Türkçe mevsimi
Gönderim Zamanı: 01 Haziran 2014 16:01
Dünya barışı sloganıyla bu yıl ülkemizde yapılmayacak olan Türkçe mevsimi başladı herkese hayırlı uğurlu olsun.
Düşüncelerinizi yazarsanız güzel bir şey ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Düşüncelerinizi yazarsanız güzel bir şey ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Haziran 2014 01:26
İsmini değiştirmeleri iyi olmuş. Şarkı, türkü, eğlence, şamata esaslı bir şeye
olimpiyat demek abesti.
Türkiye'de yapılmamasına da ben şahsen sevindim. Hiç yapılmasa daha da mutlu olurum.
Milliyetçi bir insanım, onu en başta belirteyim. Ama "olimpiyatçılara" sempatimin
dorukta olduğu dönemlerde bile bu etkinlikler içimi sızlatıyor, yüzümü kızartıyordu.
Çünkü Batılı sömürgecilerin gariban Üçüncü Dünya halklarına uyguladıkları yöntemlerle
"olimpiyatçıların" bu etkinlikleri arasında zahiren büyük paralellikler görüyordum.
Gerçi sömürgecilerin amacı kendileri gibi düşünüp konuşan işbirlikçiler imal etmekken
"olimpiyatçıların" niyeti farklıydı ama belki yüzyıllarca sömürülmüş ve vicdansız Batı'nın
insanfsız yöntemlerine maruz kalmış o garibanlar, aradaki farkı görebilir miydi bilmiyorum.
"Olimpiyatçıların" niyeti farklı dedim ama o niyetin masum olduğunu düşünmüyorum:
Adamlar için mezkur etkinlikler muazzam boyutta bir reklam ve halkla ilişkiler faaliyetinden
ibaret. Milyonlarca dolarlarına mal olsa da bu etkinlikler sayesinde hem sade vatandaştan
hem de makam, nüfuz, para ve iktidar sahiplerinden bol bol sempati devşirdiler. Kendilerine
çok mesafeli duranlara bile "herifler dinci minci ama dünyanın dört köşesine Türkçe öğretiyorlar"
dedirttiler. Normal şartlarda katiyen göz yumulmayacak hamlelerine göz yumuldu, katiyen
açılmayacak kapılar kendilerine açıldı, katiyen verilmeyecek imkanlar verildi.
Velhasıl, hem yöntem bana ters gelmekteydi, hem de (art) niyet. İyi oldu böyle, iyi.
olimpiyat demek abesti.
Türkiye'de yapılmamasına da ben şahsen sevindim. Hiç yapılmasa daha da mutlu olurum.
Milliyetçi bir insanım, onu en başta belirteyim. Ama "olimpiyatçılara" sempatimin
dorukta olduğu dönemlerde bile bu etkinlikler içimi sızlatıyor, yüzümü kızartıyordu.
Çünkü Batılı sömürgecilerin gariban Üçüncü Dünya halklarına uyguladıkları yöntemlerle
"olimpiyatçıların" bu etkinlikleri arasında zahiren büyük paralellikler görüyordum.
Gerçi sömürgecilerin amacı kendileri gibi düşünüp konuşan işbirlikçiler imal etmekken
"olimpiyatçıların" niyeti farklıydı ama belki yüzyıllarca sömürülmüş ve vicdansız Batı'nın
insanfsız yöntemlerine maruz kalmış o garibanlar, aradaki farkı görebilir miydi bilmiyorum.
"Olimpiyatçıların" niyeti farklı dedim ama o niyetin masum olduğunu düşünmüyorum:
Adamlar için mezkur etkinlikler muazzam boyutta bir reklam ve halkla ilişkiler faaliyetinden
ibaret. Milyonlarca dolarlarına mal olsa da bu etkinlikler sayesinde hem sade vatandaştan
hem de makam, nüfuz, para ve iktidar sahiplerinden bol bol sempati devşirdiler. Kendilerine
çok mesafeli duranlara bile "herifler dinci minci ama dünyanın dört köşesine Türkçe öğretiyorlar"
dedirttiler. Normal şartlarda katiyen göz yumulmayacak hamlelerine göz yumuldu, katiyen
açılmayacak kapılar kendilerine açıldı, katiyen verilmeyecek imkanlar verildi.
Velhasıl, hem yöntem bana ters gelmekteydi, hem de (art) niyet. İyi oldu böyle, iyi.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir