli bitkiler söz konusu taban bitkisi iddiasıyla satılan bitkilerdir. Yaptığım araştırmalara göre bu bitkinin Türkçe adı su yoncası. Toplamda sadece bir ay taban bitkisi olarak kaldılar diyebilirim, kesinlikle tavsiye etmiyorum.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/230820212123111.jpg[/IMG]
taban ilk su eklendiğinde bu şekilde görünüyordu
Çimlenme sağlandıktan sonra su eklemesi yaptım. İlk bir hafta bakteri patlaması (beyaz dumanlı su), buna paralel yüzeyde yağlanma; ardından da 2 hafta boyunca yeşil alg patlaması (yeşil su) yaşadım. Bu aşamaları aşabilmek için üst üste %50 su değişimi yaptım. Bu aşamalardan müstakbel Walstad uygulayıcıları da geçecektir. Onlara tavsiyem müsterih olmaları. Hepsi zamanla geçiyor. Bu süreçleri hızlı atlatmamda filtre kullanmamın etkisi olabilir diye düşünüyorum. Bu süreçte filtreye elyaf takviyesi de yaptım ancak olumlu bir etkisini göremedim.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/230820212126491.jpg[/IMG]
Bakteri patlaması sonrası durum
Arka planı ve sağ ve sol akvaryum duvarlarını tamamen kapatmak istediğim için bitki olarak çınar, gül, tütün, Cabomba aquatica, Bacopa monnieri, Hydrocotyle verticillata, Lobelia cardinalis, Echinodorus cordifolus gibi basit bitkiler kullandım. Çılgınlar gibi geliştiklerinden ve serpme kahvaltı gibi diktiğimden ortam biraz kaotik oldu. Bazı bitkileri görmek oldukça zor. Bir ara düzenleyeceğim Zaman içinde kayısı dallarını moss ile kaplayıp orman görüntüsünü pekiştirmek istiyorum. Bitki kaybım olmadı sadece Hydrocotyle ve tütün adaptasyonda zorlanıyor gözünün içine bakıyorum. Kurulumun Antalya yazında yapıldığını belirtmek isterim. Tüm bunlar yaşanırken ortalama sıcaklık 30 santigrat civarında seyretmekteydi. Takdir edersiniz ki bu bitkilerin hiç sevmediği bir sıcaklık.
Diana ablamız döngü oluştuktan sonra direkt canlı eklenebileceğini yazmış. Ancak internetteki tecrübeli arkadaşlar ilk 1 ay canlı eklenmemesini öneriyor. Foo the Flowerhorn 45 gün beklenmesini öneriyor. Bitkileri ekledikten 3 hafta sonra kahverengi alg problemi yaşamaya başladım. Tüm bitkilerin üzeri kaplandı desem yeridir. Bende risk alarak ilk aşamada 10 sonrasında 90 karides ekledim. Akvaryumu tertemiz yaptılar ölen oldu mu bilmiyorum ama hala tankta onlarca karides mevcut. Büyüdüler hatta yavruladılar. Adi salyangoz aldı yürüdü. Bir hafta sonra 3’ü erkek, 6’sı dişi 9 full red lepistes, 1 elma salyangozu, 5 ramshorn ekledim. Lepistesler zaten gelir gelmez yavruladı hepsi gayet mutlular. Günde 3 kez bol miktarda yemleme yapıyorum. Diana ablamız yemin bol verilmesi gerektiğini artan yemlerin sorun oluşturmayacağını, yemlerin zamanla mineral içeriği zayıflayan toprağı yenileyen bir nevi gübre olduğunu ifade ediyor. Siz de takdir edersiniz ki gerçekten balık yemleri makro ve mikro elementler açısından ziyadesiyle zengin. Diana ablamız yeterli yemleme yapıldığında sistemin teorik olarak sonsuz olduğunu ifade ediyor. Ancak yurtdışı menşeili forum sitelerinde uzun bir vade boyunca sistemi kullanan kişiler 3. yıldan sonra sistemin verimliliğinin bir nebze düştüğünü ifade etmekteler. Diana Walstad kitabında topraktaki elementlerin ortalama bir bitkili tanka kaç ay yetebileceğini hesaplamış. Bu hesaplamaya göre akvaryumda ilk tükenecek element karbon, azot ve fosfor olarak öne çıkıyor. Takdir edersiniz ki bu üç element de balık yeminde ziyadesiyle mevcut. Dolayısıyla eğer yeterli yemleme yaparsanız tankın ömrü gerçekten de teorik olarak sonsuz olmakta.
Aydınlatma sistemim azami diy 84 watt powerled ancak toplam 10 saatlik aydınlatma periyodumun 3 saatinde azami değerde kullanıyorum. Kalan saatlerde 60 wattlık kısmını kullanmaktayım. Yoğun ışık kullanımına rağmen pek yosunlanma problemim yok. Sanırım bunda akvaryumda bir sürü yosun yiyici bulunmasının etkisi büyük.
Su değişimine gelince şu an iki haftada bir %20 su değişimi yapıyorum. Bu süreyi git gide uzatarak bir aylık, iki aylık, üç aylık periyotlara yaymayı düşünüyorum. Belki paraya kıyar Seachem Amonia Alert alır keyfime bakarım. Darısı sistemin kendini çevirdiği günlere olsun.
