ÖZGECAN İÇİN TEPKİ...
Bu tip olayların sadece eğitim ile ilgisi olmadığı ortada. Kaç yaşına gelmiş rektörlerin, dekanların bile aile içi şiddete karıştığı haberlerini de okumaktayız.[/QUOTE]
Mert arkadaşıma sadece üstte alıntı yaptığım kısmı hariç kelimesi kelimesine katılıyorum. Ancak bu bir eğitim sorunudur. Şahsi kanaatim dekan, rektör, mühendis... Bu kişiler öğretimini tamamlamış ve bu ünvanı haketmiş olabilirler. Ama asıl sorun şu eğitimini tamamlayıp adam olabilmişler mi? Eğitim; anne-babanın, toplumun, öğretmenlerin, alimlerin, hükümet ve siyasi partilerin yani hepimizin üzerinde düşünmesi gerektiği bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Finlandiya'da çocukların eğitimi-öğretimi sırasında kesinlikle rekabet oluşturacak etkinlikler yapılmıyormuş. Sebebi ise çocuğu kinden, nefretten uzak tutmakmış. Eleştiren olabilir, beğenmeyen olabilir, ama çocuklarının geleceği için düzenli ve sistematik bir program belirlenmiş. Bunun adı öğretim değil arkadaşlar bunun adı eğitim. Bizde ise sadece sınav merkezli, öğretimin ön planda olduğu bir sistem uygulanmakta ve çocukların kişiliklerine yönelik sistematik bir eğitim sistemini tam anlamıyla uygulayamamaktayız.
Sigmund Freud; İd, ego, süper ego tanımlarını yaparken bilinçaltının insanın hayatında ne derece etkili olduğunu çok etkileyici olarak dile getiriyor. Daha o kadar fazla ve dikkat çekici tespitleri var ki, ama biz Sigmund Freud'u üniversite de bile doğru düzgün işleyemedik. Çünkü sapık dediler, ya da konuştuğu üslubun bizim kültürümüze ters olduğunu söylediler. Çoğu yaştaşım, ben yaşta olanların neredeyse %70-80 ni psikanalizi, psikolojiyi ya bilmiyor ya da önemsemiyor. Ama şunu bilmeliyiz. Bir mühendis yine mühendis olan eşine gerdek gecesi tecavüz etmeye yelteniyorsa bunu bilinçaltının dışında hiçbir şeyle açıklayamayız. (Şahsi fikrim)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Bu tip olayların sadece eğitim ile ilgisi olmadığı ortada. Kaç yaşına gelmiş rektörlerin, dekanların bile aile içi şiddete karıştığı haberlerini de okumaktayız.[/QUOTE]
Mert arkadaşıma sadece üstte alıntı yaptığım kısmı hariç kelimesi kelimesine katılıyorum. Ancak bu bir eğitim sorunudur. Şahsi kanaatim dekan, rektör, mühendis... Bu kişiler öğretimini tamamlamış ve bu ünvanı haketmiş olabilirler. Ama asıl sorun şu eğitimini tamamlayıp adam olabilmişler mi? Eğitim; anne-babanın, toplumun, öğretmenlerin, alimlerin, hükümet ve siyasi partilerin yani hepimizin üzerinde düşünmesi gerektiği bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Finlandiya'da çocukların eğitimi-öğretimi sırasında kesinlikle rekabet oluşturacak etkinlikler yapılmıyormuş. Sebebi ise çocuğu kinden, nefretten uzak tutmakmış. Eleştiren olabilir, beğenmeyen olabilir, ama çocuklarının geleceği için düzenli ve sistematik bir program belirlenmiş. Bunun adı öğretim değil arkadaşlar bunun adı eğitim. Bizde ise sadece sınav merkezli, öğretimin ön planda olduğu bir sistem uygulanmakta ve çocukların kişiliklerine yönelik sistematik bir eğitim sistemini tam anlamıyla uygulayamamaktayız.
Sigmund Freud; İd, ego, süper ego tanımlarını yaparken bilinçaltının insanın hayatında ne derece etkili olduğunu çok etkileyici olarak dile getiriyor. Daha o kadar fazla ve dikkat çekici tespitleri var ki, ama biz Sigmund Freud'u üniversite de bile doğru düzgün işleyemedik. Çünkü sapık dediler, ya da konuştuğu üslubun bizim kültürümüze ters olduğunu söylediler. Çoğu yaştaşım, ben yaşta olanların neredeyse %70-80 ni psikanalizi, psikolojiyi ya bilmiyor ya da önemsemiyor. Ama şunu bilmeliyiz. Bir mühendis yine mühendis olan eşine gerdek gecesi tecavüz etmeye yelteniyorsa bunu bilinçaltının dışında hiçbir şeyle açıklayamayız. (Şahsi fikrim)
Mesut abi telefondan yazdığım için uzun uzadıya yazamadım ilk mesajımda ancak gönlümden, aklımdan ne geçiyorsa zaten yazmışsın.
Ben ilk mesajda yazdığım gibi genel olarak dini bir zayıflık olduğu kanaatindeyim ve bu durumu gözlemlemek oldukça kolay olacaktır.
"Kur'an ın Türkçe'sini okumak az sevaptır, Arapça okuyun" diye diye onlu yaşlara kadar okumadan, kulaktan dolma bilgilerle inanan, sorgulamayan biri olarak bu durumda ki yanlışlığı kendi büyüklerime dahi anlatamıyorum.
En basitinden daha dün Özgecan kardeşimizin haberi üzerine yaptığımız bir muhabbetin bir kısmında da bu durumlardan bahsettik; "bizler Müslümanız Allah diyoruz, Hristiyanlar Tanrı der" diyerek Türk'e ve Türkçe'ye özgü olan "Tengri" kelimesinin günümüz ifadesi ile Tanrı bile demeyi yabancılık olarak gören bizler için Türkçe Kur'an oldukça lüks.
Toplumun tarih bilgisine sahip olmayıp ya da sadece Osmanlı'yı biraz biraz tarihi kabul etmesi, tercümenin kullanılışının sorgulanmasına sebep olmaktadır.
"Ezan Türkçe okunursa ahengi bozulmakta" deniliyor ancak burada da şöyle bir durum ortaya çıkıyor ahenk mi önemli yoksa doğru tercüme edilen, anlaşılan bir ezan mı ?
Konu içeriğinden dışarı oldukça çıktım ancak rahatsızlık olursa düzenleme yaparım, açıkçası eş dost arasında bu konuda bir kaç gündür fikir beyan ettiğim için yazmadan edemedim.
Beğenenler: [T]72854,mesutok[/T][T]164515,Shogun38[/T][T]166660,370Z[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Beğenenler: [T]151275,Nefer[/T][T]161222,batu.gulsah[/T][T]164515,Shogun38[/T][T]166660,370Z[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Beğenenler: [T]72854,mesutok[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir