Su Piresi üretiminde farklı bir hikaye

 

       Bu hafta sonu su piresi yetiştirdiğim  (yada yetiştirmeye uğraştığım) için  bir kerede daha sevindim.. Su piresi sayesinde balık üretiminde uzmanlaşmış ve üretimhanesi olan can dostu arkadaşla tanışma  fırsatım oldu.  Aynı zamanda hemşerim olur ve bu hobiye gönül vermiş bir kişidir.  Bunu nereden anladın derseniz, götürdüğüm su pirelerine karşılık çok cömertce davranararak su piresi araştırmalarına destek olsun diye iyi bir ücret vermesiydi.

 

        Can dostu arkadaşla tanıştık ama onunda atması olmuş başka şehire hayırlı olsun. Belki bi daha görüşemeyiz  ama olsun gerçek bir hobici hemşerimle (su pireleri sayesinde) tanıştığım için çoook memnun oldum.

 

 -Sen ne yapıyorsun burada? diye sordular.

Bende akvaryumda ki balıklar için böcek topluyorum dedim. 

Senin hiç işin yok herhalde diye sormaz mı? Balıklara yem oluyor onlardan al da ver demesin mi? Bizim millet bilmediği işde olsa, o konuya yıllarını vermiş profösöre bile yol yordam gösterip ustalık taslaması yok mu yaa   sinirden bayılıyorum abi..

 

   Ben orada böcek incelerken bitkilere bakarken senin işin yok mu diyen adam ne yapıyor dersiniz. Derenin kenarına oturmuş diğerleri ile çene çalıyor. Be adam senin işin çokda  dere kenarında benim yanımda senin ne işin var.( Hani bi laf vardır yaa!! ((ustalar bilir bilmeyenlerde özelden sorsun anlatayım.))  Bir çocuk diğer bir çocuğa, benimki seninkini  şeyde görmüş demiş. Diğer çocukta seninkinin orda ne işi var demiş.) Bizim hesapta ona benzedi. 

    Böcekleri topladım arabaya bindim eve gelicem. Geldiğim yolu zaten gördüm aynı yoldan gitmiyeyim diye eve gelen ama başka güzergahtan dolaşan yoldan geldim. Genelde tercihim hep gittiğimden değilde farklı yoldan dönmektir.

 

            Gelirken bir köyün içinden yavaşça geçiyordum.   Geçerken bir çeşme gördüm. Önünde büyük  bi yalak diyim artık.  Hemen arabayı döndürüp çeşmenin önüne park ettim.  Arabadan indim çeşmeye gittim, üzerimde nehre girdiğim için şort ve üstte tişört vardı. Çeşmede el ayak yıkarken yalağın içine bakıyordum ne var ne yok diye. Yalak tertemizdi sanırım  fazla yosunlaşmadan dolayı içine kireç atıp temizlemişler. (yalağın kenarlarında beyaz beyaz kireç izleri vardı). Yalaktan dökülen su aşağı doğru açıkta akıp gidiyordu. İçinde ördekler vardı.  Ördekler varsa ilerde göl gibi yer olmalıydı vede suda canlı olabilirdi. 

 

           Şöyle gözümle akıp giden suyu takip ettim. 30 metre ilerde küçük bir evin kenarından ufak bir göletin taşla çevrilmiş kenarı gözüküyordu. Suyu takip ederek  evin kenarından göletin yanına geldim. Gölette balık yok gibiydi ve burada su piresi olabilirdi. Göletin kenarına nereden inebilirim diye etrafıma bakınırken  tam karşımda taş duvarın üstünde, çınar ağaçlarının altında sandalyelere oturmuş dedeler bana bakıyor Meğer göletin karşısı köy kahvesiymiş biz evden dolayı görmemişiz yada yeni bir su piresi kaynağı heyecanıyla dikkat etmemişiz.  Altımızda da şort varya sormayın durumu gari.  Bide diğer tarafa baktım oradan da üç genç kız gelmez mi? Kaç oğlum kaç şimdi bunlar eşşek sudan gelinceye kadar bizi dövmeden  tüyelim buralardan !! (Tabii memlekette eşek kaldıysa yine kendimizi şanslı saymalıyız.)

 

         Göleti möleti bırakıp kimseye çaktırmadan hızlıca çeşmeye gidip ayağımı yıkadım ve arkama baktım gelen-giden var mı diye? Yoktu bu iyi. Zaten karizmayı fena halde çizdirdik arabaya atladığım gibi köyden çıkıp uzaklaştım. Tekrar menderes kenarına bir yere geldim. Burada tenha bir yer bulup önce şortu çıkarıp pantalonu giydim. Sonra topladığım böcekleri süzüp temizleyip inceledikten sonra lepisteslerin yemiyeceğine ve üretime uygun olmadığına karar verip yine menderes kenarına bıraktım.

  

        Gün dinlenmişti akşama 1-2 saat kalmıştı. Süzgeci pet şişeleri toplayıp arabaya yerleştirirken telefon çaldı. Hayırdır deyip cepten çıkardım. Gelen telefon hanımdandı. Çocuklar için bugün aldığımız yavrulu yatak kırılmış.  Eee getirip montaj edenlere telefon et gitmedilerse gelsinler baksınlar. Zaten bi kerede aksilik olmasa şaşardım....

 

 

 

  

 

Bu su piresi kistleri büyüklük  açıklaması için  toplu iğne koydum. Renk ve şekil için yakın çekim yaptım.

 

 

Bu resimde ki şişe küçük iğne ilaç şişesidir.

 

Buda burakguranın merak ettiği kürekçeken küçüğü ve copepodlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bunlarda küçük memleket gezintisinden makine merceğine takılan akvaryumluk bitkiler. Artık bundan  sonra fotoğraf eklemek yok çünkü kamera düştü ve arızalanıp karardı Şanssızlık her zaman takipteydi yani. .  Tabii su piresi için kamera bozarsak olacaklarıda siz düşünün..

 

 

 

                 Üretim pek güzel gitmiyor  ama o gördüğün copepodlar daha dün doğadan bulup geldim. Yinede mutluyum bu işle uğraştığım için bir kaç arkadaşa yardımcı olabildiysek onları mutlu edebildiysek bizde onlar kadar mutlu oluyoruz. 

 

Bu akşam mahallede düğün var su pireleri müzik eşliğinde cemilem oynayacaklar...

 

       Saate baktım iftara daha vakit vardı. Bi tane hurma çekirdeğini çıkarıp bidonun içine salladım kimse görmeden. Ertesi gün baktım bidondaki su yeşillenmeye başlamış. Oldu bu iş yeşil su sorununa çözüm bulduk galiba.. Neyse 1-2 gün daha kalsın hurma içerde de su iyice yosunlansın diye düşündüm.   2 gün sonra aklıma geldi bi bakayım dedim bidona.

 

          Aha oda ne!!! Bizim bidoınun üstü köpük köpük olmuş. Suyun rengi açık yeşil. Su başlamış içinden sürekli kabarcık çıkarmaya...  Noluyo yav!!! Ben köpükleri temizliyorum yine köpük oluyor..   Sonra hurma geldi aklıma. Hurma şekerli olunca havada sıcak ya !!  Bizim yeşil su, hurma şarabı olmuş ondan köpürmeye başlamış. Eğerkine benim bi suçum yok, tamamen iyi niyetli yapılmış bir şeydi ama yan etkisi tutmuş şarap olmuş abii ben ne yapayım??

 

              Mübarek ramazan ayında mübarek meyveden ne bulduk yaa!!! Tövbe tövbeee!!