Dikkatli arkadaşlar bu akvaryumda filtre var bu nasıl Walstad diyebilirler. Filtre kullanmamın sebebi elimde filtremin olması. Walstad zaten kesinlikle filtre kullanmayın demiyor; suyu hareketlendirmek, su içinde çözülebilen organik maddelerin ve minerallerin akvaryuma homojen şekilde dağılması için faydalı olabileceğini ifade etmiş. Benim filtremin içinde sadece Seachem Matrix var. Yani varlık amacı suyu hareketlendirmek ve faydalı mikroorganizmalara yataklık etmektir. Yazımın sonunda Walstad ile ilgilenen arkadaşlar için bu süreçte destek aldığım Youtube kanallarını eklemek isterim.
https://www.youtube.com/channel/UC3Kk8tvhHkWMMfKBb0q0X9g
https://www.youtube.com/user/viktorlantos
https://www.youtube.com/channel/UCNJd0dyhX6-7xOHad6FTJ2Q
[EDIT]allytourgood,2022-04-07 19:50:55[/EDIT]
Beğenenler: [T]230260,Denizs[/T][T]210274,Mami1907[/T][T]223933,replacka[/T][T]214318,engin045[/T][T]221185,Bysam[/T][T]228373,Bettalover [/T][T]230070,erosennin[/T][T]214205,Aqua Discovery[/T][T]229541,ceer1981[/T][T]178099,YavuzEdro[/T][T]193020,soner322[/T][T]161170,ibrahimsulu[/T][T]96764,iwagumi[/T][T]233557,hobim35[/T][T]87519,ugurslm[/T][T]120008,TTuna[/T][T]70376,KaanE[/T]
Teşekkür Edenler: [T]210274,Mami1907[/T][T]223933,replacka[/T][T]214318,engin045[/T][T]228373,Bettalover [/T][T]230070,erosennin[/T][T]231477,Daron[/T][T]178099,YavuzEdro[/T][T]161170,ibrahimsulu[/T][T]96764,iwagumi[/T][T]233557,hobim35[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 24 Ağustos 2021 14:31
Elinize sağlık çalışmanız güzel. Akvaryumda dış filtre ve içinde matrix kullanarak zaten akvaryumun biyolojik dengesini sağlamış oluyorsunuz. Kendi düşünceme göre, bu tarz kurulumların low tech akvaryumdan bir farkını göremiyorum. Siz sadece gübre kullanmıyorsunuz onu da torf’dan alıp, zeminden elde edilen minerallerin ömrünü uzatmış oluyorsunuz. Kara bitkisindeki gibi kullandığınız toprağın ömrü bir süre sonra bitiyor ve yenilemeniz gerekiyor. Bu süreyi uzatmak için bitki besinleri ekliyoruz. Bir farkı olması için filtre olmadan döngünün devam etmesi gerektiği kanaatindeyim.
Beğenenler: [T]183971,TolgahanA[/T][T]241953,Anesthesia38[/T]
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 24 Ağustos 2021 18:08
Samet bey,
Düşüncenizde son derece haklısınız. Söz konusu kurulumlar low tech kurulumlardan pek bir farkı yok. Zaten Walstad yönteminde amaçlardan biri de olabildiğince az teknoloji kullanarak doğal prosesleri taklit edebilmek hatta “no tech” akvaryumlarla sistemi çevirebilmek. Hatta kitabında high tech tankların yüksek maliyetlerinin akvaryum firmalarının kandırmacasından ibaret olduğunu savunduğu paragraflar bile var.[:)] kendisi aydınlatmanın bile gün ışığı ile günün belirli saatlerinde sağlanabileceğini ifade ediyor.
Diana Walstad yukarıda da ifade ettiğim gibi kullanılan toprağın ömrünün uygun yemleme yapılırsa teorik olarak sonsuz olduğunu iddia ediyor. Yabancı forumlarda 10+ üstü yaşlarda tanklar görmek mümkün.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/240820211806161.jpg[/IMG]
Bu kitaptan bir tablo. Tabloda herhangi bir gübre takviyesi yapılmaz ise 50 galonluk bir tanktaki Walstad kurulumunun ortalama kaç ay yetebileceği hesaplanmış. Gördüğünüz üzere sistemin en zayıf halkası karbon, azot ve potasyum. Eğer bu elementleri balık yemi ile takviye ederseniz sistemin ömrü teorik olarak sınırsız.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/240820211806571.jpg[/IMG]
Bu tabloda ise ortalama bir balık yeminin element seviyesinde içeriğini görmekteyiz. Gördüğünüz üzere balık yemleri toprağın zayıf karnı olan karbon, azot ve potasyum açısından ziyadesiyle zengin.
Benim tankım aslında Walstad için uygun bir tank değil. Bu sistem için en uygun tanklar geniş taban alanına sahip yüksekliği düşük tanklardır. Zira bu sistemin canı tabandaki substrat ve haliyle ne kadar geniş olursa o kadar sistem için ideal oluyor. Ben aslında biraz datankımın taban alanının dar olmasının yarattığı bu açığı kapatmak için Seachem Matrix kullandım. Tabii bu tam çare değil.
[EDIT]allytourgood,2021-08-24 18:23:52[/EDIT]
Düşüncenizde son derece haklısınız. Söz konusu kurulumlar low tech kurulumlardan pek bir farkı yok. Zaten Walstad yönteminde amaçlardan biri de olabildiğince az teknoloji kullanarak doğal prosesleri taklit edebilmek hatta “no tech” akvaryumlarla sistemi çevirebilmek. Hatta kitabında high tech tankların yüksek maliyetlerinin akvaryum firmalarının kandırmacasından ibaret olduğunu savunduğu paragraflar bile var.[:)] kendisi aydınlatmanın bile gün ışığı ile günün belirli saatlerinde sağlanabileceğini ifade ediyor.
Diana Walstad yukarıda da ifade ettiğim gibi kullanılan toprağın ömrünün uygun yemleme yapılırsa teorik olarak sonsuz olduğunu iddia ediyor. Yabancı forumlarda 10+ üstü yaşlarda tanklar görmek mümkün.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/240820211806161.jpg[/IMG]
Bu kitaptan bir tablo. Tabloda herhangi bir gübre takviyesi yapılmaz ise 50 galonluk bir tanktaki Walstad kurulumunun ortalama kaç ay yetebileceği hesaplanmış. Gördüğünüz üzere sistemin en zayıf halkası karbon, azot ve potasyum. Eğer bu elementleri balık yemi ile takviye ederseniz sistemin ömrü teorik olarak sınırsız.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/240820211806571.jpg[/IMG]
Bu tabloda ise ortalama bir balık yeminin element seviyesinde içeriğini görmekteyiz. Gördüğünüz üzere balık yemleri toprağın zayıf karnı olan karbon, azot ve potasyum açısından ziyadesiyle zengin.
Benim tankım aslında Walstad için uygun bir tank değil. Bu sistem için en uygun tanklar geniş taban alanına sahip yüksekliği düşük tanklardır. Zira bu sistemin canı tabandaki substrat ve haliyle ne kadar geniş olursa o kadar sistem için ideal oluyor. Ben aslında biraz datankımın taban alanının dar olmasının yarattığı bu açığı kapatmak için Seachem Matrix kullandım. Tabii bu tam çare değil.
[EDIT]allytourgood,2021-08-24 18:23:52[/EDIT]
Beğenenler: [T]221185,Bysam[/T][T]230070,erosennin[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 24 Ağustos 2021 20:47
Ablamız zamanında araştırmalar yapmış lakin teknoloji ve araştırmalar gün geçtikçe gelişiyor ve değişiyor. Bu yöntemle her bitki maalesef olmuyor. Eğer güzel görüntüler, sağlıklı bitkiler istiyorsak maalesef taban+ışık+co2 gerekli.
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 24 Ağustos 2021 21:34
Kesinlikle haklısınız her bitki gelişmiyor. Nazlı bitkileri geliştirmek ne yazık ki imkansız ancak basit bitkilerin çok iyi geliştiğini söyleyebilirim. Tankın su anki görünümüne gelmesi dikimden sonra yaklaşık 1 ay sürdü ki bu kanımca oldukça iyi bir gelişim hızı. Performans/emek oranı gercekten çok yüksek
Beğenenler: [T]221185,Bysam[/T]
+1: [T]231008,Bibliofil[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 24 Ağustos 2021 22:45
Bu tarz konuları seviyorum ben. Üstelik konuyu oluşturan hobicinin emek ve zaman harcadığı aşikar. Mesela en basitinden walstad ın değerli "John Innes number 3" toprağına karşılık Türkiye'de bulunabilir "Compo Sana" toprağı kullanılmış. Üstelik Compo Sana kullanırken içerik olarak da araştırılmış. Keza fermente edilmiş tavuk gübresi de önerilmiş başlangıçtaki taban kurulumuna. Ayrıca yaşanılan süreç anlatılmış. Bir sürü bilgi verilmiş. Foto paylaşılmış. Kısacası elinize emeğinize sağlık.
Şimdi bu tarz bir taban kurulumunu insanların neden walstad metodu ile sınırlaması gerektiğini konuşmak lazım. Ne yani, bu tabanı kurarken sözleşme mi imzalanıyor. Dış filtre olmaz, CO2 verilemez, tabana gübre eklenmez gibisinden. Düşünsenize bu tabanın içine biraz leonardit içerikli süper humus eklendiğini, yine solucan gübresi veya fermente tavuk gübresi eklendiğini, ayrıca altına bakteri popülasyonu için ince ponza taşı veya lav taşı eklenip, başlangıçtaki hızlı salınımı azaltması için de yine tabana biraz aktif kömür döküldüğünü ve şimdi bu kurulumu da powerled ile, CO2 ile, dış filtre ile desteklediğinizi düşünün. Kısacası bitki gelişimine katkısı olduğu bilinen yöntemleri de eklediğinizde ve bu şekilde kurulumu tamamladığınızda, o akvaryumun potansiyelini düşünün[:)]
İşte bu yüzden klasiklere saygı duyulmalı ama hayal gücümüzü de çöpe atmamalıyız. Çok bariz hatalar yapılmadığı sürece, insanların çeşitli teknikleri birleştirmesini, yeni şeyler denemesini hep olumlu bulmuşumdur. Henüz high tech donanımlı, walstad tabanlı şeklinde bir kurulum denemedim ama yakın planlarım içinde böyle birşey yapmak da mevcut. Üstelik bu tarz bir kurulumun tabanı, piyasadaki mevcut aktif toprak ve substrate'lardan daha da güçlü olabileceği için, o akvaryumun bitki açısından yaşam fışkıran bir yapısı olması muhtemel. Tabi yosun kontrol altında tutulursa[:D]
Hatta neden bu tarz bir tabanın üstünün dere kumu ile örtülmesi gerektiğini de sorgulayıp, direk Aquasoil ile kapatılmasını da hayal edebiliriz. Böylece aquasoilin besin tutma kapasitesi sayesinde başlangıçtaki büyük salınımlar aquasoilde, yani tabanda tutulmuş olur diye düşünüyorum. Tabi walstad - high tech melezi akvaryumun çok iyi olma olasılığına karşılık ucube birşey olması da mümkün. Sanırım herşey tabandaki yoğun salınımı kontrol edebilmekte bitecek. Ama bunun da en etkili yolu, en başından itibaren çok yoğun bitki popülasyonu eklemek ile olur herhalde(yosun rekabeti için) Keza su üstü bitkileri ile de tank oturma süreci desteklenebilir. Tabi bu akvaryumun haftalık bakımının işkence haline gelebilmesi de mümkün. Aşırı büyüme nedeniyle, neredeyse her hafta budama yapmak gerekebilir sonuçta. Neyse, bunlar şimdilik benim fikir yürütmelerim ve yakın zamanda deneyip potansiyelini keşfetmeyi de düşünüyorum[;)] Varsa böyle bir şeyi deneyen yapan, deneyimlerini de duymak isterim[:)][EDIT]replacka,2021-10-21 17:06:45[/EDIT]
Şimdi bu tarz bir taban kurulumunu insanların neden walstad metodu ile sınırlaması gerektiğini konuşmak lazım. Ne yani, bu tabanı kurarken sözleşme mi imzalanıyor. Dış filtre olmaz, CO2 verilemez, tabana gübre eklenmez gibisinden. Düşünsenize bu tabanın içine biraz leonardit içerikli süper humus eklendiğini, yine solucan gübresi veya fermente tavuk gübresi eklendiğini, ayrıca altına bakteri popülasyonu için ince ponza taşı veya lav taşı eklenip, başlangıçtaki hızlı salınımı azaltması için de yine tabana biraz aktif kömür döküldüğünü ve şimdi bu kurulumu da powerled ile, CO2 ile, dış filtre ile desteklediğinizi düşünün. Kısacası bitki gelişimine katkısı olduğu bilinen yöntemleri de eklediğinizde ve bu şekilde kurulumu tamamladığınızda, o akvaryumun potansiyelini düşünün[:)]
İşte bu yüzden klasiklere saygı duyulmalı ama hayal gücümüzü de çöpe atmamalıyız. Çok bariz hatalar yapılmadığı sürece, insanların çeşitli teknikleri birleştirmesini, yeni şeyler denemesini hep olumlu bulmuşumdur. Henüz high tech donanımlı, walstad tabanlı şeklinde bir kurulum denemedim ama yakın planlarım içinde böyle birşey yapmak da mevcut. Üstelik bu tarz bir kurulumun tabanı, piyasadaki mevcut aktif toprak ve substrate'lardan daha da güçlü olabileceği için, o akvaryumun bitki açısından yaşam fışkıran bir yapısı olması muhtemel. Tabi yosun kontrol altında tutulursa[:D]
Hatta neden bu tarz bir tabanın üstünün dere kumu ile örtülmesi gerektiğini de sorgulayıp, direk Aquasoil ile kapatılmasını da hayal edebiliriz. Böylece aquasoilin besin tutma kapasitesi sayesinde başlangıçtaki büyük salınımlar aquasoilde, yani tabanda tutulmuş olur diye düşünüyorum. Tabi walstad - high tech melezi akvaryumun çok iyi olma olasılığına karşılık ucube birşey olması da mümkün. Sanırım herşey tabandaki yoğun salınımı kontrol edebilmekte bitecek. Ama bunun da en etkili yolu, en başından itibaren çok yoğun bitki popülasyonu eklemek ile olur herhalde(yosun rekabeti için) Keza su üstü bitkileri ile de tank oturma süreci desteklenebilir. Tabi bu akvaryumun haftalık bakımının işkence haline gelebilmesi de mümkün. Aşırı büyüme nedeniyle, neredeyse her hafta budama yapmak gerekebilir sonuçta. Neyse, bunlar şimdilik benim fikir yürütmelerim ve yakın zamanda deneyip potansiyelini keşfetmeyi de düşünüyorum[;)] Varsa böyle bir şeyi deneyen yapan, deneyimlerini de duymak isterim[:)][EDIT]replacka,2021-10-21 17:06:45[/EDIT]
Beğenenler: [T]228373,Bettalover [/T][T]214205,Aqua Discovery[/T][T]193020,soner322[/T][T]233557,hobim35[/T][T]241953,Anesthesia38[/T]
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Ağustos 2021 00:44
Alper bey, aslinda elimde aliexpress üzerinden satın aldığım sitrik asit ve karbonattan karbondioksit üretilmesini sağlayan düzenek mevcut. Şu ana değin bağlamayı düşünmemiştim. biraz cesaretlenirsem bahsettiğiniz Frankenstein sistemi deneyebiliriz. Lakin budama eziyeti beni korkutuyor. Leonardit hususunu kurulumu yaptıktan sonra öğrendim ne yazık ki varlığını bilsem o da tabana dahil olabilirdi. Dedigim gibi yeniden kursam besleyici ne varsa substrata eklerdim ama korkak davrandım pişmanım[:((]
Beğenenler: [T]233557,hobim35[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Ağustos 2021 01:16
[QUOTE=allytourgood]Alper bey, aslinda elimde aliexpress üzerinden satın aldığım sitrik asit ve karbonattan karbondioksit üretilmesini sağlayan düzenek mevcut. Şu ana değin bağlamayı düşünmemiştim. biraz cesaretlenirsem bahsettiğiniz Frankenstein sistemi deneyebiliriz. Lakin budama eziyeti beni korkutuyor. Leonardit hususunu kurulumu yaptıktan sonra öğrendim ne yazık ki varlığını bilsem o da tabana dahil olabilirdi. Dedigim gibi yeniden kursam besleyici ne varsa substrata eklerdim ama korkak davrandım pişmanım[:((][/QUOTE]
Mevcut bitkileriniz CO2 girişi ile çılgınlar gibi büyüyecektir diye tahmin ediyorum Ali bey, o yüzden sık budama sorun olabilir gerçekten de, veya budamazsınız ve su üstüne çıkıp, çok daha güzel bir görüntü oluştururlar. Ben bitkinin emers ve submers formunun akvaryumda bir arada bulunmasını hep daha çok sevmişimdir[:)] Yine de büyüme/budama fazla gelirse CO2 yi kapatmak sizin elinizde sonuçta. Hem biraz pearling görmüş olursunuz(ki ben high tech in bu yönünü de severim) Hem de bu tarz bir Frankwalstad kurulumun olası sorunları/avantajları ile ilgili hobiye katkı sağlamış olursunuz, eğer daha da modifiye edecekseniz kurulumu.
Walstad ın en hızlı biten elementleri dediğiniz gibi karbon, azot ve potasyum ise eğer; karbona yönelik leonardit humusu eklenebilir, potasyuma yönelik de biraz potasyum muriate dökülebilir tabana başlangıçta. Azot için ise tavuk gübresi dışında birşeyler eklemek fazla gelebilir. Çünkü azot ve/veya fosfat fazla salınırsa akvaryuma, yosun yakıtı gibi çalışıyor diyebilirim. Yada hiç bunlarla uğraşmayıp direk ADA substrate sistemi ve Amazonia alıp tamamen high tech kuruluma geçiş de yapabiliriz[:D] Zira herşeyi böyle tabana ekleyince aklıma ADA ürünleri ile yapılan kurulumlar geldi[:)] Ama yine de Frankenstad ın keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum[:iyi:] Yada belki de zaten yapılmış, keşfedilmiştir. En iyisi bir ara bu konuyu araştırayım ben[:geek:][EDIT]replacka,2021-08-26 10:50:45[/EDIT]
Mevcut bitkileriniz CO2 girişi ile çılgınlar gibi büyüyecektir diye tahmin ediyorum Ali bey, o yüzden sık budama sorun olabilir gerçekten de, veya budamazsınız ve su üstüne çıkıp, çok daha güzel bir görüntü oluştururlar. Ben bitkinin emers ve submers formunun akvaryumda bir arada bulunmasını hep daha çok sevmişimdir[:)] Yine de büyüme/budama fazla gelirse CO2 yi kapatmak sizin elinizde sonuçta. Hem biraz pearling görmüş olursunuz(ki ben high tech in bu yönünü de severim) Hem de bu tarz bir Frankwalstad kurulumun olası sorunları/avantajları ile ilgili hobiye katkı sağlamış olursunuz, eğer daha da modifiye edecekseniz kurulumu.
Walstad ın en hızlı biten elementleri dediğiniz gibi karbon, azot ve potasyum ise eğer; karbona yönelik leonardit humusu eklenebilir, potasyuma yönelik de biraz potasyum muriate dökülebilir tabana başlangıçta. Azot için ise tavuk gübresi dışında birşeyler eklemek fazla gelebilir. Çünkü azot ve/veya fosfat fazla salınırsa akvaryuma, yosun yakıtı gibi çalışıyor diyebilirim. Yada hiç bunlarla uğraşmayıp direk ADA substrate sistemi ve Amazonia alıp tamamen high tech kuruluma geçiş de yapabiliriz[:D] Zira herşeyi böyle tabana ekleyince aklıma ADA ürünleri ile yapılan kurulumlar geldi[:)] Ama yine de Frankenstad ın keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum[:iyi:] Yada belki de zaten yapılmış, keşfedilmiştir. En iyisi bir ara bu konuyu araştırayım ben[:geek:][EDIT]replacka,2021-08-26 10:50:45[/EDIT]
Beğenenler: [T]233557,hobim35[/T]
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Ağustos 2021 17:18
[QUOTE=replacka]
Ama yine de Frankenstad ın keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum [/QUOTE]
İlahi hocam "Frankenstad" adına çok güldüm. Zeki olmak böyle bir şey. Sorunuzun cevabını siz araştırmadan ben söyleyeyim zira kitapta buna da cevap verilmiş. Eğer dışarıdan karbondioksit takviyesi yapılırsa bitkilerin gelişme hızının artacağı buna bağlı olarak toprağın besin içeriğinin sisteme eklenen balık yemleri ile kompanse edilemeyeceği ifade edilmiş. Zira balık yemlerinin bitkilerin kullanabileceği elementer seviyeye değin degrade olması bitkilerin hazır besinleri topraktan ve çözünmüş halde sudan alma hızından cok daha yavaşmış. Ancak yabancı sitelerde karbondioksit takviyeli örnekler var.
Müsait bir zamanımda karbondioksit sistemini eklemeye karar verdim çünkü elimdeki aparat karbondioksit dozlaması yapmama izin veriyor. Gerekirse gaz verişini azaltabilirim. Eklemeyi gerçekleştirince güncelleme yapacağım Ne de olsa başlıkta dediği gibi bir "Walstad Serüveni"[:)]
Ama yine de Frankenstad ın keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum [/QUOTE]
İlahi hocam "Frankenstad" adına çok güldüm. Zeki olmak böyle bir şey. Sorunuzun cevabını siz araştırmadan ben söyleyeyim zira kitapta buna da cevap verilmiş. Eğer dışarıdan karbondioksit takviyesi yapılırsa bitkilerin gelişme hızının artacağı buna bağlı olarak toprağın besin içeriğinin sisteme eklenen balık yemleri ile kompanse edilemeyeceği ifade edilmiş. Zira balık yemlerinin bitkilerin kullanabileceği elementer seviyeye değin degrade olması bitkilerin hazır besinleri topraktan ve çözünmüş halde sudan alma hızından cok daha yavaşmış. Ancak yabancı sitelerde karbondioksit takviyeli örnekler var.
Müsait bir zamanımda karbondioksit sistemini eklemeye karar verdim çünkü elimdeki aparat karbondioksit dozlaması yapmama izin veriyor. Gerekirse gaz verişini azaltabilirim. Eklemeyi gerçekleştirince güncelleme yapacağım Ne de olsa başlıkta dediği gibi bir "Walstad Serüveni"[:)]
Beğenenler: [T]223933,replacka[/T][T]233557,hobim35[/T]
Teşekkür Edenler: [T]223933,replacka[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Ağustos 2021 17:36
[QUOTE=allytourgood]
Eğer dışarıdan karbondioksit takviyesi yapılırsa bitkilerin gelişme hızının artacağı buna bağlı olarak toprağın besin içeriğinin sisteme eklenen balık yemleri ile kompanse edilemeyeceği ifade edilmiş.
Ancak yabancı sitelerde karbondioksit takviyeli örnekler var.
Müsait bir zamanımda karbondioksit sistemini eklemeye karar verdim çünkü elimdeki aparat karbondioksit dozlaması yapmama izin veriyor. Gerekirse gaz verişini azaltabilirim. Eklemeyi gerçekleştirince güncelleme yapacağım Ne de olsa başlıkta dediği gibi bir "Walstad Serüveni"[:)]
[/QUOTE]
İşte walstad ın ana amacı, kurayım ve bir daha dokunmayayım. Sistem kendi kendini idare etsin. Doğala yakın olsun mantığı. Tabi bunun keyfi ve rahatlığı da bir başkadır[:)]
Ama ben ve benim gibi akvaryuma dokunmadan duramayan insanlar, illa ki böyle Frankenstad şeyler yapacaktır[:D] Dediğiniz gibi yabancı forumlarda bunu deneyen bir sürü hobici olmasına sevindim. Ben de biraz onlara bakıp, yapılan hatalar varsa aynı hatalara düşmemek için veya daha da geliştirmek için bir kurulum planlayayım diyordum[:)] Sizin bu konudaki serüveni de takip ederim[:iyi:] Ama mesela en basitinden, düzensiz CO2 girişinin bazı yosun türlerini tetikleyebileceğini hatırlatmak isterim. O yüzden dikkatli olmanızı da öneririm. Keyifli hobiler tekrardan[:)][EDIT]replacka,2021-08-26 01:31:15[/EDIT]
Eğer dışarıdan karbondioksit takviyesi yapılırsa bitkilerin gelişme hızının artacağı buna bağlı olarak toprağın besin içeriğinin sisteme eklenen balık yemleri ile kompanse edilemeyeceği ifade edilmiş.
Ancak yabancı sitelerde karbondioksit takviyeli örnekler var.
Müsait bir zamanımda karbondioksit sistemini eklemeye karar verdim çünkü elimdeki aparat karbondioksit dozlaması yapmama izin veriyor. Gerekirse gaz verişini azaltabilirim. Eklemeyi gerçekleştirince güncelleme yapacağım Ne de olsa başlıkta dediği gibi bir "Walstad Serüveni"[:)]
[/QUOTE]
İşte walstad ın ana amacı, kurayım ve bir daha dokunmayayım. Sistem kendi kendini idare etsin. Doğala yakın olsun mantığı. Tabi bunun keyfi ve rahatlığı da bir başkadır[:)]
Ama ben ve benim gibi akvaryuma dokunmadan duramayan insanlar, illa ki böyle Frankenstad şeyler yapacaktır[:D] Dediğiniz gibi yabancı forumlarda bunu deneyen bir sürü hobici olmasına sevindim. Ben de biraz onlara bakıp, yapılan hatalar varsa aynı hatalara düşmemek için veya daha da geliştirmek için bir kurulum planlayayım diyordum[:)] Sizin bu konudaki serüveni de takip ederim[:iyi:] Ama mesela en basitinden, düzensiz CO2 girişinin bazı yosun türlerini tetikleyebileceğini hatırlatmak isterim. O yüzden dikkatli olmanızı da öneririm. Keyifli hobiler tekrardan[:)][EDIT]replacka,2021-08-26 01:31:15[/EDIT]
Beğenenler: [T]210274,Mami1907[/T][T]233557,hobim35[/T]
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 01 Eylül 2021 17:17
Bence o tanka 36w powerled bile çok gelir.
Bitkiler kolay zaten. Yükseklik sorun olsa dahi mercek takar 24 w civari ilee günlük 7yada 8saatlik bir aydınlatma ile yeterli gelir.
Bitkiler kolay zaten. Yükseklik sorun olsa dahi mercek takar 24 w civari ilee günlük 7yada 8saatlik bir aydınlatma ile yeterli gelir.
Teşekkür Edenler: [T]231134,allytourgood[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 16 Eylül 2021 12:06
Sevgili hobidaşlar bir durum güncellemesi ile karşınızdayım. En son paylaşımımda Walstad tankıma karbondioksit takviyesi yapacağımı ve sonuçlarını aktaracağımı ifade etmiştim. İşte pek de olumlu sayılamayacak sonuçlar:
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211159521.jpg[/IMG]
Karbondioksit takviyesinden sonra 3. gün
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211202541.jpg[/IMG]
Karbondioksit takviyesinden sonra 7. Gün
Aliexpress üzerinden satın aldığım ZRDR firmasın ait aşağıdaki düzenek ile ilk iki hafta saniyede bir baloncuk, sonrasında iki haftada bir baloncuk şeklinde bir dozlama yaptım. Şu an sistemi iki saniyede bir baloncuk şeklinde kullanmaya devam ediyorum.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211203321.jpg[/IMG]
Yalnız söz konusu sitrik asit ve karbonattan karbondioksit üreten sistem gerçekten bir harika. Tek dolumda bir aydan daha fazla kullanabiliyorsunuz. Aylık kullanım maliyeti 8 tl ve en önemlisi doz ayarlamasını gayet hassas bir şekilde yapabiliyorsunuz. Mayalı sistemden sonra çağ atlamak gibi. Almayı düşünen arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim.
Gördüğünüz üzere başta Çin’den taban bitkisi olarak satın aldığım ancak sonradan gövdeli bir bitki olan su yoncası denen garabet kudurdu ve bütün akvaryumu kapladı. Hatta zamansızlık nedeniyle uzun süre akvaryum ile ilgilenememem neticesinde tüm akvaryumu balıkların rahatça yüzmesine olanak vermeyecek kadar kapladı. Bir sinirle budamaya giriştiğim için o anın fotoğrafı ne yazık ki yok. Bu aşamadan sonra karbondioksit dozajını iki saniyede bir baloncuğa düşürdüm. Son kertede böyle taban bitkisi olmaz olsun diyerek ortadaki bitkileri söktüm. Hemianthus cuba dışında bakım ihtiyacı görece daha düşük bir taban bitkisi dikmeyi düşünüyorum. Fikir verirseniz çok sevinirim.
Söz konusu aşırı gelişim tabi ki bu bitki ile limitli kalmadı tüm bitkilerde aşırı gelişim meydana geldi. Adaptasyon sıkıntısı yaşayan hydrocotyle ve tütünün keyfi yerine geldi. Bitkilerdeki yeşil tonu daha da arttı. Cep telefonum eski olduğu için fotoğraflar çok kötü ve fark belli olmuyor ancak gözlerime güvenebilirsiniz.[:)] Gövdeli bitkilerin tamamındaki yeni sürgünlerde boğum araları kısaldı. Yani iki yaprak arasında mesafe azaldı. Yaprak sıklığı arttı. Velhasıl aslına bakıldığında karbondioksit takviyesi özünde olumlu sonuç verdi. Bu yüzden düşük dozda kullanmaya devam edeceğim. Özellikle geniş yapraklı su yüzeyine ve ışığa yakın bölgelerde bulunan bitkilerde oksijen üretimi kaynaklı baloncuk çıkışını gözlemlemek mümkün.
Bir de bu süreçte Walstad ile ilgili yaşadığım bir sıkıntıyı da anlatmak isterim ki benzer sıkıntılar yaşayan arkadaşlar durumu daha kolay çözebilsinler. Akvaryumda şu anda sayısız lepistes yavrusu, karides ve salyangoz var. Tahminimce akvaryumda 200’den fazla canlı var. Normal şartlarda lepistesler üst ve orta seviyede gezerken, karidesler genelde orta alt seviyelerde ve mossların üzerinde takılıyorlar. Salyangozlar ise her yerdeler. Bir gün bir baktım istinasız tüm canlılar su yüzeyinde geziyor. Salyangozlar dahi akvaryumdaki dallara tırmanıp yüzeye ulaşmışlar. Neden olduğunu anlamadım. %30 su değişimi yaptım. Sonrasındaki iki gün her şey normaldi lakin sonrasında yine aynı tabloyla karşılaştım. Bu sefer %50 su değişimi yaptım. Üç gün sonra yine aynı tablo. Üstüne birkaç ölmüş karides. Canlılar bir şekilde ya tabandan uzak durmaya çalışıyorlardı ben de tabanı yakından inceledim ve bir bölgede bitkileri düzenlerken tabanı bozduğumu fark ettim. Söz konusu bölgede dere kumundan oluşan inert kum katmanı incelmişti. Akvaryumun su kolonuna saksı toprağından suda çözülebilir maddeler sızdığını anladım. Tdsmetrem olmadığı için ölçemedim fakat eminim ki çözülebilir madde miktarı tavan yapmıştı. İncelmiş bölgenin üzerini dere kumu ile kaplayarak bölgedeki sızıntıyı önledim ve akvaryum eski bahtiyar günlerine döndü. Benzer sıkıntılar yaşayan arkadaşlar olursa bu durumu göz önünde bulundursun lütfen.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211204161.jpg[/IMG]
Üzerine kum eklenmiş bozulmuş taban malzemesi
Son olarak akvaryumun güncel fotoğrafını da ekleyeyim. Biraz salaş duruyor ancak bugün budama zamanı vaktim olursa düzgün halini de ekleyeceğim.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211205211.jpg[/IMG][EDIT]allytourgood,2021-09-16 12:07:49[/EDIT]
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211159521.jpg[/IMG]
Karbondioksit takviyesinden sonra 3. gün
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211202541.jpg[/IMG]
Karbondioksit takviyesinden sonra 7. Gün
Aliexpress üzerinden satın aldığım ZRDR firmasın ait aşağıdaki düzenek ile ilk iki hafta saniyede bir baloncuk, sonrasında iki haftada bir baloncuk şeklinde bir dozlama yaptım. Şu an sistemi iki saniyede bir baloncuk şeklinde kullanmaya devam ediyorum.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211203321.jpg[/IMG]
Yalnız söz konusu sitrik asit ve karbonattan karbondioksit üreten sistem gerçekten bir harika. Tek dolumda bir aydan daha fazla kullanabiliyorsunuz. Aylık kullanım maliyeti 8 tl ve en önemlisi doz ayarlamasını gayet hassas bir şekilde yapabiliyorsunuz. Mayalı sistemden sonra çağ atlamak gibi. Almayı düşünen arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim.
Gördüğünüz üzere başta Çin’den taban bitkisi olarak satın aldığım ancak sonradan gövdeli bir bitki olan su yoncası denen garabet kudurdu ve bütün akvaryumu kapladı. Hatta zamansızlık nedeniyle uzun süre akvaryum ile ilgilenememem neticesinde tüm akvaryumu balıkların rahatça yüzmesine olanak vermeyecek kadar kapladı. Bir sinirle budamaya giriştiğim için o anın fotoğrafı ne yazık ki yok. Bu aşamadan sonra karbondioksit dozajını iki saniyede bir baloncuğa düşürdüm. Son kertede böyle taban bitkisi olmaz olsun diyerek ortadaki bitkileri söktüm. Hemianthus cuba dışında bakım ihtiyacı görece daha düşük bir taban bitkisi dikmeyi düşünüyorum. Fikir verirseniz çok sevinirim.
Söz konusu aşırı gelişim tabi ki bu bitki ile limitli kalmadı tüm bitkilerde aşırı gelişim meydana geldi. Adaptasyon sıkıntısı yaşayan hydrocotyle ve tütünün keyfi yerine geldi. Bitkilerdeki yeşil tonu daha da arttı. Cep telefonum eski olduğu için fotoğraflar çok kötü ve fark belli olmuyor ancak gözlerime güvenebilirsiniz.[:)] Gövdeli bitkilerin tamamındaki yeni sürgünlerde boğum araları kısaldı. Yani iki yaprak arasında mesafe azaldı. Yaprak sıklığı arttı. Velhasıl aslına bakıldığında karbondioksit takviyesi özünde olumlu sonuç verdi. Bu yüzden düşük dozda kullanmaya devam edeceğim. Özellikle geniş yapraklı su yüzeyine ve ışığa yakın bölgelerde bulunan bitkilerde oksijen üretimi kaynaklı baloncuk çıkışını gözlemlemek mümkün.
Bir de bu süreçte Walstad ile ilgili yaşadığım bir sıkıntıyı da anlatmak isterim ki benzer sıkıntılar yaşayan arkadaşlar durumu daha kolay çözebilsinler. Akvaryumda şu anda sayısız lepistes yavrusu, karides ve salyangoz var. Tahminimce akvaryumda 200’den fazla canlı var. Normal şartlarda lepistesler üst ve orta seviyede gezerken, karidesler genelde orta alt seviyelerde ve mossların üzerinde takılıyorlar. Salyangozlar ise her yerdeler. Bir gün bir baktım istinasız tüm canlılar su yüzeyinde geziyor. Salyangozlar dahi akvaryumdaki dallara tırmanıp yüzeye ulaşmışlar. Neden olduğunu anlamadım. %30 su değişimi yaptım. Sonrasındaki iki gün her şey normaldi lakin sonrasında yine aynı tabloyla karşılaştım. Bu sefer %50 su değişimi yaptım. Üç gün sonra yine aynı tablo. Üstüne birkaç ölmüş karides. Canlılar bir şekilde ya tabandan uzak durmaya çalışıyorlardı ben de tabanı yakından inceledim ve bir bölgede bitkileri düzenlerken tabanı bozduğumu fark ettim. Söz konusu bölgede dere kumundan oluşan inert kum katmanı incelmişti. Akvaryumun su kolonuna saksı toprağından suda çözülebilir maddeler sızdığını anladım. Tdsmetrem olmadığı için ölçemedim fakat eminim ki çözülebilir madde miktarı tavan yapmıştı. İncelmiş bölgenin üzerini dere kumu ile kaplayarak bölgedeki sızıntıyı önledim ve akvaryum eski bahtiyar günlerine döndü. Benzer sıkıntılar yaşayan arkadaşlar olursa bu durumu göz önünde bulundursun lütfen.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211204161.jpg[/IMG]
Üzerine kum eklenmiş bozulmuş taban malzemesi
Son olarak akvaryumun güncel fotoğrafını da ekleyeyim. Biraz salaş duruyor ancak bugün budama zamanı vaktim olursa düzgün halini de ekleyeceğim.
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/231134/160920211205211.jpg[/IMG][EDIT]allytourgood,2021-09-16 12:07:49[/EDIT]
Beğenenler: [T]223933,replacka[/T][T]228373,Bettalover [/T][T]76255,Baltug[/T][T]193020,soner322[/T][T]96764,iwagumi[/T][T]233557,hobim35[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir