Lepistes Beslemek Istiyorum
Gönderim Zamanı: 16 Ağustos 2015 12:46
Balıkların yavruları. Senin beta duruyor mu abla ?
Saygılar................................[EDIT]Burakak123,2015-08-19 22:02:25[/EDIT]
Saygılar................................[EDIT]Burakak123,2015-08-19 22:02:25[/EDIT]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 16 Ağustos 2015 12:48
Isıtıcının amacı tam olarak suyu ısıtmak değil su sıcaklığını sabit tutmaktır yani ısıtıcısız olmaz
Beğenenler: [T]174735,betta_akvaryumu[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 16 Ağustos 2015 12:51
[QUOTE=Erdemy54]İsrafil kardeş yazdıklarını okudum. Faydalı bilgiler için teşekkürler. Bende yeni baslayan biri olarak sormak istediğim birkaç soru var.
1.si sıfır olarak aldığımız akvaryum, kum, aksesuar vs. Gibi tüm malzemelerin ilk temizlenmesi, dezenfektesi ne sekikde yapılır.
2.si azot dengesini oluşturmak icin değiştirilen su miktarinin oranı nedir.
3.sü diğer arkadaşların bahsettiği su üstü bitkisine örnek olarak ne koyabilirim.[/QUOTE]
1 soru cevabı. kumunuzu normal suda yıkayıp sonra kaynar suda durulayıp koyabilirsiniz aksesuar olarak renkli kimyasal pilastik malzemelerden yana kullanım yapmamanızı öneririm salınım yapar mutlaka ve balıklara zarar verir dogal taşlar veya kökler koyabilirsiniz.
2 soru cevabı. sudaki döngüyü ben balık akvaryuma eklenmeden yapılmasını öneriyorum örnegin benden bir balık türü alıcaksın öncesinde benim varsa pipo filitrem yoksa 1 litre kadar akvaryum suyumdan alıp akvaryumunuza ekleyip 1 hafta bu şekilde boş çalıştırıp döngüyü saglamanız daha faydalı olucakdır ve bir kaç adet salyangoz ile suyu düzenlemeniz ekleyeceginiz balıklara su degişimi yaşatmayıp rahat bir yaşam sunacakdır.
3 soru cevabı bitkili akvaryum yapıcaksanız eger altta bitki olucaksa üste bitki koymanı azda olsa ışık kaybına neden olup alttaki bitkilere zararlı olucakdır eger sadece su yüzeyinde olucaksa su mercimeği veya su sümbülü ile su üstü bitkilendirme yapabilirsiniz saygılarımla keyifli hobiler dilerim iSrafil YıLMaZ..
1.si sıfır olarak aldığımız akvaryum, kum, aksesuar vs. Gibi tüm malzemelerin ilk temizlenmesi, dezenfektesi ne sekikde yapılır.
2.si azot dengesini oluşturmak icin değiştirilen su miktarinin oranı nedir.
3.sü diğer arkadaşların bahsettiği su üstü bitkisine örnek olarak ne koyabilirim.[/QUOTE]
1 soru cevabı. kumunuzu normal suda yıkayıp sonra kaynar suda durulayıp koyabilirsiniz aksesuar olarak renkli kimyasal pilastik malzemelerden yana kullanım yapmamanızı öneririm salınım yapar mutlaka ve balıklara zarar verir dogal taşlar veya kökler koyabilirsiniz.
2 soru cevabı. sudaki döngüyü ben balık akvaryuma eklenmeden yapılmasını öneriyorum örnegin benden bir balık türü alıcaksın öncesinde benim varsa pipo filitrem yoksa 1 litre kadar akvaryum suyumdan alıp akvaryumunuza ekleyip 1 hafta bu şekilde boş çalıştırıp döngüyü saglamanız daha faydalı olucakdır ve bir kaç adet salyangoz ile suyu düzenlemeniz ekleyeceginiz balıklara su degişimi yaşatmayıp rahat bir yaşam sunacakdır.
3 soru cevabı bitkili akvaryum yapıcaksanız eger altta bitki olucaksa üste bitki koymanı azda olsa ışık kaybına neden olup alttaki bitkilere zararlı olucakdır eger sadece su yüzeyinde olucaksa su mercimeği veya su sümbülü ile su üstü bitkilendirme yapabilirsiniz saygılarımla keyifli hobiler dilerim iSrafil YıLMaZ..
Beğenenler: [T]176764,Erdemy54[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 19 Ağustos 2015 08:51
[QUOTE=Burakak123]Balıkların yavruları. Senin beta duruyor mu ?
Saygılar................................[/QUOTE]
Evet duruyor neden sordunuzki?[:?]
Saygılar................................[/QUOTE]
Evet duruyor neden sordunuzki?[:?]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 19 Ağustos 2015 11:05
*Lepisteslerin ve diğer canlı doğuranların bakımı zordur.Hemen hemen herkes başlangıç balığı olarak tercih etse de bu narin canlılar için iyi bir bakım yapılması gerekir.
*Lepistesler değişik ortamlarda yaşıyorlar.Doğal ortamlarının videolarına bakarsanız kimisi taşlık alanlarda kimisi bitkili alanlarda yaşıyor.Seçim size kalmış ama benim tavsiyem kesinlikle bol bitkili bir akvaryum.
*Lepistesler sakin ve barışcıl hayvanlardır.Yani kılıçkuyruk gibi bi akvaryumda 2 erkeğin olması o kadar büyük bir sorun yaratmaz.
Yavru yeme eğilimleri elbette bakımlarıyla doğru orantılı ama kolay bir eğitimle yavru yememe özelliğini balıklarınıza kazandırabilirsiniz.Zaten güzel,bitkili bir ortamda ve güzel beslenmiş balık yavruyu umursamıyor.
- Yukarıda da dediğim gibi güzel bir ortamda sizi oldukça memnun edebilecek balıklar ama aksi durumda (kötü ortamda) sizi hobiden soğutabilir.
-Isıtıcı konusunda da eğer imkanınız varsa alın.
*Lepistesler değişik ortamlarda yaşıyorlar.Doğal ortamlarının videolarına bakarsanız kimisi taşlık alanlarda kimisi bitkili alanlarda yaşıyor.Seçim size kalmış ama benim tavsiyem kesinlikle bol bitkili bir akvaryum.
*Lepistesler sakin ve barışcıl hayvanlardır.Yani kılıçkuyruk gibi bi akvaryumda 2 erkeğin olması o kadar büyük bir sorun yaratmaz.
Yavru yeme eğilimleri elbette bakımlarıyla doğru orantılı ama kolay bir eğitimle yavru yememe özelliğini balıklarınıza kazandırabilirsiniz.Zaten güzel,bitkili bir ortamda ve güzel beslenmiş balık yavruyu umursamıyor.
- Yukarıda da dediğim gibi güzel bir ortamda sizi oldukça memnun edebilecek balıklar ama aksi durumda (kötü ortamda) sizi hobiden soğutabilir.
-Isıtıcı konusunda da eğer imkanınız varsa alın.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 19 Ağustos 2015 11:51
Eğerki oda içerisinde bitkili bi akvaryum yapmayı düşünürseniz çok soğuk olmadığı ve oda sıcaklığı da yeterli derecedeyse ısıtıcıya gerek kalmayabilir çünkü bitkili için ışıklandırma tertibatı yapacaksınız demektir bunun içinde ışıklandırma günde min 8 saat yanmalıdır buda akvaryumun suyunu yeteri miktarda ısıtır anlamına gelir.yazın akvaryumu soğutmak için fan bile kullanabilirsiniz yani ısıtıcı şart değil bu durumda...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 18 Ocak 2017 12:21
Merhaba arkadaşlar konu biraz eskimiş olsada yeni bir konu açmak istemedim.
20 litrede lepistes besleyemeyeceğimi düşündüm Ve 35 litrelik bir akvaryum aldım sonunda birkaç sorum olacak:
1-hava motoru şart mıdır lepistesler için birde filtre alacağım pipo filtre işimi görür mü?
2-birde bitki olarak Java moss bulabilirsem eğer Java fern alacağım bu bitkilerde ışıklandırma ne kadar lazımdır birde co2 sistemi şart mıdır.
3-balıkları akvaryuma eklemeden kaç gün önce akvaryumu hazırlamalıyım ve neler yapmalıyım hazırlarken mesela dezenfekte için tuz atabilir miyim?
20 litrede lepistes besleyemeyeceğimi düşündüm Ve 35 litrelik bir akvaryum aldım sonunda birkaç sorum olacak:
1-hava motoru şart mıdır lepistesler için birde filtre alacağım pipo filtre işimi görür mü?
2-birde bitki olarak Java moss bulabilirsem eğer Java fern alacağım bu bitkilerde ışıklandırma ne kadar lazımdır birde co2 sistemi şart mıdır.
3-balıkları akvaryuma eklemeden kaç gün önce akvaryumu hazırlamalıyım ve neler yapmalıyım hazırlarken mesela dezenfekte için tuz atabilir miyim?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Ekim 2020 10:23
[QUOTE=iSrafiL06]Lepistes Almadan Önce Lütfen Okuyunuz.
Lepistesler sanılanin aksine eski suyu severler yaşadiklari ortamlar piril piril berrak sular değillerdir.
Küçük akvaryumlarınıza büyük filtreler takmayınız yarattiği sirkülasyon bedeni küçücük olan bir lepistesi gereğinden fazla hirpalamasına sebep olacak yorgun düşüp ölecektir.
Lepistes balıklarınızı tek tür beslemenizi öneririm her zaman başka türleri kariştirmak bana anlamsiz gelmiştir.
Akvaryum hobisi profesyonelleştikçe hangi türü beslerseniz besleyin zamanla külfet haline gelebilir masraflarınızı ve alım yaptiğiniz ekipmanlari ileriye yönelik alırsaniz daha az zarar etmiş olursunuz .
Lepistes balıklarınızın ömrü 10 sene değildir ortalama 1 yada 1.5 sene yaşarlar dişi lepisteslerin bellerinde sürekli doğumlardan ötürü bükülme meydana gelebilir yanliş bilgilendirme ile yillarca yaşatacağinizi sanmayin çünkü yerli üretimlerde bile bu tip ölümler meydana geliyor.
YENİ KURULAN TANK SENDROMU NEDİR ?
Akvaryum hobisine yeni başlayan pek çok amatör aynı yoldan geçmiştir herhalde:
50-60 litrelik bir akvaryum alınır. Satıcının tavsiyesi doğrultusunda kurulur, bir-iki gün çalıştırılır. (Bu süre bazen 1-2 hafta da olabilir). Sonra içine balıklar eklenir. İlk birkaç hafta boyunca herşey gayet güzel gitmektedir. Derken bir gün birden bire balıklar ölmeye başlar.
Görünüşte hiç bir neden yoktur. Birkaç gün öncesine kadar gayet sağlılıklı bir şekilde akvaryumun içinde oradan oraya yüzen zavallı balıklar, yemeden içmeden kesilmiş bir şekilde yüzgeçleri büzüşmüş vaziyette ya dibe çökmüştür, ya da yüzeyde, ağzlarını havaya açmış ölmeyi beklemektedir.
Ölen balıklar çıkartılır, yerlerine yenileri eklenir, ama bu yeni eklenen balıklar da süratle aynı semptomları gösterir ve ölürler.
Pek çok yeni başlayan hobi erbabı, akvaryuma avuç dolusu ilaç eklemeye başlarlar. Hiç bir faydası olmaz. Sağa sola sorarlar, birbirinden alakasız, beşibiryerde cevaplar alırlar:
-Parazit olabilir –tuz ekle, ısıyı arttır.
-Silkon zehirlenmesidir, akvaryumu değiştir.
-Bulaşıcı hastalık var, akvaryumu komple boşalt dezenfekte et, yeniden kur.
Ne yazık ki bu yöntemlerin hiç birisi bir işe yaramaz.
Genellikle, şişeler dolusu ilacın hiçbir faydası olmadığını gören acemi akvaristler, yapılabilecek en yanlış işi yaparlar: Tüm akvaryum boşaltılır, kumu, taşları, dekorları kaynatılır, akvaryum tuzla ovulur, yeni baştan kurulur. Yeni balıklar eklenir.
Birkaç hafta herşey yine yolunda görünür. Ama derken sil baştan, balıklar yeniden ölmeye başlar.
Bu tür senaryoların çoğu, acemi akvaristin “ben bu işi beceremiyorum” demesi ve akvaryumunu elden çıkartması, ya da balkonda saksı haline getirmesi ile son bulur.
Halbuki yeni kurulan bir akvaryumda birkaç hafta veya ay içerisinde görülen balık ölümlerinin hiç birisi sebepsiz değildir. Tam tersine çok güzel bir sebebi vardır: YENİ AKVARYUM SENDROMU.
Tabiatta, onmilyonlarca yıldır süregelen bir takım doğal döngüler vardır: Su döngüsü, oksijen döngüsü, Azot döngüsü gibi. Tüm bu döngüler, doğal hayatın (ve de insan hayatının) devamı için gereken dengeleri oluştururlar.
Akvaryum gibi yapay bir ortam, ilk oluşturulduğunda tüm bu döngülerin ve dengelerin dışındadır. İşin iyi tarafı, birtakım dengeler, biz istesek de istemesek de kendiliğinden oluşacaktır. Ama işin bir de kötü tarafı var: bu dengelerin oluşması zaman alır.
Akvaryum ilk kurulduğu anda, içinde sadece su (ve kum ve dekorasyon vs) bulunan bir fanustur ve bu fanusun içerisine bir canlı eklendiğinde, doğal olarak oluşacak atıkları parçalayacak ve de zararsız hale getirecek en önemli mekanizma olan AZOT DÖNGÜSÜ’nden yoksundur.
Peki nedir bu Azot Döngüsü?
Akvaryumda yaşayan her canlı (balıklar, salyangozlar, karidesler, bitkiler vs) atık üretir. Bu atıklar, ve de yenmeyen yemler gibi diğer organik maddeler çözülürken amonyak (NH3) denen gaz orta çıkarlar.
Doğal döngü içerisinde, Amonyak (NH3) tabiatta varolan “nitrosomonas” türü bakteriler tarafından okside edilerek Nitrit (NO2)’e dönüştürülür. Ortaya çıkan nitrit, bu sefer “nitrobakter” adı verilen bakteriler tarafından tekrar parçalanarak nitrata (NO3) çevrilir. Ortaya çıkan nitrat ise bitkiler tarafından besin olarak kullanılır ve döngü tamamlanır.
Yeni kurulan bir akvaryumda, bu döngüyü gerçekleştirecek nitrosomonas ve nitrobakter türü bakterilerin yeterli bir popülasyona ulaşması, kullanılan filtreye, akvaryumun büyüklüğüne, biyolojik yükün (canlı popülasyonunun) duruma göre 2 ila 4 ay sürer. Bakteriler, akvaryumda kullanılan filtre medyasında, kumda, kayaların ve dekorasyonların üzerinde ve diğer bilmum yüzeyde kolonileşirler.
Biofiltre veya biyolojik filtre olarak da bilinen bu yararlı bakteri populasyonu yeterli düzeye ulaşmadan önce ise, maalesef ortaya çıkan amonyak ve nitrit gazları, balıklar için son derece ölümcül bir tehlike arz eder.
Özellikle yeni başlayan acemi akvaristler, bir heves çok sayıda balığı akvaryuma doldurdukları için, akvaryum suyu süratle amonyak bakımından zengin bir hale gelir. Çoğunlukla tavsiye edilen haftalık %25-%30 su değişimi ise maalesef amonyağı seyreltmek için yeterli değildir. Biyolojik filtrenin yetersizliğinden dolayı, hızla artan amonyak miktarı, özellikle de yüksek PH sularda zehirden farksızdır.
Amonyak, balığın beynini, merkezi sinir sistemini ve tüm iç organlarını etkiler. Dokularda ciddi hasara neden olur. Balıklar iştah kaybeder, su yüzeyinde toplanırlar, bazen de dibe çökerler. Doku hasarı yüzünden pul kayıpları, galsamada kanama, gövdede kırmızı lekeler gibi belirtiler ortaya çıkar. Ne yazık ki bu belirtilerin bir kısmı, parazit veya benzer enfeksiyonlarla karıştırıldığı için, akvaryuma dezenfektan konulur (çok çok büyük bir hata). Bu dezenfektanlar, yeni yeni kolonileşmeye başlayan nitrosomonasları süratle öldüreceği için, döngüyü geriletip fayda yerine zarar verirler.
Bu belirtiler, balıkların türlerine göre, aniden ortaya çıkabileceği gibi, yavaş yavaş da görülebilir.
Maalesef, pek çok acemi akvaristin yaptığı “suyu boşaltıp, kumu kaynatıp, kayaları dezenfekte etme” yolu, anlaşılacağı üzere hiç bir işe yaramayacağı gibi, döngüyü sıfır noktasına geri çevirdiği için “en yapılmaması gereken” işlemdir.
Biyolojik yükü az, filtre mekanizmaları doğru bir şekilde kurulmuş, düzenli su değişimi yapılan ve düşük PH (7-7.5) su kullanılan akvaryumlarda, dayanıklı balıklar bu ilk aşamayı atlatabilir. Ancak hemen ardından ikinci bir tehlike ile karşı karşıya kalırlar: NİTRİT.
Akvaryum ortamında yeterli popülasyona ulaşan nitrosomonas bakterilerinin açığa çıkardığı Nitrit (NO2), amonyak kadar olmasa bile, son derece tehlikeli bir kimyasaldır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini kısıtladığı için, özellikle uzun süre yüksek değerlerde kalması durumunda balıkların (suda yeteri miktarda oksijen olsa dahi) boğularak ölmesine neden olur. İşin kötü tarafı, nitrobakter türü bakteriler, nitrosomonaslara oranla çok daha yavaş bir popülasyon artışı gösterirler.
Giderek yükselen nitrit oranlarına maruz kalan balıklar, aynı amonyak zehirlenmesinde olduğu gibi iştahlarını kaybederler, su yüzeyine toplanırlar, hızlı hızlı nefes almaya çalışırlar. Sanki bir parazitten kurtulmak istiyormuş gibi akvaryum içerisindeki dekorasyonlara, kumlara, taşlara sürtünerek “kaşınırlar”.
Nitrit nedeni ile kanda biriken “methemoglobin” maddesi, kan rengini kahverengiye çevirir. Bu yüzden balıkların galsamaları kararır, açık renkli balıklarda genel bir kararma, renkli balıklarda renk kaybı olur. (nitrit zehirlenmesi, kahverengi kan hastalığı olarak da bilinir) Maalesef bu belirtiler de çeşitli enfeksiyon belirtileri ile karıştırılmaktadır. Eğer bu aşamada akvaryuma dezenfektan konulursa, zar zor kolonileşen nitrosomonaslar yok olacağından, hızla amonyak seviyeleri de artmaya başlayacaktır. Bu ikisinin bir araya gelmesi de haliyle en dayanıklı balıklar için bile ölümcüldür.
Yeni kurulan akvaryumlarda, biyolojik filtre (bakteri kolonileri) gelişip, azot döngüsü oturuna kadar görülen bu ölümlere “Yeni Akvaryum Sendromu” denmektedir.
Peki, yeni akvaryum “eskiyene” kadar balık ölümlerinden kaçınmak için ne yapılabilir:
- Öncelikle, genel olarak tavsiye edilen “akvaryumu boş çalıştırma” olayının, su ısısının oturması dışında hiç bir faydası yoktur. Akvaryumda çözülen veya çürüyen organik madde olmadığı takdirde bakteri populasyonu gelişmez. Bu yüzden mutlaka organik atık üretecek birşeylerin olması veya suni olarak amonyak eklenmesi şarttır.
En sık uygulanan yöntem, akvaryuma bir ya da iki tane balık koyup, bir-iki ay boyunca sürekli ve düzenli su değişimleri ile azot döngüsünü başlatmaktır. Bunun ardından balıklar yine yavaş yavaş eklendiği takdirde, çok bir sorun olmadan akvaryum “güvenli” bir hale getirilebilir. Maalesef yeni başlayan arkadaşların en çok yaptığı hata, bir anda çok sayıda balığı akvaryuma koymaktır. Bu da ölümcül bir hatadır.
- İkinci bir yol olarak, hiç balık koymadan, suya amonyak ekleyip döngünün oturmasını beklemektir. Her ne kadar bu yöntem, “en güvenli yöntem” olsa da, yeni başlayan birisinin 1-2 ay boyunca boş akvaryuma bakmayı istememesi yüzünden pek uygulama bulamamakta maalesef.
- Yeni kurulan bir akvaryum (çok istisnai durumlar haricinde) asla ve de kat’a tamamen boşaltılıp dezenfekte edilmemelidir.
- Akvaryum filtresi asla ve de asla, çeşme suyu ile yıkanmamalıdır. Çeşme suyunda bulunan klor, burada yaşamlarını sürdürmeye çalışan zavallı bakterileri efektif bir şekilde öldüreceği için biyolojik filtreyi etkisiz hale getirir ve de sudaki amonyak oranının süratle yükselmesine neden olur. Filtre medyası, dip çekme sırasında boşaltılan akvaryum suyunda çalkalanarak temizlenebilir.
- İlk bir kaç ay boyunca yemleme mümkün olduğu kadar az yapılmalı, yenmeyip dibe çöken yemler hızla akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
- Azot döngüsü oluşana kadar, dipte kesinlikle dışkı birikmesine müsade edilmemeli, bitkilerden dökülen yapraklar, dışkılar ve diğer organik atıklar günlük olarak akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
- Yine ilk birkaç ay boyunca, günlük %10-%15 su değişimleri yapılmalı, su değişimi sırasında mutlaka dip çekilmelidir. Amonyak ve nitrit gazları sudan ağır olduğu için dipte birikirler. Düzenli dip çekimi ile sudaki yoğunlukları kontrol altında tutulabilir.
- Test kitleri, her ne kadar pahalı da olsa, çok faydalıdır. Ama ne hikmetse yüzlerce liralık balıklarını kaybetmeyi göze alanlar, 60-70 lira verip sularının ne halde olduğunu kesin ve net bir şekilde söyleyebilecek test kitleri edinmekten kaçınırlar. Halbuki kaliteli bir Amonyak ve Nitrit test kiti ile, bu zehirli gazların sudaki yoğunluğu kontrol etmek ve su değişimlerini buna göre ayarlamak ve de balık ölümlerinden kaçınmak çok mümkündür.
Herkese sağlıklı akvaryumlar dilerim.
Feyyaz Tamer Kardeşimden alıntıdır...[/QUOTE
EKLEMEK istiyorum test cihazlarını akvaryumcular özellikle satması lazım su şartları çok önemli
daha önce istanbul eyüpte oturuyordum . balıklara çeşme suyunu 1 gün dinlendirip versem hic sıkıntı olmuyordu öyleki balık papulasyonu bazen 300 leri buluyordu .sonra ne oldu taşındık
beylikdüzüne taşındık . balıklar devamlı öldü ozamanlar test cihazları cok pahalıydı çakmadımda,hobiden uzaklaştım simdi bir test cihazı aldım 1 aydır bekliyorum ama değerler duzelmedi . damacana alıp denedim anca oyle şartlar iyi oldu .
eğer çeşme suyu kullanılacaksa mutlaka test cihazı tavsiye ederim . bir balığın öldüğünde o mutsuzluğu yaşamak istemiyorsanız.
Lepistesler sanılanin aksine eski suyu severler yaşadiklari ortamlar piril piril berrak sular değillerdir.
Küçük akvaryumlarınıza büyük filtreler takmayınız yarattiği sirkülasyon bedeni küçücük olan bir lepistesi gereğinden fazla hirpalamasına sebep olacak yorgun düşüp ölecektir.
Lepistes balıklarınızı tek tür beslemenizi öneririm her zaman başka türleri kariştirmak bana anlamsiz gelmiştir.
Akvaryum hobisi profesyonelleştikçe hangi türü beslerseniz besleyin zamanla külfet haline gelebilir masraflarınızı ve alım yaptiğiniz ekipmanlari ileriye yönelik alırsaniz daha az zarar etmiş olursunuz .
Lepistes balıklarınızın ömrü 10 sene değildir ortalama 1 yada 1.5 sene yaşarlar dişi lepisteslerin bellerinde sürekli doğumlardan ötürü bükülme meydana gelebilir yanliş bilgilendirme ile yillarca yaşatacağinizi sanmayin çünkü yerli üretimlerde bile bu tip ölümler meydana geliyor.
YENİ KURULAN TANK SENDROMU NEDİR ?
Akvaryum hobisine yeni başlayan pek çok amatör aynı yoldan geçmiştir herhalde:
50-60 litrelik bir akvaryum alınır. Satıcının tavsiyesi doğrultusunda kurulur, bir-iki gün çalıştırılır. (Bu süre bazen 1-2 hafta da olabilir). Sonra içine balıklar eklenir. İlk birkaç hafta boyunca herşey gayet güzel gitmektedir. Derken bir gün birden bire balıklar ölmeye başlar.
Görünüşte hiç bir neden yoktur. Birkaç gün öncesine kadar gayet sağlılıklı bir şekilde akvaryumun içinde oradan oraya yüzen zavallı balıklar, yemeden içmeden kesilmiş bir şekilde yüzgeçleri büzüşmüş vaziyette ya dibe çökmüştür, ya da yüzeyde, ağzlarını havaya açmış ölmeyi beklemektedir.
Ölen balıklar çıkartılır, yerlerine yenileri eklenir, ama bu yeni eklenen balıklar da süratle aynı semptomları gösterir ve ölürler.
Pek çok yeni başlayan hobi erbabı, akvaryuma avuç dolusu ilaç eklemeye başlarlar. Hiç bir faydası olmaz. Sağa sola sorarlar, birbirinden alakasız, beşibiryerde cevaplar alırlar:
-Parazit olabilir –tuz ekle, ısıyı arttır.
-Silkon zehirlenmesidir, akvaryumu değiştir.
-Bulaşıcı hastalık var, akvaryumu komple boşalt dezenfekte et, yeniden kur.
Ne yazık ki bu yöntemlerin hiç birisi bir işe yaramaz.
Genellikle, şişeler dolusu ilacın hiçbir faydası olmadığını gören acemi akvaristler, yapılabilecek en yanlış işi yaparlar: Tüm akvaryum boşaltılır, kumu, taşları, dekorları kaynatılır, akvaryum tuzla ovulur, yeni baştan kurulur. Yeni balıklar eklenir.
Birkaç hafta herşey yine yolunda görünür. Ama derken sil baştan, balıklar yeniden ölmeye başlar.
Bu tür senaryoların çoğu, acemi akvaristin “ben bu işi beceremiyorum” demesi ve akvaryumunu elden çıkartması, ya da balkonda saksı haline getirmesi ile son bulur.
Halbuki yeni kurulan bir akvaryumda birkaç hafta veya ay içerisinde görülen balık ölümlerinin hiç birisi sebepsiz değildir. Tam tersine çok güzel bir sebebi vardır: YENİ AKVARYUM SENDROMU.
Tabiatta, onmilyonlarca yıldır süregelen bir takım doğal döngüler vardır: Su döngüsü, oksijen döngüsü, Azot döngüsü gibi. Tüm bu döngüler, doğal hayatın (ve de insan hayatının) devamı için gereken dengeleri oluştururlar.
Akvaryum gibi yapay bir ortam, ilk oluşturulduğunda tüm bu döngülerin ve dengelerin dışındadır. İşin iyi tarafı, birtakım dengeler, biz istesek de istemesek de kendiliğinden oluşacaktır. Ama işin bir de kötü tarafı var: bu dengelerin oluşması zaman alır.
Akvaryum ilk kurulduğu anda, içinde sadece su (ve kum ve dekorasyon vs) bulunan bir fanustur ve bu fanusun içerisine bir canlı eklendiğinde, doğal olarak oluşacak atıkları parçalayacak ve de zararsız hale getirecek en önemli mekanizma olan AZOT DÖNGÜSÜ’nden yoksundur.
Peki nedir bu Azot Döngüsü?
Akvaryumda yaşayan her canlı (balıklar, salyangozlar, karidesler, bitkiler vs) atık üretir. Bu atıklar, ve de yenmeyen yemler gibi diğer organik maddeler çözülürken amonyak (NH3) denen gaz orta çıkarlar.
Doğal döngü içerisinde, Amonyak (NH3) tabiatta varolan “nitrosomonas” türü bakteriler tarafından okside edilerek Nitrit (NO2)’e dönüştürülür. Ortaya çıkan nitrit, bu sefer “nitrobakter” adı verilen bakteriler tarafından tekrar parçalanarak nitrata (NO3) çevrilir. Ortaya çıkan nitrat ise bitkiler tarafından besin olarak kullanılır ve döngü tamamlanır.
Yeni kurulan bir akvaryumda, bu döngüyü gerçekleştirecek nitrosomonas ve nitrobakter türü bakterilerin yeterli bir popülasyona ulaşması, kullanılan filtreye, akvaryumun büyüklüğüne, biyolojik yükün (canlı popülasyonunun) duruma göre 2 ila 4 ay sürer. Bakteriler, akvaryumda kullanılan filtre medyasında, kumda, kayaların ve dekorasyonların üzerinde ve diğer bilmum yüzeyde kolonileşirler.
Biofiltre veya biyolojik filtre olarak da bilinen bu yararlı bakteri populasyonu yeterli düzeye ulaşmadan önce ise, maalesef ortaya çıkan amonyak ve nitrit gazları, balıklar için son derece ölümcül bir tehlike arz eder.
Özellikle yeni başlayan acemi akvaristler, bir heves çok sayıda balığı akvaryuma doldurdukları için, akvaryum suyu süratle amonyak bakımından zengin bir hale gelir. Çoğunlukla tavsiye edilen haftalık %25-%30 su değişimi ise maalesef amonyağı seyreltmek için yeterli değildir. Biyolojik filtrenin yetersizliğinden dolayı, hızla artan amonyak miktarı, özellikle de yüksek PH sularda zehirden farksızdır.
Amonyak, balığın beynini, merkezi sinir sistemini ve tüm iç organlarını etkiler. Dokularda ciddi hasara neden olur. Balıklar iştah kaybeder, su yüzeyinde toplanırlar, bazen de dibe çökerler. Doku hasarı yüzünden pul kayıpları, galsamada kanama, gövdede kırmızı lekeler gibi belirtiler ortaya çıkar. Ne yazık ki bu belirtilerin bir kısmı, parazit veya benzer enfeksiyonlarla karıştırıldığı için, akvaryuma dezenfektan konulur (çok çok büyük bir hata). Bu dezenfektanlar, yeni yeni kolonileşmeye başlayan nitrosomonasları süratle öldüreceği için, döngüyü geriletip fayda yerine zarar verirler.
Bu belirtiler, balıkların türlerine göre, aniden ortaya çıkabileceği gibi, yavaş yavaş da görülebilir.
Maalesef, pek çok acemi akvaristin yaptığı “suyu boşaltıp, kumu kaynatıp, kayaları dezenfekte etme” yolu, anlaşılacağı üzere hiç bir işe yaramayacağı gibi, döngüyü sıfır noktasına geri çevirdiği için “en yapılmaması gereken” işlemdir.
Biyolojik yükü az, filtre mekanizmaları doğru bir şekilde kurulmuş, düzenli su değişimi yapılan ve düşük PH (7-7.5) su kullanılan akvaryumlarda, dayanıklı balıklar bu ilk aşamayı atlatabilir. Ancak hemen ardından ikinci bir tehlike ile karşı karşıya kalırlar: NİTRİT.
Akvaryum ortamında yeterli popülasyona ulaşan nitrosomonas bakterilerinin açığa çıkardığı Nitrit (NO2), amonyak kadar olmasa bile, son derece tehlikeli bir kimyasaldır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini kısıtladığı için, özellikle uzun süre yüksek değerlerde kalması durumunda balıkların (suda yeteri miktarda oksijen olsa dahi) boğularak ölmesine neden olur. İşin kötü tarafı, nitrobakter türü bakteriler, nitrosomonaslara oranla çok daha yavaş bir popülasyon artışı gösterirler.
Giderek yükselen nitrit oranlarına maruz kalan balıklar, aynı amonyak zehirlenmesinde olduğu gibi iştahlarını kaybederler, su yüzeyine toplanırlar, hızlı hızlı nefes almaya çalışırlar. Sanki bir parazitten kurtulmak istiyormuş gibi akvaryum içerisindeki dekorasyonlara, kumlara, taşlara sürtünerek “kaşınırlar”.
Nitrit nedeni ile kanda biriken “methemoglobin” maddesi, kan rengini kahverengiye çevirir. Bu yüzden balıkların galsamaları kararır, açık renkli balıklarda genel bir kararma, renkli balıklarda renk kaybı olur. (nitrit zehirlenmesi, kahverengi kan hastalığı olarak da bilinir) Maalesef bu belirtiler de çeşitli enfeksiyon belirtileri ile karıştırılmaktadır. Eğer bu aşamada akvaryuma dezenfektan konulursa, zar zor kolonileşen nitrosomonaslar yok olacağından, hızla amonyak seviyeleri de artmaya başlayacaktır. Bu ikisinin bir araya gelmesi de haliyle en dayanıklı balıklar için bile ölümcüldür.
Yeni kurulan akvaryumlarda, biyolojik filtre (bakteri kolonileri) gelişip, azot döngüsü oturuna kadar görülen bu ölümlere “Yeni Akvaryum Sendromu” denmektedir.
Peki, yeni akvaryum “eskiyene” kadar balık ölümlerinden kaçınmak için ne yapılabilir:
- Öncelikle, genel olarak tavsiye edilen “akvaryumu boş çalıştırma” olayının, su ısısının oturması dışında hiç bir faydası yoktur. Akvaryumda çözülen veya çürüyen organik madde olmadığı takdirde bakteri populasyonu gelişmez. Bu yüzden mutlaka organik atık üretecek birşeylerin olması veya suni olarak amonyak eklenmesi şarttır.
En sık uygulanan yöntem, akvaryuma bir ya da iki tane balık koyup, bir-iki ay boyunca sürekli ve düzenli su değişimleri ile azot döngüsünü başlatmaktır. Bunun ardından balıklar yine yavaş yavaş eklendiği takdirde, çok bir sorun olmadan akvaryum “güvenli” bir hale getirilebilir. Maalesef yeni başlayan arkadaşların en çok yaptığı hata, bir anda çok sayıda balığı akvaryuma koymaktır. Bu da ölümcül bir hatadır.
- İkinci bir yol olarak, hiç balık koymadan, suya amonyak ekleyip döngünün oturmasını beklemektir. Her ne kadar bu yöntem, “en güvenli yöntem” olsa da, yeni başlayan birisinin 1-2 ay boyunca boş akvaryuma bakmayı istememesi yüzünden pek uygulama bulamamakta maalesef.
- Yeni kurulan bir akvaryum (çok istisnai durumlar haricinde) asla ve de kat’a tamamen boşaltılıp dezenfekte edilmemelidir.
- Akvaryum filtresi asla ve de asla, çeşme suyu ile yıkanmamalıdır. Çeşme suyunda bulunan klor, burada yaşamlarını sürdürmeye çalışan zavallı bakterileri efektif bir şekilde öldüreceği için biyolojik filtreyi etkisiz hale getirir ve de sudaki amonyak oranının süratle yükselmesine neden olur. Filtre medyası, dip çekme sırasında boşaltılan akvaryum suyunda çalkalanarak temizlenebilir.
- İlk bir kaç ay boyunca yemleme mümkün olduğu kadar az yapılmalı, yenmeyip dibe çöken yemler hızla akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
- Azot döngüsü oluşana kadar, dipte kesinlikle dışkı birikmesine müsade edilmemeli, bitkilerden dökülen yapraklar, dışkılar ve diğer organik atıklar günlük olarak akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
- Yine ilk birkaç ay boyunca, günlük %10-%15 su değişimleri yapılmalı, su değişimi sırasında mutlaka dip çekilmelidir. Amonyak ve nitrit gazları sudan ağır olduğu için dipte birikirler. Düzenli dip çekimi ile sudaki yoğunlukları kontrol altında tutulabilir.
- Test kitleri, her ne kadar pahalı da olsa, çok faydalıdır. Ama ne hikmetse yüzlerce liralık balıklarını kaybetmeyi göze alanlar, 60-70 lira verip sularının ne halde olduğunu kesin ve net bir şekilde söyleyebilecek test kitleri edinmekten kaçınırlar. Halbuki kaliteli bir Amonyak ve Nitrit test kiti ile, bu zehirli gazların sudaki yoğunluğu kontrol etmek ve su değişimlerini buna göre ayarlamak ve de balık ölümlerinden kaçınmak çok mümkündür.
Herkese sağlıklı akvaryumlar dilerim.
Feyyaz Tamer Kardeşimden alıntıdır...[/QUOTE
EKLEMEK istiyorum test cihazlarını akvaryumcular özellikle satması lazım su şartları çok önemli
daha önce istanbul eyüpte oturuyordum . balıklara çeşme suyunu 1 gün dinlendirip versem hic sıkıntı olmuyordu öyleki balık papulasyonu bazen 300 leri buluyordu .sonra ne oldu taşındık
beylikdüzüne taşındık . balıklar devamlı öldü ozamanlar test cihazları cok pahalıydı çakmadımda,hobiden uzaklaştım simdi bir test cihazı aldım 1 aydır bekliyorum ama değerler duzelmedi . damacana alıp denedim anca oyle şartlar iyi oldu .
eğer çeşme suyu kullanılacaksa mutlaka test cihazı tavsiye ederim . bir balığın öldüğünde o mutsuzluğu yaşamak istemiyorsanız.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir