Cüce dünyası ( Agassizi )
Gönderim Zamanı: 15 Eylül 2011 13:18
[QUOTE=prisonbreak]Fikret abi köksal abi elimdeki boşta olan 50.30.25 lik bir akvaryuma eş kakadu koymak istiyorum ama eş kendi yavrudan büyüttüğüm kakadular 1d - 1e bir sorun teşkil edermi ?. Yavrularda herhangi bir özürlülük falan. Filtre olarak ta ufak bir şelale filtre kullanabilir miyim ? [/QUOTE]
Tarık,kardeş eşleşmesinden bilimsel olarak bir fikrim yok.Üretici arkadaşa sordum özür oranı %1 altında yok denecek kadar.Sağlıklı bir nesil için,ara sıra kan değişikliği ve imkan varsa eşlerini kendi şeçmeleri daha iyi.Filtre olarak bende köksal beyin dediği filtreden kullanıyorum.Hem sende kendi kararını vermiş,eşleri ayırmışsın.Kolay gelsin,başarılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Eylül 2011 13:28
Kardeş balık eşleşmeleri konusunu atlamışım. Sürekli aynı kardeşlerin ve yavrularının eşleşmesi gen havuzunun daralması demektir. Bu da zaman içinde kısır döngüye girmek, dayanıklılığın azalması, gelişim bozukluğu gibi etkenlerle kendini gösterecektir. Ama dişileri baba, erkekleri ana ile çiftleştirmek de genleri belirginleştirmek için kullanılan bir yöntemdir. İşin özünde en azından iki kuşakta dışarıdan bir yeni kan katılması genlerin çeşitliliğinin korunması için gereklidir.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Eylül 2011 16:22
[QUOTE=Köksal Gürkan] [QUOTE=prisonbreak]Eş tuttular artık onları ayıramam gönlüm el vermez. Pipo filtre olarak ta sadece cama yapışılanı kullanıyorum , sabit duranlar kullanışlı gibi gelmiyor.[/QUOTE]
Cama yapışanların kötü yanı yavruların süngerle cam arasına sıkışıp ölmesi riski taşımasıdır. Halbuki bağımsız duranlarda bu sorun olmaz. Vantuzları yosun tutması sorunu da oluşmaz. Gerektiğinde istediğin yere taşırsın ve istersen hortumundan tutup anında çıkarabilirsin.
[/QUOTE]
Cama yapışanların kötü yanı yavruların süngerle cam arasına sıkışıp ölmesi riski taşımasıdır. Halbuki bağımsız duranlarda bu sorun olmaz. Vantuzları yosun tutması sorunu da oluşmaz. Gerektiğinde istediğin yere taşırsın ve istersen hortumundan tutup anında çıkarabilirsin.
[/QUOTE]
Serbest üretim filtrelerini yumuşak su seven türlerde bence biraz dikkatli kullanmak lazım. Bunların alt kısmında ağırlık olarak kullanılan genelde plastık bir muhafazası olan kısım var. İçinde ne olduğunu merak edip açtım birinde beyaz taş gibi bir şey cıktı(beyaz çimento olduğunu düşündüm?) Hcl testi yaptım köpürdu, bir diğerinde metal cıktı. Sonuçta bu kısımlar yalıtılmış değil plastik muhafazanın içinde suyla temas ediyorlar. Bundan sonra özellikle yumuşak su veya düşük ph gerektiren balıklarda bu tür filtreleri kullanmadım. Bir defa da ağırlığı cıkarıp Quarz kum doldurarak kullandım.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Eylül 2011 16:56
Filtrelerde markadan markaya malzeme değişebiliyor. Benzer bir kötü malzeme durumunu zamanında ben de yaşadım ama yine de sıkıntı yaratmadı. Ayrıca suya çok ciddi bir etkisi olmuyor. Hele ki bizler gibi bol miktarda mangrow kökü kullanmaya meraklı veya filtre çıkışlı su kullanabilen kişilerde denge unsuru bile olabiliyor. Elbette bilinçli kullanmak en güzelidir. Ben yine cama yapışanlar yerine olabildiğince onlardan kullanmaya ve önermeye devam ediyorum.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Eylül 2011 23:27
Suya metalin girmesi suyu yumuşatır ama başka maddelerin suya ggirmesi kötü tabii
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 16 Eylül 2011 00:31
Suya herhangi bir metal maddenin girip salınım yapması balıkların zehirlenmesine sebep olur. prisonbreak 2011-09-16 00:32:31
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 17 Eylül 2011 19:16
Bugün çok sevdiğim nannacara anomola çiftimin bir alanı sahiplenip koruduğunu görünce ne yapıyorlar diye dikkatli baktığımda , nannacara çiftimin yumurta dizdiğini gördüm. Hemen dişiyi ve yumurtaların olduğu taşı kendi bulundukları akvaryum suyu ile doldurarak ufak bir akvaryuma aldım. Daha önce iki gün içinde çıkmıştı ama baba % 90 ını yemişti bu sefer buna engel olmak için erkek nannacara yı yumurtaların olduğu akvaryuma almadım.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 18 Eylül 2011 19:11
Tarık steel blue yavruları var diğer topikte paylaşmıştım. Artemia veriyorum yemle ilgileniyor yavrular. Acaba cücelerde anneden ayırma süresi nedir. Tankta serbest dolaşım halindeler ve yukarlara yüzmeler başladı. Ben de irrite oluyorum motor çekecek vs diye. Sizce anneleriyle birlikte tül yavruluğa almam anneyi strese sokar mı? ya da sadece yavruları ne zaman ayırmalıyım. Yavrular ortalama 17 günlük gibiler.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 18 Eylül 2011 19:20
Cücelerde genellikle babalardan çok anne cikletler yumurtalarla yanlız bırakılırlar. Baba bir kez daha üremek istediği için kendi yavrularını bile yiyebilmektedir. Benim borelli çiftimde babada annede yavruları muazzam koruyorlar. Anne ve yavruları sakın tül yavruluğa koyma yavrular yutacağı boydaysa eğer yevrularını yer. Psikolojik olarak sen yiyeceğine ben yerim mantığı. Biraz daha kalabilirler. Ortalama bir ile bir buçuk ay arası anne bakıyor. prisonbreak 2011-09-18 19:22:09
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 20 Eylül 2011 12:19
[VID]http://www.youtube.com/watch?v=Do_Nf5p5FHY&feature=related[/VID]
Hayalimdeki cüce dünyası işte bu.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 20 Eylül 2011 13:40
[QUOTE=prisonbreak]Suya herhangi bir metal maddenin girip salınım yapması balıkların zehirlenmesine sebep olur. [/QUOTE]
Tarık bu yeni öğrendiğim bir bilgi. Bir mikrobiyolog arkadaşım söylemişti ( canburtecene ). Doğruluğu hakkında onun yalancısıyım diyebilirim.
emrahsaylan 2011-09-20 13:41:00
Tarık bu yeni öğrendiğim bir bilgi. Bir mikrobiyolog arkadaşım söylemişti ( canburtecene ). Doğruluğu hakkında onun yalancısıyım diyebilirim.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 20 Eylül 2011 20:10
[QUOTE=prisonbreak][VID]http://www.youtube.com/watch?v=Do_Nf5p5FHY&feature=related[/VID]
Hayalimdeki cüce dünyası işte bu.
[/QUOTE]
Adamlar üretmiş. Süpeer
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 20 Eylül 2011 22:53
[QUOTE=emrahsaylan] [QUOTE=prisonbreak]Suya herhangi bir metal maddenin girip salınım yapması balıkların zehirlenmesine sebep olur. [/QUOTE]
Tarık bu yeni öğrendiğim bir bilgi. Bir mikrobiyolog arkadaşım söylemişti ( canburtecene ). Doğruluğu hakkında onun yalancısıyım diyebilirim.
[/QUOTE]
Tarık bu yeni öğrendiğim bir bilgi. Bir mikrobiyolog arkadaşım söylemişti ( canburtecene ). Doğruluğu hakkında onun yalancısıyım diyebilirim.
[/QUOTE]
Bazı akvaryumcularda görüyoruz,bitkilerin köklerine sanırım kurşun sarmışlar içlerinde balıkta var.Kimi hobicilerde aynı şekilde akvaryumlarına koyuyor.Zehirlenme ne kadar zamanda belli oluyor?Yoksa kurşun sandığım metal salınım yapmıyor mu?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 21 Eylül 2011 01:33
Sami beyin bahsettiği metal kullandığı pipo filtrenin suya batmasını sağlayan materyal olan demirden bahsediyoruz ki o metal suda inanılmaz derecede paslanmıştı. Bugün bir su ürünleri fakültesi mezunu bir abimle konuştuğumda , kurşunun havayla tenefüs ile de dahil olmak üzer kanseri tetikleyen en önemli maddelerden biri olduğunu ve bu maddenin suyla da temasında da dahil olmak üzere üstündeki tüm zararlı kimyasalları suya zerk ettiğini ve çok tehlikeli bir kimyasal olduğunu söyledi. Kurşun vücuda solunum , içme suyu gibi materyallerle ciğere kadar ulaşır ve ciğerde emilip kana karışır. Kan yolu ile önce karaciğer , böbrek , beyin ve kas gibi yumuşak dokulara taşınır. 35 - 40 Gün sonra kemik ve diş gibi sert dokulara ulaşır. Kurşun işitme bozukluğuna , böbrek , mide rahatsızlığına , beyin iltihaplanmasında , kısırlığa , kansere ve ÖLÜME neden olur. Çocuklarda davranışsal bozukluklara yol açar. Yarılanma süresi 20 yıl olduğundan vücuttan atılma ihtimali yoktur. Yazının bazı yerleri bire bir diyologla öğrenilen bilgiler , bazılarıda internetten araştırarak eld edilen verilerdir.
Kurşun işitme bozukluğunaKKurşun; işitme bozukluğuna, sinir iletim sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığauKurşun vücuda solunum, içme suyu ve gıda zinciri yolu ile girerek ciğerlere kadar ulaşır ve ciğerlerde yavaş yavaş absorbe(emilme) edilerek kana karışır. Kan yolu ile önce karaciğer, böbrek, beyin ve kas gibi yumuşak dokulara taşınır. 35–40 gün bekledikten sonra kurşun metabolitleri yardımı ile kemik ve diş gibi sert dokularda birikir.
rşun tüm çevrede ve özellikle kent havasında bulunan ileri derecede toksik bir ağır metaldir. Sanayide daha çok pil yapımında, benzin katkı maddesi olarak, basımda, radyasyon koruyucusu olarak, kablo yalıtkanı olarak, boyalarda, lehimde, folyolarda ve sayısız alaşım içinde kullanılmaktadır. Bir kent sakininin yılda ortalama 20 kilo kurşunu hurdaya çıkardığı tahmin edilmektedir. Kurşun biyolojik olarak parçalanamaz. Nontoksik forma çevrilemez.
Kurşun vücuda solunum, içme suyu ve gıda zinciri yolu ile girerek ciğerlere kadar ulaşır ve ciğerlerde yavaş yavaş absorbe(emilme) edilerek kana karışır. Kan yolu ile önce karaciğer, böbrek, beyin ve kas gibi yumuşak dokulara taşınır. 35–40 gün bekledikten sonra kurşun metabolitleri yardımı ile kemik ve diş gibi sert dokularda birikir.
Kurşun; işitme bozukluğuna, sinir iletim sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığa, mide ağrısına, böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa, kansere ve ölüme neden olmaktadır. Özellikle çocuklarda bilişsel ve davranışsal bozukluklara yol açar. Çocukluk dönemindeki kronik maruz kalma, yetişkinlikte kalıcılaşan obeziteye yol açabilir. Yarılanma süresi 20 yıl olduğundan vücuttan atılma olasılığı yoktur.
rşun tüm çevrede ve özellikle kent havasında bulunan ileri derecede toksik bir ağır metaldir. Sanayide daha çok pil yapımında, benzin katkı maddesi olarak, basımda, radyasyon koruyucusu olarak, kablo yalıtkanı olarak, boyalarda, lehimde, folyolarda ve sayısız alaşım içinde kullanılmaktadır. Bir kent sakininin yılda ortalama 20 kilo kurşunu hurdaya çıkardığı tahmin edilmektedir. Kurşun biyolojik olarak parçalanamaz. Nontoksik forma çevrilemez.
Kurşun vücuda solunum, içme suyu ve gıda zinciri yolu ile girerek ciğerlere kadar ulaşır ve ciğerlerde yavaş yavaş absorbe(emilme) edilerek kana karışır. Kan yolu ile önce karaciğer, böbrek, beyin ve kas gibi yumuşak dokulara taşınır. 35–40 gün bekledikten sonra kurşun metabolitleri yardımı ile kemik ve diş gibi sert dokularda birikir.
Kurşun; işitme bozukluğuna, sinir iletim sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığa, mide ağrısına, böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa, kansere ve ölüme neden olmaktadır. Özellikle çocuklarda bilişsel ve davranışsal bozukluklara yol açar. Çocukluk dönemindeki kronik maruz kalma, yetişkinlikte kalıcılaşan obeziteye yol açabilir. Yarılanma süresi 20 yıl olduğundan vücuttan atılma olasılığı yoktur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir