BALIKLAR TÜKENMESİN


megasussÇevrim Dışı

Kayıt: 12/11/2008
İl: Bursa
Mesaj: 674
megasussÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 21 Ocak 2010 14:45
     İnsanlığın balıkla ilgilenmesinin birden fazla nedeni var, tabii ki bunlardan en önemlisi çok önemli bir gıda kaynağı olması. Üstelik bu kaynağın sonsuz bir sınırı olduğuna inanç, yakın bir zamana kadar dayanıyordu.
      Aristoteles'in balık türleri konusunda hatırı sayılır bilgisi olduğunu biliyoruz.Bu durum balığın, antik zamanlarda felsefenin içine kadar girdiğini gösteriyor. Ama balıkla  ilgili bilim dünyasındaki en önemli dönemeç, scuba teknolojilerinin geliştiği 20.yüzyılın ortaları olmuştur.Daha uzun süre ve rahat koşullarda suyun altında kalan insan, balığı yalnızca türleri bakımından değil, davranış ve ekoloji alanında da inceleme olanağı yarattı.
     Balıklar, 450 milyon yıldır var. Yaklaşık 400 milyon yıl önce doğum yapan balıklar olduğundan söz ediliyor. Göbek kordonuna bağlı yavrusuyla bulunan 380 milyon yıllık balık fosiline  Materpiscis attenboroughi adı verilmiş.  Fosili keşfeden ekibin başkanı Profesör John  Long, '' Bu balığın neredeyse 400 milyon yıl önce doğum yağtığı düşüncesi soluğumu kesti.'' diyor.
     Balıkların yetişkinlerinin uzunlukları 10mm'den başlıyor, 20mt'e kadar varıyor. Ağırlıkları da yine 1,15gr'dan tonlarca büyüklüğe değişiyor. Kimi balıklar 42 santigrat derecedeki termal sularda yaşıyor, kimi balıklar 0'ın  birkaç derece altında. Ayrıca denizin on bin metre derinlerinde yaşayan balıklar da mevcut.
     Türkiye sularındaki balıklara ilişkin en önemli bilgi, balık türlerinin sayısı olacaktır. Bugüne kadar Türkiye deniz ve tatlı sularında , 248'i tatlı 279'u geçiş bölgelerinde, 434'ü ise denizel ortamda yaşayan 694 balık türü kaydedilmiş.(2008)
     Geçtiğimiz yıl (2007) Greenpeace, yürüttüğü denizler kampanyası çerçevesinde, tahrip edici balıkçılık ve aşırı avlanmanın Akdeniz'i ve Türkiye'nin deniz kaynaklarını ciddi ölçüde tehdit ettiğini vurgularken, özellikle yavru balık avının endişe verici biçimde artığını anlatabilmek amacıyla bir çalışma başlatmıştı. Halkı bilinçlendirme amaçlı bu kampanya Atlas dergisi de ortak olmuştu.
     Binbir Gece Masalları'nda çok muazzam bir öykü vardı. Balıklarını ve onların yaşam alanlarını tüketen ve kirleten modern insan için ibret vericidir. Gözbebeğin içine iğne ucuyla yazılsa yeğdir. Bu öyküde Balıkçı Abdullah (yani Allah'ın kulu) ağıyla, yarısı adam yarısı balık bir canlı tutar. Bu tuttuğu yaratığın adı da Abdullah'tır. İkisi dost olurlar. Aslında öykü, insanın bilinçaltını balık olarak tarif etmiştir. Hepimizin içinde bir balık vardır. Eski Türkler şehre ''balık'' derdi. Başkentlerinin ismi Han-Balık veya Ordu-Balık idi. Bu isim şehirlerinin kalıntıları bugün Orta Asya'da bulunmaktadır. Denizden uzak yaşadıkları halde şehirlerine balık demelerinin sırrı konusunda bazı görüşler vardır. (''Ev''e bal kıvamında toprak/çamur anlamında ''balk'', evlerden oluşan ''il''e de anlam genişlemesiyle ''balk-balık'' denmesi gibi.) Ama bunların doğruluğu konusunda kimse emin olamaz. Emin olduğumuz tek şey, günümüz Türkleri, artık şehirlerine ''balık'' demiyor, balıkların korunması konusunda yeterince duyarlı olmuyor.
                               
                   Özcan Yüksek
     (Alıntıdır. Sadeleştirilmiştir.)

          ATLAS 2008 ÖZEL KOLEKSİYON
   

Eski dergileri karıştırırken böyle bir yazı buldum ve siz değerli akvaristlerle paylaşmak istedim.(Tarafımdan sadeleştirilmiştir.)

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir