Ağır metaller,zararları ve kurtulma yolları
Sürekli ağır metal tabirini kullanıyoruz. Peki, nedir bu ağır metaller? Hepsi zararlı mıdır? Yoksa belirli miktarlarda faydaları var mıdır? Bu yazıda ayrıntılarıyla ağır metalleri ve zararlarını anlatacağım. Elbette ki bunlar 2 cümleyle özetlenemeyecek kadar geniş konular ancak biz sadece hobi için geçerli olan kısmını bilsek yeterli.
Zamanında yeryüzünde zararlı sayılabilecek düzeyde bulunmayan ağır metaller, insanların toprakta daha derinlere inip madencilik faaliyetlerine başladığından ve yaygın kullanım sahası oluştuğundan beri bu düzeylere çıkmıştır.
Alüminyum
Normal şartlarda içme sularında bile bulunabilen bir ağır metaldir. Zararı yüksek bir ağır metal değildir ancak yüksek dozlarda maruz kalındığında sinir sistemine zarar vermektedir.
Antimon
Henüz zararları açık bir şekilde tespit edilemese de kalp ritmini bozduğu kanısı yaygındır.
Arsenik
Belki de en sık adını duyduğumuz ağır metal arseniktir. İçme sularındaki ciddi artışları insanlar üzerinde daha da büyük tehlikelere yol açıyor. Arseniğin gerçekten ciddi zararları var. Eskiden prensesler tenlerinin beyazlaması için arsenik kullanırlarmış. Doğru arsenik ten beyazlatır ancak bu güzelleştirici özelliğinden değil kan hücrelerimizi patlattığı içindir. Alyuvarlar yani oksijen taşıyan kan hücrelerinin mitokondrileri yoktur. Bu nedenle sadece oksijensiz solunumla enerji üretirler. Buradan elde edecekleri enerji sadece 2 ATPdir. Arsenik vücuttaki reaksiyonlarda fosfat aldatıcısıdır diyebiliriz. Fosfatın bağlanabileceği hemen her şeye bağlanır. Bu sebeple arsenik vücuttaki enerji üretimine ciddi bir kota koyar. Bir süre sonra enerjisiz kalan kırmızı kan hücreleri ise infilak eder. Benzer bir şekilde arsenik oksijenli solunumdan elde edilen enerjiyi de kısıtlamaktadır. Vücut 1 glikozu yakarak elde ettiği enerjiyi nerdeyse 5 glikozu yakarak elde etmeye başlar. Arseniğin kırmızı kan hücrelerini patlatması sonucu vücut fazladan kırmızı kan hücresi yapmaya başlar ve patlayan hücreler nedeniyle de aynı anemideki gibi vücuttaki demir oranı giderek artar.
Bakır
Bakır yaşam için gerekli iz elementlerden biridir. Vücutta stres mücadelesinde rol oynayan gerekli elementlerden biridir ancak fazlalığı ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu artıştan özellikle karaciğer ve beyin etkilenir.
Baryum
Baryum doğada en az bulunan ağır metaller arasındadır. Baryum suda çözünüp balıklar tarafından yüksek miktarda alındığında ve vücutlarında biriktiğinde kasların güçsüzleşmesine, beyin ve karaciğerde hasara ve kalp ritminin bozulmasına yol açar.
Bizmut
Bizmut zararı düşük olan bir ağır metaldir. Tatlı su balıklarına etkisi yoktur ancak tuzlu su balıklarında çok yüksek dozlarda belirli bir miktar boşaltımla ilgili sorunlar görülebilir.
Cıva
Kadmiyum
Kadmiyum bilinen ve son yıllarda miktarı önemli ölçüde artmış çok zararlı bir ağır metaldir. Kadmiyum genelde çinko ile kompleks oluşturur. Kadmiyumun çapı kalsiyum çapına çok yakın olduğu için barsaklardaki kalsiyum pompalarıyla beraber kana karışır. Kadmiyum çinko reaksiyonlarını da engelleyici özelliktedir. Vücutta biriken kadmiyum iki şekilde birikir. 1.si böbreklerde birikerek böbreğin işlevini bozar ve çeşitli hastalıklara sebep olur. 2.si ve balıkları da ilgilendiren yönü ise kemiklerde kalsiyumla beraber yapı taşı olarak kullanılmasıdır. Kadmiyum kalsiyumun yerine geçtiği için zamanla kemiklerde kırılgan bir yapı oluşturur. Kadmiyum aynı zamanda üreme bozukluklarına da neden olur ve kısırlık oluşur. Çinko reaksiyonlarını engellediği için de bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Aynı zamanda sinirsel iletişimi de olumsuz yönde etkiler.Kadmiyum çevreye ve insanlara özellikle sigara yoluyla yayılmaktadır.
Kalay
Kalay tehlikeli düzeydeki ağır metallerdendir. Kalayın etkileri kadmiyum ve arseniğin etkilerini çağrıştırmaktadır. Bağışıklık sistemi zayıflaması, karaciğer hasarı, kırmızı kan hücrelerinin sayısının azalması, kromozomal bozukluklar verdiği hasarların başında gelir. Ancak kalayın su yoluyla canlılar arasındaki transferi oldukça azdır. Daha çok besinlerden birikim yapar.
Krom
Krom(III)insanların ihtiyaç duyduğu bir iz elementtir. Ancak yüksek orandaki alımı toksik etki gösterdiği gibi Krom (IV) de tamamen zararlıdır ve vücutta kullanılmaz. Kromun verdiği zararların en başında karaciğer sorunları ve bağışıklık sisteminin oldukça zayıflaması gelir. Aynı zamanda genetik anlamda mutasyonlara neden olan ve kanserleşmeye ortam hazırlayan durumları oluşturur.
Kurşun
Kurşunun kullanılışı trajikomik bir yok oluşla beraber yaygınlaşmıştır. Batı Roma imparatorluğu su borularını, yemek araç gereçlerini ve daha birçok şeyi kurşundan yapmışlardır. Uzun yıllar sonucu vücuda her yoldan akın eden kurşun Romalıların sonunu hazırlamıştır. Zaman içinde kadınlarda doğurganlığın bozulması ve doğan çocuklarda meydana gelen mental gerilikler ortaya çıkmıştır. Öyle ki, son Roma imparatorlarının gerizekalı olduğu iddia edilmektedir. Bu sebeplerden ötürü Roma imparatorluğu kolayca yıkılmıştır. Ancak bu yıkılışını nedeninin çok sonra kurşun olduğu ortaya çıkmıştır. Mevcut bölgelerde kurşun oranı yoğun olduğu zaman suyun pHı 7 nin üstüne çıkarılmalıdır. Aksi takdirde kurşun suya çok kolay karışmaktadır. Benzer bir şekilde kalay da asitli suya kolayca karışabilir. Kurşunun zararları, beyinde hasar, öğrenimin düşmesi, doğurganlığın ve erkeklerde sperm yapımının ve kalitesinin azalması, kan basıncında artış ve sinirsel iletiminde aksama olarak özetlenebilir.
Nikel
Nikel zararlı etkisi çok olan bir ağır metaldir. Nikel bitkiler tarafından biriktirilebilir ve özellikle sigara dumanıyla birlikte taşınır. Nikelin balıklar için oluşturduğu zararlar ise doğumda anormallikler ve kalp rahatsızlıklarını tetiklemesidir. Aynı zamanda kanser yapıcı etkisi büyüktür.
Paladyum
Paladyum çok rastlanan bir element olmasa da bazı bölgelerde ciddi oranda bulunabilmektedir. Paladyumun bütün bileşikleri canlılar için oldukça zararlıdır. Paladyumun başlıca zararları kan yapımını düşürmesi ve karaciğerde kalıcı hasar oluşturmasıdır.
Platin
Platin bir soy metaldir ve kolay kolay hiçbir şeyle reaksiyona girmez. Platinin metal olarak bir zararına rastlanmamıştır ancak tuzları oldukça zararlıdır. Başlıca zararları DNA da meydana getirdiği kalıcı değişiklikler ve kanser, sindirim sisteminde meydana getirdiği hasarlar ve etkilere karşı verilen tepkilerde bozukluklar olmasıdır. Aynı zamanda platin tuzları vücutta hali hazırda var olan diğer ağır metallerin toksisitesini artırmaktadır.
Skandiyum
Nadiren rastlanan ağır metallerdendir. Vücuttaki birikimi karaciğer yetmezliğine yol açar.
Stronsiyum
Stronsiyum balıklar için zararlı bileşikler arasında sayılmayabilir. Çok yüksek dozlarda stronsiyum tuzları alımıyla birlikte kemik gelişimlerinde azalma gözlenebilir. Kaldı ki, suyla transferi oldukça az ve önemsenmeyecek düzeyde olan bir ağır metaldir.
Genel olarak balıklara zarar verebilecek olan ağır metalleri etkileriyle beraber açıkladım. Şimdi ise bunlardan nasıl kurtulabiliriz sorusuna cevap aramak gerekiyor.
Atık sulardaki ağır metallerin arıtımı özellikle mikropsal hücrelerle yapılmaktadır. Burada iki amaç vardır. 1.si sudaki değerli metalleri(altın, gümüş, platin vb.)geri kazanmak. 2.si ise suda toksik etkisi bulunan ağır metallerden suyu arındırarak çevresel kirlenmeyi azaltmak.
Başlıca ağır metal bağlayıcı canlılar bakterilerden Arthrobacter, Citrobacter, Enterobacter
ve Pseudomonas; mayalardan Saccharomyces, Kluyveromyces ve Candida; mantarlardan Neurospora, Penicillium, Aspergillus, Rhizopus ve Pleurotus; alglerden Chlorella, Microcystis, Scenedesmus, Anabeana, Ascophyllum türleri başlıcalarıdır. Ayrıca bazı sucul bitkilerden Eicbbornia crassipes, Ipomoe aquatica, Iris pseudocorus, Azolla pinnata, Lemna minor L. ve Salvina molesta metal biyosorbsiyonu yeteneklerine sahiptir. Yine sucul olmayan tütün bitkisi de iyi bir ağır metal toplayıcısıdır.
Mikropsal hücreler ağır metalleri hücre duvarlarındaki şeker, protein ve yağ molekülleri sayesinde tutabilmektedir. En etkili ağır metal tutucuları ise maya ve mantar hücreleridir. Ancak özellikle bu tür bakteriler ve mantar hücreleri hastalık yapıcı olduğu için bizim izleyeceğimiz yollardan biri asla olmayacaktır. Sadece bilgilendirme amaçlıdır.
Sırayla;
Bakteri türleri özellikle,
Kadmiyum, Nikel ve Uranyum
Maya hücreleri özellikle,
Çinko, Bakır, Uranyum, Kadmiyum, Bakır, Kobalt ve Gümüş
Mantar hücreleri özellikle,
Nikel, Kadmiyum, Bakır ve Uranyum
Alg türleri özellikle,
Altın, Kurşun, Çinko, Kadmiyum ve Kobalt
Ve Bitki türleri özellikle,
Azolla Pinnata
Kurşun, Çinko, Kadmiyum ve Cıva yı tutmaktadır.
Beğenenler: [T]166697,EnginHorlu[/T][T]151628,Mete Duru[/T][T]199205,Rafayel[/T]
Teşekkür Edenler: [T]166697,EnginHorlu[/T][T]151628,Mete Duru[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Dinlenmiş suyla su değişimi yaparken klor sorunu olmasa da ağır metalleri bağlamak için su düzenleyicisi kullanmanın ne kadar gerekli olduğunu destekleyici bir çalışma olmuş. Her türlü kimyasal kullanımına önyargıyla yaklaşan arkadaşların ağır metalerin uzun vadede verdikleri zararın bilincinde olmaları için okumaları gereken bir yazı olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla..
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Mustafa abi,zaten insanlar kullandıkları kelimenin tam anlamını bilmeden kullanıyorlar çoğu zaman.Kimyasal demek zarar veren bileşikler demek değildir.Ben kimyasal kullanmam diyen kişilerin akvaryuma su da doldurmaması gerekir.İçindeki çözünen maddeleri bıraktım su da başlı başına bir kimyasaldır.Önemli olan kimyasalın verdiği reaksiyon sonucu oluşturduğu etkidir.H2S birçok canlı için zararlı iken onu kullanarak enerji elde eden kemosentez bakterileri açısından oldukça gerekli ve onlar için yararlı bir elektron kaynağıdır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Sudaki ağır metallerin etkisiz hale getirilmesi için bazı hassas durumlar da var. Sanırım en önemlisi suya etki edecek kadar ağır metal emilimi için bahsedile canlıların toplam biyokütlesi ne olmalıdır?
Örneğin nikelin absorve edilmesinde etkili olacak kadar küfünün suya yapacağı etkiyi düşünmek lazım. Acaba bu denli çok maya küfü suya nasıl bir etki yapar, nikelin tutuması ile sağlayacağı faydanın yanında salacağı aflatoksinlerin zararını kıyaslarsak sonuç ne olur?
Ayrıca bu canlılar tarafından absorve edilen ağır metaller akvaryumda doğrudan besin zincirine girmektedir. Bu şekilde absorve edilecek ağır metaller besin zincirinin en üst halkası olan balıkların bünyesinde daha çok ağır metal birikmesine de sebep olabilir.
Olaylara bir de bu açıdan bakılabilir sanırım. Verdiğin bilgiler doğru, çok değerli bilgiler. Bunun için yeniden teşekkür ederim. Yalnız kullanılabilirliği konusu tartışmalı olsa gerek.
Tüm bunların yanında bitkiler için gerekli olan maddeler de vardır. Mesela bitkiler için bakır, stronsiyum ve çinko hayati öneme sahiptir. Suda sıfır düzeyinde olduğu taktirde bitkiler eksikliğini hissedecektir.
Bir diğer önemli nokta da bu bahsedilen elementlerin bir kısmının balıklar için hayati öneme haiz olmasıdır. Mesela bir yemin içinde çinko var diye o yemi kullanmamak büyük bir hata olur. Diyelim ki balık çinko alamadı, bunun etkisi ilk önce üreme sisteminde olumsuz etkisini gösterecektir. Bu tip yanlış anlamalar olabilir, yazı yazarken bu tip yanlış anlamalar olmaması için de biraz dikkat edersen iyi olabilir.
Son zamanlarda çok güzel paylaşımlar yapıyorsun, tebrik ederim.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Sudaki ağır metallerin etkisiz hale getirilmesi için bazı hassas durumlar da var. Sanırım en önemlisi suya etki edecek kadar ağır metal emilimi için bahsedile canlıların toplam biyokütlesi ne olmalıdır?
Örneğin nikelin absorve edilmesinde etkili olacak kadar küfünün suya yapacağı etkiyi düşünmek lazım. Acaba bu denli çok maya küfü suya nasıl bir etki yapar, nikelin tutuması ile sağlayacağı faydanın yanında salacağı aflatoksinlerin zararını kıyaslarsak sonuç ne olur?
Ayrıca bu canlılar tarafından absorve edilen ağır metaller akvaryumda doğrudan besin zincirine girmektedir. Bu şekilde absorve edilecek ağır metaller besin zincirinin en üst halkası olan balıkların bünyesinde daha çok ağır metal birikmesine de sebep olabilir.
Olaylara bir de bu açıdan bakılabilir sanırım. Verdiğin bilgiler doğru, çok değerli bilgiler. Bunun için yeniden teşekkür ederim. Yalnız kullanılabilirliği konusu tartışmalı olsa gerek.
Tüm bunların yanında bitkiler için gerekli olan maddeler de vardır. Mesela bitkiler için bakır, stronsiyum ve çinko hayati öneme sahiptir. Suda sıfır düzeyinde olduğu taktirde bitkiler eksikliğini hissedecektir.
Bir diğer önemli nokta da bu bahsedilen elementlerin bir kısmının balıklar için hayati öneme haiz olmasıdır. Mesela bir yemin içinde çinko var diye o yemi kullanmamak büyük bir hata olur. Diyelim ki balık çinko alamadı, bunun etkisi ilk önce üreme sisteminde olumsuz etkisini gösterecektir. Bu tip yanlış anlamalar olabilir, yazı yazarken bu tip yanlış anlamalar olmaması için de biraz dikkat edersen iyi olabilir.
Son zamanlarda çok güzel paylaşımlar yapıyorsun, tebrik ederim.
[/QUOTE]
Mikropsal hücreler ağır metalleri hücre duvarlarındaki şeker, protein ve yağ molekülleri sayesinde tutabilmektedir. En etkili ağır metal tutucuları ise maya ve mantar hücreleridir. Ancak özellikle bu tür bakteriler ve mantar hücreleri hastalık yapıcı olduğu için bizim izleyeceğimiz yollardan biri asla olmayacaktır. Sadece bilgilendirme amaçlıdır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Su düzenleyicideki EDTA ve EDDHA gibi maddeler metalleri bağladığında bu bileşikler bir süre sonra mikroorganizmalar vs. yolu ile bozulabiliyor ve metaller yeniden suya geçiyor. Mesela sıvı gübrelerdeki Fe-EDTA ve Cu-EDTA gibi maddeler bu şekilde çalışıyor.
Bu arada sana bir soru:
Zeolit kalsiyum ve magnezyum gibi elementlerin karbonatlı bileşiklerinde yaptığı gibi ağır metallerin karbonatlı bileşiklerinde de iyon değişimi yapar mı?
Eğer yapıyorsa zeolitin bir faydası daha ortaya çıkar. Sende zeolit ile ilgili kaynaklar vardı yanlış hatırlamıyorsam. İstersen bir araştır, bakalım ne çıkacak.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Geçmiş olsun, ben de geçenlerde yanlışlıkla dosya sistemini dağıtınca 15-20 GB boyutunda belge duman oldu. (500.000 civarı dosya uçtu gitti)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Su düzenleyicideki EDTA ve EDDHA gibi maddeler metalleri bağladığında bu bileşikler bir süre sonra mikroorganizmalar vs. yolu ile bozulabiliyor ve metaller yeniden suya geçiyor. Mesela sıvı gübrelerdeki Fe-EDTA ve Cu-EDTA gibi maddeler bu şekilde çalışıyor.
Bu arada sana bir soru:
Zeolit kalsiyum ve magnezyum gibi elementlerin karbonatlı bileşiklerinde yaptığı gibi ağır metallerin karbonatlı bileşiklerinde de iyon değişimi yapar mı?
Eğer yapıyorsa zeolitin bir faydası daha ortaya çıkar. Sende zeolit ile ilgili kaynaklar vardı yanlış hatırlamıyorsam. İstersen bir araştır, bakalım ne çıkacak.
[/QUOTE]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir