Osmatik Şok
OSMATİK ŞOK
Akvaryum hobisi olup da balığı ölmemiş olan kimse yoktur. Balık öldüğünde de az ya da çok bir şok yaşarız galiba. Bir çoğumuz aşağıdakilere benzer ifadeleri birkaç kez söylemişizdir.
-Akvaryumcudan aldığım balık fazla yaşamadan öldü. Hastalıklı balık satıyorlar!
- Balığımın bir sorunu yoktu. Birden can çekişti ve öldü. Bir neden de yoktu ki?
- Aldığım yeni balıkla akvaryuma hastalık geldi. Balıklarım teker teker ölüyorlar.
Ani balık ölümlerinin birer nedeni elbette vardır. Çoğu kez üç aşağı, beş yukarı bu ölümlerin nedenini de yakalarız.
Bu yazı; balıkları ölen ve bunun karşısında ne yapacağına karar veremeyen kişilere yardımcı olmak içindir.
Tatlı su balıkları su içmezler. Suyu derilerinden geçirerek vucutlarına alırlar. Suyun bu geçişine osmoz denilir. Osmoz olayının gerçekleşmesi için doğa kendi şartlarını oluşturmuştur. Balığın yapısı ve suyun niteliği bu işlemin gerçekleşmesine uygun yapıdadır. Biz balığı ve suyu doğadan çekip alıp, odamıza getirip de “Hadi burada yaşa!” demekle onları yaşatamayız. Balığın yaşayacağı nitelikte suyu da hazırlamalı ve devamını sağlamalıyız.
Suyun kalitesi, mikropsuzluğuna, mineral miktarına, sıcaklığına, havalandırılmasına, atık maddelerin azlığına bağlıdır. Konuyu akademik kelimelerle karmaşık bir duruma sokmak istemiyorum ancak su kimyası canlılar hayati bir konudur.
Balığı sadece seyretmek için besleyenler, su konusunda ne yapmalılar?
Çeşme suyu kullanmalılar. Çeşme suyunu bir kapta dinledirerek;
klorunun uçmasını beklemeli ve
akvaryum sıcaklığına kadar ısıtarak,
akvaryumuna yavaş yavaş ilave etmelidir.
Bu işlemi herkes biliyor ancak ne yazık ki; doğru olarak uygulayan çok azdır. Suya tuz, ilaç, vitamin, her türlü yiyecek ve içecek atılması konusu; var olan bir hastalığın tedavisi için bir zorunluluk olmadıkça yapılmamalıdır. Akvaryum suyunun temizlenmesi ve havalandırılması ile zaman zaman bir miktar suyun alınıp yerine dinlenmiş su eklenmesi yapılmalıdır.
Üretim yapanlar ise kendi üretim sularını hazırlayacak donanımlara sahip olmalılardır. Bu konu nasılsa her üretici tarafından bilinçli olarak yapılması gerektiğinden, burada yazmaya gerek yoktur.
Osmatik Şok konusu:
Akvaryum suyunun niteliklerini belirleyen değerlerdeki, ani ve tolere edilemeyecek büyüklükteki değişimler, balıktaki osmoz olayının bozulmasına neden olur ve balık perişan bir duruma girer yani şoka girer. Bu şok da osmatik şok olarak bilinir. Bu şok ile balığın dayanma gücü tükenir, bağışıklık sistemi çöker. Tüm hastalıklar ve ölümcül fiziksel çürümeler balıkta görülmeye başlar.
Osmatik şoka neden olan: Balığın yaşadığı ortamın, birden bire tamamen farklı bir ortamla değiştirilmesidir. Balığın başka akvaryuma alınması, akvaryum suyunun değiştirilmesi, ani sıcaklık düşüşleri, suya tuz, ilaç, yiyecek, içecek atmak vb. bu şokun oluşmasını tetikleyen nedenlerin başında gelir.
Kulaktan duyulan telkinlerle; çok faydalı, çok koruyucu, süper büyütücü, inanılmaz şahane bir şey ifadelerine kapılarak akvaryum suyunu; ilaç, tuz, vitamin, asit, maden suyu, limon vb. kimyasallar ile yiyecek ve içecek ile doldurmayın. Bunlar hep balığı perişan eden maddelerdir ve bir tedavi amacı yoksa kullanmayın. Bilindiği gibi tedavi de belli bir sürede olur. Bunların kullanımını koruyucu diye devamlı olarak yapmayın. Balığın ihtiyaç duyacağı maddeler yemin içinde vardır, suyuna katmayın, yemine katın.
Balık açısından önemli olan doğadaki su niteliğinin akvaryumda var olmasıdır. Balığınızın dinlenmiş çeşme suyuna alışmış olması önemli olup, sizin de su eklerken aynı sıcaklığa getirmeniz yanında yavaş yavaş ekleme işlemini yapmanız önemlidir. Bu basit fakat balığın hayatı açısından ölümcül öneme sahip bir işlemdir. Kısaca suyun; sertliğini (Devamlı çeşme suyu), sıcaklığını (genelde 23-26 derece) ve tuzluluğunu (Tuz atmayın) değiştirirken çok düşünmeliyiz.
Su değişiminin ne denli önemli olduğunu, ne yazık ki balıklarınızı kaybettiğiniz zaman anlıyorsunuz.
Şoka giren balık nasıl anlaşılır?
Renkler solgunlaşır ve canlı renkler kaybolur. Vucutta kararmalar belirir. Yüzgeçler kasılır. Kusmalar başlar ve su bulanır. Mukozalar ayrılır ve vucutta morluklar başlar. Denge sağlanamaz, yan yatmalar ve yıkılmalar başlar. Aniden fırlayarak, sağa-sola çarparlar. Su yüzeyine ani yükselmenin peşinden, hızla dibe çökerler. Vucudun arka kısmındaki yüzgeçlerde erimeler başlar, kısmi felç ortaya çıkar ve solumalar hızlanır. Dipte hareketsiz yatarlar. Peşinden her tür hastalık ve ölüm gelir. Kurtulma neredeyse imkansızdır.
Balığın büyüklüğü ve şoka dayanma gücü önemlidir. Balık yeni şartlara uyum sağlarsa sorun çıkmaz. Eğer şoka girerse yapacak pek bir şey yoktur, iş şansa kalmıştır. Eğer ilk anda farkedilirse balığı hemen oradan alıp, kendi ortamına koymak yerinde olur. Geç farkedilirse artık onu eski yerine almak ya da orada tutmak size kalmış. İlaç, tuz vb kimyasallar eklemek; işte öylesine yapılan şeylerdir ve şoku, daha da atlatılmaz duruma getirir.
Şimdiye kadar ifade ettiğim hususlar, herkes tarafından az ya da çok bilinen şeylerdi. Bir başka konu var ki pek gündeme gelmiyor ya da yeteri kadar bilinmiyor. Bu husus ise balıkların satışa sürülmesinde; bilinçli ya da bilinçsiz olarak, balıkların şoka uğratılmasıdır.
Ülkemize genellikle uzak doğudan, balık ithal edilmektedir. Uzak doğuda sular, yumuşak (Ph 6 yaklaşık) sudur yani içindeki kireç oranı düşüktür. Akvaryum balıklarının neredeyse tümünün üretiminde kullanılan suyun sertliği de düşüktür, yani yumuşak (Ph 6 yaklaşık) sudur. Bu bir başka ifade ile; üreticiden çıkan balık, % 99 oranında yumuşak su ile paketlenir anlamına gelmektedir. Ülkemizdeki üreticilerde de genelde durum böyledir. Balıklar, ithalatçıya ya da toptancıya geldiğinde paketlerinden alınır ve akvaryumlara konur, tabi ki çeşme suyu içeren akvaryumlara. Burada ilk şoku yiyorlar. Balık büyükse dayanıyor. İthalatçı bu balıkları, hiç bekletmeden akvaryumculara kargoluyorlar. Balıklar yola çıkarken zaten şokta, bir de yolda sıcaklık değişimi ve havasızlık, üstelikte açlık, hayvanları iyice perişan ediyor. Akvaryumcuya geldiğinde ise bir başka akvaryuma atılıyorlar ve bir darbede böyle yiyorlar. Büyük balık dayanıyor. Biz, bu esnada, akvaryumcudan balık aldıysak, artık evde onların can çekişmesini seyrederiz, elden gelecek bir şey kalmaz.
Bence en doğrusu, Türkiye’de ph:7 alışmış balıkların ticareti yapılmalı. Genelde bu sektörde, yavru balık satışları yapılmakta ve yavru balıklar da mineral açısından zengin olan sularda hızlı bir gelişim göstermektedir. Yani yavru balıklar için ülkemizdeki çeşme suyu, çok uygundur. Tabi istisna olan durumlar da vardır.
Üretici, Ph:7 ortamına alıştırdığı balığı satışa sunmalı, ithalatçı ve toptancı, üreticiden bu şartı istemelidir. Bu yapılmazsa; ithalatçı/toptancı aldığı balığı Ph:7 ortamına kendisi alıştırmalı ve akvaryumcuya göndermelidir. Eğer bu işlemde yapılmazsa, o durumda; ithalatçı/toptancı kendisine gelen balığı, aynı PH değerlerindeki akvaryumlara koyup, şoka girmesini önlemelidir. Bu balıkları satarken de su değerlerini belirten yapışkan etiketleri, paketlerin üzerine yapıştırmalıdır. Akvaryumcuya gelen bu balıklar, aynı ortam şartlarını içeren tanklara alınmalı ve satılırken su değerleri paketin üzerine yapıştırılmalıdır.
Bence bu hususların bir standartı olmalı ve bunun sağlanması da denetlenmelidir. Balıkların canları ve ülke kaynakları, bu şekilde telef edilmemeli ve boşa gitmemelidir. Geçimini balık ticareti ile sağlayan bu tüccarların, az bir yatırım yaparak ve işlerine biraz dikkat vererek yapmaları ile balık yaşamını ve ülkenin kaynaklarını koruma sorumluluklarını yerine getireceklerine inanıyorum.
Kendileri, hızlı bir şekilde malı elden çıkardıkları için, bir zarar görmüyorlar ancak gerek akvaryumcular ve gerek amatörler oldukça sıkıntı çekiyorlar. İstisna olanlar hariç kalsın ama diğer tüccarlar; “İşinizi iyi yapın!” ve bunların ticaret yapmasına izin veren yetkililer, “Bunları denetleyin!”. Akvaryumcular; size şoka girmiş balık gönderen toptancıyı ikaz edin ve balık almayın, balıkların su değerlerini gösteren etiketlerin olmasını isteyin ve bunları kontrol edin. Amatörler; aldığınız balığın su değer etiketini isteyin. Yeni gelen balığı almayın.
Vatandaş olarak bunu belirtmenin de bir görev olduğunu düşünüyorum.
Herkese sağlıklı ve kayıpsız balıklar.
Teşekkür Edenler: [T]222836,Kerimm[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir