Doğum Zamanı
Gönderim Zamanı: 14 Haziran 2014 03:07
Sevgili Zeyneb ve Sevgili Emre ,
Sizlerin kaç senedir Lepistes beslediğinizi, nasıl tekniklerle üretim yaptığınızı, kaçar adet setiniz olduğunu , kaç varyete üzerinde çalıştığınızı bilemeyeceğim, hayatımın son 5 senesi aralıksız varyete ıslahı için yakşalık 10 senesini de normal üretim olmak üzere toplam 15 senesini, 8 yaşımdan beri de aralıklarla (şu 41 yaşındayım ) Lepistes beslerim.
Sizlerin dahiyane yorumlarınızı şaşkınlık içerisinde okuyorum.
Şimdi sizlere söyleyeceklerime kızacaksınız biliyorum ama şunu da biliyorum ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar o yüzden kızsanız da üzülseniz de yazacağım.
Sevgili Emre senin yaklaşık 2 sene sevgili Zeyneb'inde 1 senelik Akvaryum.com üyeliğiniz olduğunu görüyorum, ikiniz de 16 yaşındasınız ve ikinizin de hobide yeni olduğunuzu tahmin etmek hiç de o kadar zor değil. Birbirinizle aynı kafa yapısında olduğunuzdan ve gençliğinizin cesaretinden de aynı şeyleri yazıyorsunuz fakat hata yapıyorsunuz.
Şimdi, hep ben, "ben", "ben" diyeceğim için kendi reklamımı yaptığımı, böbürlendiğimi kibirli davrandığımı sanacaksınız fakat beni tanıyanlar bilir ki aslında öyle biri değilim.
Bakın gençler, 4 senedir Lepistes derneğine üyeyim, Son seçimlerde de Derneğimizin yedek deneticisi seçildim.
Yıllar içinde, soğuğa dayanıklı olarak yetiştirdiğim Lepistes x Endler's 'çaprazlamam, RREA Albino Full Red geliştirme çalışmalarım, Albino x Albino olmayan balık çaprazlamalarım üzerine çalışmalarım var. Bu süreç içerisinde karşılaşmadığım Lepistes hastalığı kalmadı diyebilirim , fakat hala daha değişik sıkıntılarla karşılaşabiliyorum. Daha da karşılacağım çünkü hobinin bir sonu yok.
Öncelikle "Stersten kuyruk kısanı ilk defa görüyorum" söylemine şöyle cevap vereyim.
Bir balığın steres girmesi için bir sürü faktör vardır, bunların başında su kalitesi gelir, ikinci sırada yoğun popülasyon gelir, üçüncü sırada ise balığın kendi kondisyonu gelir.
Su kalitesi demişken, balık dışkısı veya yem artıklarının oluşturduğu kirlilikten bahsetmiyorum, kimyasal kirlikten bahsediyorum. Amonyak, nitrit, nitrattan bahediyorum, su sertliğinden, karbonat sertliğinden , suyun iletkenliğinden bahsediyorum. Neyse gelelim ikinci konuya resimdeki dişiyi örnek gösterecek olursak onun sıkıntısı dar alanda sürekli erkek tacizine maruz kalmasından, doğumun fizyolojik olarak balığa uyguladığı stresten kaynaklanıyor. Su, resimden temiz ve berrak görünüyor bu da suda azotlu bileşiklerden yana bir sıkıntı olmadığını gösterir. Eğer bir sıkıntı olsaydı suyun rengi bulanık olmalıydı ya da hafif rakı beyazı gibi olmalıydı. Hadi bunu da geçelim. Suyun kimyası bozuksa bu balığı strese sokar, balık taciz altındaysa bu da stresi arttırır , dişi bir de doğum yapacaksa stres katsayısı daha da artar. Bu vesile ile de balık durgunlaşır, kuyruk kısar ve yalpalayarak yüzer daha doğrusu yüzmeye çalışır. Resimdeki balıkta kuyruk kısması hastalık belirtisi değil. Öyle olsaydı kuyrukta ve balığın yüzeyinde bir matlık olurdu, çünkü stres balığın mukoza salgılamasını yavaşlatır ve balığın dış etkenlerden kendini koruyamamasına ve balığın yüzeyinde matlaşmalara sebep olurdu. Bir başka gösterge de balığın solungaçları olmalıydı, solungaçlar dışa doğru kabarır ve koyu kırmızı bir renk alırdı. İlerlemiş safha dediğinizde de kuyruk bu resimdeki balıktaki gibi olmaz resmen bir ok ucu gibi sivrilmiş ve iyice yapışmış olurdu.Fakat bu balık öyle değil.
Bir de balığın kondisyonu söz konusu ki o da iyi beslenmeyen az yemlenen ve protein ve bitkisel olarak dengeli beslenmemsinden kaynaklanır. iyi beslenmeyen balık yanık (normalden küçük) kalır, rengi solgun olur, pulları mat olur.
Gelelim Emre'nin bugüne kadar kuyruk kısmasından ölen balıklarının ölüm sebebine. Öncelikle ilk etkenin ne olduğunu söyleyeyim, Emre büyük ihtimalle akvaryumuna farklı akvaryumcularda gördüğü değişik lepistesleri alıp akvaryumuna gerekli olan damlatma tekniği ile alıştırmayı yapmadan koymuş ve balıkları da bakteri çakışmasından ölmüş. Çünkü bakteri çakışmasında da ilk gözlenen belirtilerden biri kuyruk kısmadır. Bir kez yabancı bakterileri bağışıklığı olmayan balıklara bulaştırdığında kurtuluş olmaz çünkü lepistesler bakterilere karşı çok hassastır ve bünyeleri de çok sağlam değildir. Hastalık ilk belirtileriyle birlikte 3 gün içinde balığı öldürür. Belki belirtiler ilk farkedildiğinde enfeksiyon başlangıç safhasındaysa balığı kurtarmak mümkün ama çok düşük bir ihtimal. Yurt dışında ciddi üreticiler hasta gördükleri balıkları direkt olarak imha etme yolunu seçerler çünkü onu kurtarmak için harcanacak zaman ve ilaçlar büyük ihtimalle ölecek olan bir balık için boşuna harcanan şeylerdir. Fakat bizler canlılarımıza kıyamaddığımızdan kurtarmaya çalışırız. Sonuç, ölüm olur. Sonra da biz kendi kendimize "Neden balığım öldü " diye sorup dururuz. Bunların önüne geçmenin tek bir yöntemi var o da en baştan tedbirlerimizi almak.
Biyolojik dengei oturmuş akvaryuma sonradan balık eklemek, yeni alınan balıkları alıştırma tekniklerini harfiyen uygulayarak tanka eklemek. Hacminin kaldırmayacağı kadar çok balığı dar bir alana sıkıştırmamak, ve önleyici katkılarla zaman zaman suyun temizliğini ve kimyasını düzenlemek.
Bunlarıı yaparsanız balıklarınız daha az hastalanır ve de ölür.
Sonuç olarak bilmediğiniz konularda lütfen yorumlar yapıp da kişileri yanlış bilgilendirmeyin. Daha kendi kurtaramadığınız balıklarınız dururken başkalarının balıkları için yöntemler söylemeyin. Önce kendiniz o uygulamada başarılı olun sonra başkalarına salık verin. Benim bunca yılda öğrendiği şey, bilmediğim konuda yorum yapmamak oldu. Denemediğim, uygulamadığım bir sistem bir tedavi hakkında kimseye akıl vermedim, kimseyi yönlendirmedim.
Umarım beni anlamışsınızdır genç arkadaşlar. Sakın ha sözlerimden sizleri küçümsediğimi düşünmeyin sadece sizi bir yanlıştan dönürmeye çalışıyorum. Biraz da tecrübeye saygı gösterin lütfen, bakın o zaman size de insanlar daha çok sayı gösterecekler.
Umarım hiç birinizin balıkları hastalanmaz derdim ama hastalanmadan, tedaviyi öğrenmeden hobici olunmuyor malesef. Deneyip yanılmadan, tecrübe etmeden hayat yaşanmıyor. Düşmeden yürümeye başlanamıyor malesef.
Burada hanginizin balığı hastalarnırsa ya da bir sıkıntısı olursa bana danışsın eğer sorduğunuz konuda bilgim birikimim tecrübem varsa kesinlikle yardımcı olurum.
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA GÜZEL.
Hepinize sevgiler saygılar
Eray
Sizlerin kaç senedir Lepistes beslediğinizi, nasıl tekniklerle üretim yaptığınızı, kaçar adet setiniz olduğunu , kaç varyete üzerinde çalıştığınızı bilemeyeceğim, hayatımın son 5 senesi aralıksız varyete ıslahı için yakşalık 10 senesini de normal üretim olmak üzere toplam 15 senesini, 8 yaşımdan beri de aralıklarla (şu 41 yaşındayım ) Lepistes beslerim.
Sizlerin dahiyane yorumlarınızı şaşkınlık içerisinde okuyorum.
Şimdi sizlere söyleyeceklerime kızacaksınız biliyorum ama şunu da biliyorum ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar o yüzden kızsanız da üzülseniz de yazacağım.
Sevgili Emre senin yaklaşık 2 sene sevgili Zeyneb'inde 1 senelik Akvaryum.com üyeliğiniz olduğunu görüyorum, ikiniz de 16 yaşındasınız ve ikinizin de hobide yeni olduğunuzu tahmin etmek hiç de o kadar zor değil. Birbirinizle aynı kafa yapısında olduğunuzdan ve gençliğinizin cesaretinden de aynı şeyleri yazıyorsunuz fakat hata yapıyorsunuz.
Şimdi, hep ben, "ben", "ben" diyeceğim için kendi reklamımı yaptığımı, böbürlendiğimi kibirli davrandığımı sanacaksınız fakat beni tanıyanlar bilir ki aslında öyle biri değilim.
Bakın gençler, 4 senedir Lepistes derneğine üyeyim, Son seçimlerde de Derneğimizin yedek deneticisi seçildim.
Yıllar içinde, soğuğa dayanıklı olarak yetiştirdiğim Lepistes x Endler's 'çaprazlamam, RREA Albino Full Red geliştirme çalışmalarım, Albino x Albino olmayan balık çaprazlamalarım üzerine çalışmalarım var. Bu süreç içerisinde karşılaşmadığım Lepistes hastalığı kalmadı diyebilirim , fakat hala daha değişik sıkıntılarla karşılaşabiliyorum. Daha da karşılacağım çünkü hobinin bir sonu yok.
Öncelikle "Stersten kuyruk kısanı ilk defa görüyorum" söylemine şöyle cevap vereyim.
Bir balığın steres girmesi için bir sürü faktör vardır, bunların başında su kalitesi gelir, ikinci sırada yoğun popülasyon gelir, üçüncü sırada ise balığın kendi kondisyonu gelir.
Su kalitesi demişken, balık dışkısı veya yem artıklarının oluşturduğu kirlilikten bahsetmiyorum, kimyasal kirlikten bahsediyorum. Amonyak, nitrit, nitrattan bahediyorum, su sertliğinden, karbonat sertliğinden , suyun iletkenliğinden bahsediyorum. Neyse gelelim ikinci konuya resimdeki dişiyi örnek gösterecek olursak onun sıkıntısı dar alanda sürekli erkek tacizine maruz kalmasından, doğumun fizyolojik olarak balığa uyguladığı stresten kaynaklanıyor. Su, resimden temiz ve berrak görünüyor bu da suda azotlu bileşiklerden yana bir sıkıntı olmadığını gösterir. Eğer bir sıkıntı olsaydı suyun rengi bulanık olmalıydı ya da hafif rakı beyazı gibi olmalıydı. Hadi bunu da geçelim. Suyun kimyası bozuksa bu balığı strese sokar, balık taciz altındaysa bu da stresi arttırır , dişi bir de doğum yapacaksa stres katsayısı daha da artar. Bu vesile ile de balık durgunlaşır, kuyruk kısar ve yalpalayarak yüzer daha doğrusu yüzmeye çalışır. Resimdeki balıkta kuyruk kısması hastalık belirtisi değil. Öyle olsaydı kuyrukta ve balığın yüzeyinde bir matlık olurdu, çünkü stres balığın mukoza salgılamasını yavaşlatır ve balığın dış etkenlerden kendini koruyamamasına ve balığın yüzeyinde matlaşmalara sebep olurdu. Bir başka gösterge de balığın solungaçları olmalıydı, solungaçlar dışa doğru kabarır ve koyu kırmızı bir renk alırdı. İlerlemiş safha dediğinizde de kuyruk bu resimdeki balıktaki gibi olmaz resmen bir ok ucu gibi sivrilmiş ve iyice yapışmış olurdu.Fakat bu balık öyle değil.
Bir de balığın kondisyonu söz konusu ki o da iyi beslenmeyen az yemlenen ve protein ve bitkisel olarak dengeli beslenmemsinden kaynaklanır. iyi beslenmeyen balık yanık (normalden küçük) kalır, rengi solgun olur, pulları mat olur.
Gelelim Emre'nin bugüne kadar kuyruk kısmasından ölen balıklarının ölüm sebebine. Öncelikle ilk etkenin ne olduğunu söyleyeyim, Emre büyük ihtimalle akvaryumuna farklı akvaryumcularda gördüğü değişik lepistesleri alıp akvaryumuna gerekli olan damlatma tekniği ile alıştırmayı yapmadan koymuş ve balıkları da bakteri çakışmasından ölmüş. Çünkü bakteri çakışmasında da ilk gözlenen belirtilerden biri kuyruk kısmadır. Bir kez yabancı bakterileri bağışıklığı olmayan balıklara bulaştırdığında kurtuluş olmaz çünkü lepistesler bakterilere karşı çok hassastır ve bünyeleri de çok sağlam değildir. Hastalık ilk belirtileriyle birlikte 3 gün içinde balığı öldürür. Belki belirtiler ilk farkedildiğinde enfeksiyon başlangıç safhasındaysa balığı kurtarmak mümkün ama çok düşük bir ihtimal. Yurt dışında ciddi üreticiler hasta gördükleri balıkları direkt olarak imha etme yolunu seçerler çünkü onu kurtarmak için harcanacak zaman ve ilaçlar büyük ihtimalle ölecek olan bir balık için boşuna harcanan şeylerdir. Fakat bizler canlılarımıza kıyamaddığımızdan kurtarmaya çalışırız. Sonuç, ölüm olur. Sonra da biz kendi kendimize "Neden balığım öldü " diye sorup dururuz. Bunların önüne geçmenin tek bir yöntemi var o da en baştan tedbirlerimizi almak.
Biyolojik dengei oturmuş akvaryuma sonradan balık eklemek, yeni alınan balıkları alıştırma tekniklerini harfiyen uygulayarak tanka eklemek. Hacminin kaldırmayacağı kadar çok balığı dar bir alana sıkıştırmamak, ve önleyici katkılarla zaman zaman suyun temizliğini ve kimyasını düzenlemek.
Bunlarıı yaparsanız balıklarınız daha az hastalanır ve de ölür.
Sonuç olarak bilmediğiniz konularda lütfen yorumlar yapıp da kişileri yanlış bilgilendirmeyin. Daha kendi kurtaramadığınız balıklarınız dururken başkalarının balıkları için yöntemler söylemeyin. Önce kendiniz o uygulamada başarılı olun sonra başkalarına salık verin. Benim bunca yılda öğrendiği şey, bilmediğim konuda yorum yapmamak oldu. Denemediğim, uygulamadığım bir sistem bir tedavi hakkında kimseye akıl vermedim, kimseyi yönlendirmedim.
Umarım beni anlamışsınızdır genç arkadaşlar. Sakın ha sözlerimden sizleri küçümsediğimi düşünmeyin sadece sizi bir yanlıştan dönürmeye çalışıyorum. Biraz da tecrübeye saygı gösterin lütfen, bakın o zaman size de insanlar daha çok sayı gösterecekler.
Umarım hiç birinizin balıkları hastalanmaz derdim ama hastalanmadan, tedaviyi öğrenmeden hobici olunmuyor malesef. Deneyip yanılmadan, tecrübe etmeden hayat yaşanmıyor. Düşmeden yürümeye başlanamıyor malesef.
Burada hanginizin balığı hastalarnırsa ya da bir sıkıntısı olursa bana danışsın eğer sorduğunuz konuda bilgim birikimim tecrübem varsa kesinlikle yardımcı olurum.
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA GÜZEL.
Hepinize sevgiler saygılar
Eray
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir